Ne bu Ayaklar !
Kimi bacak bacak üstüne atmış, kimi sanki masaya yan gelip yatmıştı. Biri masaya tüm ağırlığını verince masa nerdeyse” yeter artık!’ der gibiydi.Sanki insanın dibiydi.Bunu oturduğu sandalye diyordu sanki.Birisi sanki insan irisi.
Aklına masada masaymış şiiri geldi. “Bağcıkların sökülmüş, bağla ” dedi biri birine. Biri yumurta topuklu ayakkabısını ikide bir gösterme gayretindeydi.

Burnu sivri ayakkabısı sivri burunlu.
Ne de güzel uyuuştu.
Biri ayağının ayaaaasına bakıyordu diğerinin. Hatta birinin ayakkabısı resmen ayak kabıydı.
Ayak kaybolmuştu içinde.Paçalar kısa.Kısadan hisse! Bunu gören biri içinden ” ne bu ayak?” Der gibiydi ona sanki.
Birisi diğerinin ayakkabısının yırtık olduğunu gördü.Oysa baksa kendi ayakkabısı daha yırtıktı.
Taraklı ayaklar pöpülenmiş bübeee gibi iyice yayılmışlardı.
İçinden ne bu ayak demek geldi.
Demedi.
Tam o sırada köşede sandalyenin üstüne bağdaş kurmuş birini farketti.
Eeee tabi merak etti.
Vardı yanına sordu.
Cevap gerçekten çok güzeldi.
” Sende mi Brütüs ?”demedi tabii.
Lütfen ayak yapma dedi bağdaş vasiyetinde ki .
“Şimdi neden böyle oturduğumu merak ettin değil mi?”Dedi.
Eee tabii evet olacaktın cevap.
Çünkü hikayenin sonunu nasıl bağlayacaktı? Bu yazar.
Sonra
” Bak” dedi.” Dikkat ediyorsan buradakiler birbirinin ayağına bakıyor.
Kimse kimsenin ne yüzüne ne başka bir yerine bakıyor!
Ben bağdaş kuruyorum”
O ara bir okur
“Senaryoyu iyi kuruyorsun” dedi bunu yazan yazara.
İçinden ” iyi ki bu sıcakta kuruyorsun demedi ” diye düşündü.
Bir bardak su içti bunun üzerine.
Sonra kalktı oradan, kafasını yukarı bakarak yürürken biri,
” Bize ayak yapma lütfen.Ne yani bizi görmedin mi?”
“Gözlük yok ya”dedi.
Aslında diyeceği şuydu.
“Bazılarını görmemek için”
Boşver dedi içinden.
Sonra da sanki önünde bir konserve kutusu varmış gibi ayağını olmayan konserve kutusuna salladı.
İçinden de ” iyi ki kendi ayağım!”
Dedi 43 numara ayakkabılar ile yürüdü gitti.