Bahçeli’den Sert Sözler!
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin Antalya Manavgat ilçesindeki bir otelde düzenlenen İl ve İlçe Başkanları Toplantısı’na katıldı. Konuşmasında partisinin 49 yıllık siyasi mücadelesine değinen ve yaşanan zorlukları da anlatan Bahçeli, her şeye rağmen Türk milleti için yaptıkları ve yapacakları fedakarlıkta hiçbir zaman sınır tanımadıklarını, hiç de nokta koymayıp eğilmediklerini, bükülmediklerini belirterek "Bu yolda gecikmedik, düşmedik, üşenmedik, dinlenmedik, yılmadık yozlaşma akınına gururumuzla direnç gösterdik, şiddetli operasyon ve oyunlara karşı devasa duruş sergiledik, seviyesizlere karşı seviyeli durduk, iftiralara karşı davanın iffetini koruduk özellikle 1 Kasım 2015 milletvekili genel seçiminden sonra akla hayale gelmeyecek saldırılar gördük, hamdolsun teslim olmadık acizlik göstermedik oyunları bozduk oyuncuları bozguna uğrattık bunu hep birlikte yaptık" dedi.
"Otellerde fitne kazanı kaynattılar"
“Paradigma değişikliği dediler, iktidar olacağız dediler, böyle gitmez dediler, tertemiz arkadaşlarımızı istismar ederek topladıkları imzalarla kapımıza dayandılar” diyen Bahçeli, “Hiç yaşanmamış, hiç rastlanmamış rezillikleri sahnelediler. Ahlak gözetmediler, anlayış göstermediler. Yetmedi, tarlalara üşüşüp olağanüstü kongre derdine kapıldılar. Yetmedi, tellere tutunup temellerimizi dinamitlemeye kalkıştılar. Otellerde toplandılar, dedikodu yaptılar, fitne kazanı kaynattılar. Amaç milli şuuru köreltmek, Milliyetçi Hareket’i karartmaktı. Amaç Türk milletinin son kalesini kapatmak, son siperini karıştırmaktı. Başardılar mı? Hayır. Sonuç aldılar mı? Elbette asla. Her zaman dediğim gibi davamız dualıdır, himaye Allah’tandır, destek aziz Türk milletindedir. Böyle bildik, buna inandık. Üç Hilal, okyanus ötesinin eline düşemezdi, çok şükür düşmedi. Üç Hilal, kurultay bezirganlarının kontrolüne giremezdi, çok şükür girmedi. Ülkülerinde erimiş yüksek fazilet ve fedakarlık timsali dava insanları gecenin en zifiri anında ortaya çıkarak Üç Hilal’in hüznünü sildi, hezimet arayanları sindirdi.”diye konuştu.
"Dava adamlığı karşılıksız adanmayı gerektirir"
Bu süreçte umutsuzluğa kapılanların olduğuna değinen Bahçeli, “Gelişmeleri dikkatle takip edip stratejik suskunluk dönemine girenler oldu. Kozlar paylaşıldıktan, yeni şartlar oluştuktan sonra ileri atılmak üzere pusuya yatanlar oldu. Farklı arayışlara açık veya gizli yönelenler oldu. İkbalinin kaygısıyla arayışa tevessül edenlerle, sadakati yalnızca dilinde, samimiyeti yalnızca yüzünde bulunanlar oldu. Yaşanan ne varsa davamızın vicdanında saklıdır. Kim ne yaptıysa, hangi ilişki ağlarına girip, hangi çıkarların cazibesiyle hareket etmişse geldiğimiz bu aşamada tüm netliğiyle açıktadır. Dava adamlığı karşılıksız adanmayı gerektirir. Dava adamlığı yüksek ruh ister, ahlak ister, sadakat ister, mertlik ister, dünyevi menfaatlere aldanmayı, dayatmaları alttan almayı ise reddeder. Laçka ve laubali tiplerden, korkak ve mesnetsiz kimselerden, akıl ve anlayış yoksunlarından, sabırsız ve samimiyetsiz kişilerden, sahte ve sanal şahsiyetlerden, fitne ve fesat çıkarıp, başkalarının kuyusunu kazanlardan, sinsi hesap ve gizli plan yapanlardan bırakınız dava adamı olmayı, bizim nezdimizde insan bile olamaz, olamayacaktır” dedi.
"Odunlaşanlara karşı olduğumuzu göstereceğiz"
Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
“Zorluklara yenilmeden, mesnetsiz ve melanet ithamlara itibar etmeden yolunuza devam ediyorsunuz, zira etmek de durumundasınız. Bizler soluğu kesilenlerden olmayacağız. Bizler fırtınadan korkup filika arayışında da olmayacağız. Enerjimizi içe değil, dışa harcayacağız. Birbirimize hürmet ve nezaket göstereceğiz. Birbirimizin hak ve hukukunu çiğnetmeyeceğiz. Onun bunun tezviratlarına dönüp bakmayacağız. Günübirlik heveslerle oyalanmayacağız. Aşağılık kompleksi içinde kıvrananlara aldırmayacağız. Bayağılaşmış iddialara, üfürükten ifadelere takılmayacağız. Her dava adamı kalitelidir, karakterlidir, kocaman bir yüreğe sahiptir. Bu yürek ki, Türk-İslam ülküsüyle çağlamıştır. Bu yürek ki, Kızılelmayla coşmuştur. Bu yürek ki, cehalete, vahşete, gabavete, gayesizliğe, gayretsizliğe hasım olmuştur. Aynı davanın, aynı teşkilatın mensupları bir vücudun azaları, bir çarkın dişlileri gibidir. Şerefleri ve sevapları ortak olan maddi ve manevi bir bütünün mütemmim cüzileridir. Biliniz ki, zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür. Ya hep birlikte güçlü olacağız, ya da en zayıf noktamızdan, en yumuşak tarafımızdan açılan cepheler neticesinde hasar alacağız, hüsran yaşayacağız. Birbirini çekemeyen, birbirini hazmedemeyen, birbirine kara çalan hiç kimse bir davanın onurunu hakkıyla sahiplenemeyecek, layıkıyla savunamayacaktır. Herkes kendi tıynetine yakışanı yapacak, herkes kendi niyetinin, kendi mizaç ve meşrebinin karşılığını bulacaktır. Unutmayınız, odunlaşanlara karşı olgunluğumuzu göstereceğiz. Zalimleri alçakça alkışlayanlar varken, biz kahramanca mazlumları kucaklayacağız, onların yanında duracağız.”
"Trenden inenler indikleri yerde kalmıştır"
Egolarına boyun eğenlerle davanın ilerlemesinin imkansız olduğunun altını çizen Bahçeli, “Dönemsel olarak işgal ettikleri makamlarla üstünlük taslayanları, önüne gelene tepeden bakanları hoş görmemiz düşünülemeyecektir. Hizipçilik yapan, huzursuzluk çıkaran, ekipçilik ve dar kadroculuktan medet uman kim olursa olsun gözümüz üzerlerindedir. Merhamet, meşruiyet ve muhabbetten ayrılmadan önümüze bakacağız. Küskünlükleri telafi edeceğiz, dargınlıkları gidereceğiz, gaflete kapılıp, yanılıp yenilip yanlışa düşen, sonra da vicdanen pişmanlık duyan, safiyane ve dürüst bir şekilde hatasını kabullenenleri tekrar kazanacağız. Ancak bu davaya ihanet etmişleri, mahkeme kapılarında, korsan kurultay salonlarında her kepazeliğin başını çekmişleri dünya durdukça affetmemiz söz konusu bile olmayacaktır. Trenden inenler, indikleri yerde kalmışlardır. Rüzgarla savrulanlar, gaza gelip sivrilenler kaybetmişlerdir. İplisini saplısını bilmeyiz, cambazı cümbüşü tanımayız; yapılanları unutmadık, hakaret ve hainlikleri hiç ama hiç aklımızdan çıkarmadık” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin önünde birbiriyle bağlantılı dört siyasi olay, dört stratejik dönüm noktası bulunduğunun altını çizen Bahçeli, “Bunlardan ilki, 18 Mart 2018’de yapacağımız, 12’nci Olağan Büyük Kurultayımızdır. Artık yeni bir Kuvay-i Milliye ruhu, vicdani sorumluluk duygusu ve onurlu yaşama arzusuyla muazzam nitelikli bir atılıma imza atmalıyız. Önümüzdeki siyasi seçim ve tercihler oldukça önemlidir, tarihi ve talihli fırsatlardır, Türkiye’nin akıbetini belirleyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, ağır tahribatlara karşı Türk milletinin güvencesi, derin stratejik çatışmaların yaşandığı bugünkü ortamda, Türk devletinin son siperi, Türk milletinin, kendisini düştüğü küresel sarmaldan çekip çıkaracak son imkanı, ölüm karşısında sınav vermiş bir kutlu dava olarak Türk milletinin ülkü yolunda son umududur. Milliyetçi Hareket zafere inanmıştır, başarıya yemin etmiştir ve bunu engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Namus sahibi olan her insan verdiği sözden dönmeyecektir” diye konuştu.
12’nci Olağan Büyük Kurultayın 18 Mart 2018’de yapılacağını bildiren Bahçeli, “Olağanüstü kurultay çığırtkanları tel tel dağılmışlar, kimisi ters köşede kalmış, kimisi de ipin ucundan tutmak için can havliyle kirişi kırmıştır. Dayatmalar tutmamış, milliyetçi-ülkücü irade taviz vermemiştir. Onur ve omurgalarını kaybedenlerin, merkez iddiasıyla siyasette boy göstermeleri, CHP ve HDP limanına yanaşmaları trajik ve patolojik bir yol kazası olarak her daim hatırlanacaktır. 18 Mart Olağan Büyük Kurultayımız, Çanakkale ruhuyla temellenecek, Milli Mücadele mirasıyla şekillenecektir” dedi.
“Yeni belediyeler eklemek”
İkinci siyasi olayın 2019’un Mart ayında yapılacak Mahalli İdareler Seçimi olduğunu hatırlatan Bahçeli, mevcut belediyeleri korumak ve üzerlerine yenilerini eklemek hedefleri olduğunu kaydetti. Bahçeli, bu süreçte Adalet ve Kalkınma Partisiyle kurulan Milli İttifak’ın yıpranmasına, olası siyasi kamplaşma ve kutuplaşmalara izin verilmemesi konusunda partilileri uyardı. 2019 yılındaki üçüncü ve dördüncü siyasi olayın sırasıyla, Cumhurbaşkanı Seçimi ve Milletvekili Genel Seçimi olduğuna değinen Bahçeli, “Türk siyasetinin akışını etkileyen, dinamiklerini ve parametrelerini değiştiren çok vahim ve vahşi bir darbe ve işgal teşebbüsü 15 Temmuz’da gerçekleşmiştir. Nitekim terörizm, şehit kanıyla suladığımız toprakları ve mücavir bölgeleri sömürmenin, parçalamanın, sınırları değiştirmenin bugünkü kanlı ve ölümcül vasıtası olmuştur. Geçmişte sözde uygarlık götürüp yer altı ve yer üstü kaynaklarını ülkelerine getiren zalimler, şimdi de yeni dünya düzeni maskesi altında, terörle mücadele kisvesi içinde ülkeleri hizaya getirme, direnişlerini kırma, köklerinden koparma taktikleriyle aynı oyunu oynamaktadırlar. Bir başka yönüyle terörizm, küresel piramidin tepesinde olduğunu iddia eden sözde gelişmiş ve medeni ülkelerin siyasi operasyon aracı, hedef ülkelerin içişlerine karışma bahanesidir. Zulmün ve zulmetin cinayet ve ihanet silahı FETÖ bu çerçevede değerlendirilmelidir” dedi.
"İşbirlikçilere itibar edemezdik"
“PKK, PYD, YPG, IŞİD, DHKP-C ve diğer kanlı örgütler tetikçi ve kanlı nöbette kiralık olarak kullanılmaktadır” diyen Bahçeli, “Türk milletinin bekası müdafaa edilecekse, ki mecburidir, o halde bunun gerek ve şartları da muhakkak yerine getirilmelidir. Bu kapsamda, hükümet etme sisteminin revizesi, geniş ve katılımcı bir mutabakata dayanması gerekiyordu. Edirne düşerken, tartışmalara boğulan Meşrutiyet Meclis’i gibi olamazdık. “Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın” diyen soysuz anlayışın bugünkü izdüşümündeki işbirlikçilere itibar edemez, iddialarına inanamazdık. Mustafa Kemal’in Anadolu’da kaybetmesini dilek ve temenni ederek, İstanbul’da göğüslerinde nişan ve madalyalarla caka satan nazırlara, devrin siyaset ve devlete adamlarına benzeyemezdik. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden kısa bir süre sonra, 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da bir ruh doğdu, Türkiye için yeni bir kapı açıldı. Biz bu ruha ortak olduk, bu kapıdan içeri girdik. Başka türlüsünü yapmamız da kendimizi, ülkülerimizi, var oluş gayemizi inkar olurdu” diye konuştu.
“Vatanı kaybedersen neyin siyasetini yapacaksın”
Adalet ve Kalkınma Partisi’yle oturup konuştuklarını hatırlatan Bahçeli, “ Yeni bir hükümet sistemi üstünde uzlaşmaya vardık. Çünkü bekamız anormal tehditler altındaydı. Bir olmalıydık, beraber hareket etmeliydik. Saldırılar artacak, tehlikeler yoğunlaşacaktı. Kaldı ki, vatanı kaybettikten sonra neyin siyasetini yapacağız? Devlet gittikten, millet bölündükten sonra iktidarın ne anlamı kalacaktır? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yeşerip billurlaşması bu kavrayış ve beka endişesi çemberinde vücut bulmuştur. Türk milleti 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne evet demiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, yeni hükümet etme sisteminin içinde başından sonuna kadar vardır ve paydaşıdır” ifadelerine yer verdi.
"MHP'nin baraj sorunu yok"
“Baraj sorunu yaşadığımızı söyleyenler, acaba barajın yüzde 50 artı 1’e çıktığını ne zaman idrak edecekler?” diye sonran Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
“Yüzde 10’u ağızlarında sakız gibi çiğneyenler, korktuğumuzdan, indiğimizden, gerilediğimizden dolayı ittifaktan medet umduğumuzu yüzsüzce diline dolayanlar, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin yarım kalmasından içten içe üzülen kokuşmuşlardan başkası değildir. Bunlar eski Mısır’da yaşasalar Hz. Musa’ya karşı Firavunla birleşirlerdi. Bunlar Kerbela’da olsalar Yezid’in yanında saf tutarlardı. Ve bunlar 919 yıl önce başlayan Haçlı seferlerine katılıp Türk ve Müslüman kanı dökmek için vampir gibi ileri atılırlardı. MHP’nin baraj sorunu yok diyorum, kalın ve kabuk bağlamış kafaları almıyor. MHP büyüyor, güçleniyor, milletin takdir ve teveccühü gittikçe yükseliyor diyorum, üç maymunu oynuyorlar, akbaba gibi, kuzgun gibi akıllarınca leş arıyorlar. Kıskananlar çatlasın, çekemeyenler patlasın diyorum, çatlaya çatlaya, patlaya patlaya dağıldıklarını, un ufak olduklarını görmüyor, göremiyorlar.”
"Erdoğan'ı destekleyeceğiz"
Bu şartlar altında, milli bekanın olağanüstü risk ve tehdit altında olduğu bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü evresine geçmiş bulunduklarını vurgulayan Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin kurum ve kurallarıyla kökleşmesi, yerleşmesi, tam olarak oturması maksadıyla 3 Kasım 2019’da Cumhurbaşkanı Seçimi’nde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğimizi açıkladık. Siyasi akıl bunu gerektiriyordu. Ülkenin gerçekleri buna işaret ediyordu. Milli bekamızın korunması için böylesi bir uzlaşma vasatında buluşmak lazımdı. Yaptığımız da budur. Milletvekili Genel Seçimi’nden başarıyla çıkıp çok güçlü bir şekilde TBMM’de yerimizi alacağımızı, geleceğin Türkiye’sinde, gelecek iktidarın iklim ve iradesinde mutlaka söz sahibi olacağımızı kararlılıkla duyuruyorum” dedi.
“Zeytin Dalı Harekatı”
Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gelişmelerini etkileyen en önemli konu başlıklarından birisinin 20 Ocak 2018’de başlayan ve Suriye’nin Kuzeybatısında yerleşik bulunan Halep’in Afrin ilçesinin terörden temizliği olduğunun altını çizen Devlet Bahçeli, “Zeytin Dalı Harekatı 22’nci günündedir. Türk askeri Afrin kırsalında Özgür Suriye Ordusuyla birlikte hainleri kovalamaktadır. Jetlerimiz, terör barınaklarını, sığınaklarını, mühimmat ve cephanelikleri imha etmektedir. Şimdiye kadar sayıları bini aşan terörist etkisiz hale getirilmiştir. Maalesef mücadele sürecinde aldığımız şehit haberleri de bizi kahretmektedir. Fakat bir hususu da paylaşmadan geçmek istemiyorum. Aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum” diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu'na sert eleştiri"
“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Afrin’in içine girilmesini doğru bulmuyormuş” sözlerini hatırlatarak konuşmasını sürdüren Bahçeli, “Peki sen neyi doğru buluyor, neyi doğru görüyorsun Sayın Kılıçdaroğlu? ABD’li askerler YPG’li katillerle, Menbiç kırsalında beraber nöbet tutuyorlar haberin var mı? ABD’nin Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı sürdürdüğü operasyonların en üst düzey sorumlusu olan bir general bozuntusu, YPG’lilere kahraman diyor, Türkiye’ye yanlış hesap içinde diyerek parmak sallıyor, hiç duydun mu? Afrin’e girmeyin demek, PKK/PYD/YPG’yi arkalamak, kollamak, terör örgütlerine el sallamaktır. Bu tarihi gaflet, Atatürk’ün kemiklerini sızlatmak, ruhunu muazzep kılmak değil midir? Afrin’e girmeyin diyorsun, hadi yarın birileri de çıkıp Hatay’dan, Kilis’ten çıkın derse ne yapacaksın, nereye kaçacaksın, neye sarılacaksın Sayın Kılıçdaroğlu? Terör örgütleri bu kadar mı gözünüzü boyadı, bu kadar mı aklınızı başınızdan aldı? Bu ülkede anamuhalefet partisinin milli güvenliğimizi köstekleme çabası, jeopolitik arıza vermesi felakettir, aslında başlı başına güvenlik sorunudur. Birisi çıkar, Ege’deki haklarımızı çarçur etmek için, üç beş keçinin otladığı kaya parçacıkları diyerek vatanı sabote eder, düşman sevindirir. Nasılsa tuzu kurudur. Birisi çıkar, ÖSO’ya terörist der, El Kaide’yle ilişkilendirir, ama kendisinin kimlerle ilişkili olduğunu itiraf edemez” ifadelerine yer verdi.
“Türk Tabipler Birliği yok hükmündedir”
Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başında Türk olan ama Türklüğün utancı, Türk düşmanlarının gözetleme kulesi, Türk katillerinin aşı suyu ola bir mesleki örgüt, PYD’ye çalışır, YPG’yle oynaşır, PKK’yla düşer kalkar. Sonrada isminden Türk ifadesi kalkmasın diye feryat eder. Türk Tabipler Birliği diye bir kurum ahlaken ve vicdanen yok hükmündedir. Türk milleti beka mücadelesi verirken, teröristlerle aynı çizgiye, aynı niyete, aynı dile sürüklenmiştir. Bunların nesi Türk’tür ki, ismi de Türk kalacaktır? Türk olmak adam olmaktır, mayası sağlam olmak, vatan ve millet sevdalısı olmak demektir. Kürt kökenli kardeşlerimin PKK’yla, PYD’yle bağ ve bağlantısı nasıl yoksa, Türklüğün de Tabipler Birliğiyle bir ilgi ve yakınlığı olmamıştır. Nitekim haklarında yapılacak siyasi ve hukuki tasarrufları desteklediğimizi bu vesileyle kararlılıkla belirtiyor, Sayın Cumhurbaşkanı’na duyarlılığından dolayı teşekkür ediyorum.”