Geçmiş Zaman Olur ki !!!
        Hatırımda kaldığı kadarı ile Ramazanın başlangıcında, ortasında ve sonunda bir iki değişiklikle; 
“Şeh Ramazan, Şeh Ramazan, (Şehri Ramazan’ın kısaltılmışı) 
Geldi Mübarek Ramazan,
Kara koyun kuzuladı,
Ayaklarım sızıladı,
Çok bekletme abam,
Bize bir şeyler ver abam:” şeklinde idi maniler.
Çocukluğumuzda kışa gelirdi ramazanlar ve bayramlar, analarımızın koyun yününden ördüğü yün kazaklar sırtımızda, yün çoraplar ayağımızda, öyle şimdiki gibi kışlık kaban filan yok, ayağımızda da Gıslaved marka içi kırmızı astarlı lastik ayakkabılar ile ne kadar çok gezersek o kadar fıstık, yemiş toplanırdı bayram günlerinde. Kışın soğuğu, ayazında, burnumuzu çeke çeke, ah derdik biraz da yaza gelse bayramlar.
Nihayet bayramlar yaz günlerine geldi ama bizler büyüdük. Fındık, fıstık, kaba şeker toplayacak yaşı geçtik.
Her yıl on gün önce geldiği için ramazanlar, otuz üç yılda bir aynı zamana denk gelir, bizim yaşımızdakiler iki yaz, iki de kışı geçirdi, artık yeniden aynı günleri görmemiz aritmetik olarak mümkün değil.
Köyden kalktık geldik şehire, ne ramazanların tadı kaldı ne bayramların. Gelirse iki üç akraba çocuğu, ana babaları ile birlikte gelir, onlar da evde yalnız kalamayacak yaşta olanlar. Fıstığı bilmezler, kaba şekeri, zorla verdiğin harçlığı sokarlar ceplerine nazlanarak.
Hoş geldin ya Şehri Ramazan, ülkemize, milletimize, islam alemine ve insanlığa hayırlar getirmesi dileğiyle…