İÇME SUYU BÜYÜK SORUN
Suyun hayatın devamı için önemini artık hepimiz biliyoruz. Günde 2-3 litre arası su tüketmemiz gerekli…Ancak bu noktada hangi suyu tükettiğimiz de büyük önem taşıyor…Zira günlük kullanımda sıklıkla tüketilen şişelenmiş sular hem çevre hem de sağlığımız için ciddi riskler taşıyor..
Barselona Küresel Sağlık Enstitüsü tarafından yapılan araştırmada 1,35 milyon kişinin su tüketim verileri incelendi. Bu kişilerin yüzde 60’ının şişelenmiş su tükettiği tespit edildi…Sonuç itibarıyla, tüm şehrin musluk suyu içmesine kıyasla plastik şişe senaryosunun, ekosisteme bin 400 kat, çevreye ise 3 bin 500 kat daha zararlı olduğu sonucuna ulaşıldı…
İnsan sağlığına zararı da cabası…Ambalajlı su sektörünün ekolojik ayak izi şebeke suyundan çok daha fazla…
Ekosistemimize zarar veren her ürün ve hizmet aslında sağlığımıza da zararlı…
Biz bu gerçeğin pek de farkında olmadığımız için ambalajlı su kullanmakta ısrar ediyoruz…
Aynı araştırma ülkemizde yapılsa bizde de benzer sonuçlar çıkar…
Pet şişedeki su hem şişenin kendisinden hem de kapağından kaynaklı olarak ciddi bir mikro ve nanoplastik partikül riskine sahip…
Uygunsuz nakliye ve depolama şartları,sıcağa maruz kalma gibi faktörlerin de pet şişe içindeki suya önemli miktarda kanserojen kimyasal sızıntısı yapma riski yarattığı kanıtlanmış bir gerçek…
Özellikle hormon bozucu kimyasalların şişelenmiş sularda şişe kaynaklı olarak yoğun şekilde bulunabileceği, kanserojen trihalometan (klorlama işleminde kullanılıyor) gibi kimyasalların da şişelenmiş sularda yaygın şekilde bulunduğu birçok çalışmayla ortaya konuldu…
Bir araştırmada 1 litrelik ambalajlı suda ortalama olarak 10,4 adet 100 mikrondan büyük mikroplastik bulundu…
100 mikrondan daha küçük mikro plastik parçası sayısı ise ortalama olarak 314 olarak tespit edildi ve bu korkunç bir rakam…
Ülkemizdeki damacana su şirketlerinin pek çoğunda, sadece bakteri kirliliği değil kimyasal kirlilik de olduğunu biliyoruz…
Gıda Güvenliği Hareketi tarafından hazırlanan Ambalajlı Sular Raporu’na göre, ambalajlı su firmalarının büyük kısmının (197 tanesi) ulusal ve uluslararası standartlara uymadığı, yaklaşık 30 farklı kimyasal kirletici içerdiği ortaya çıkarıldı…
Mikroplastiklerin olduğu yerde genel olarak daha küçük olan ve tespiti oldukça zor olan nanoplastikler, BPA, BPB, BPS, ftalat türevleri ve trihalometan gibi kanserojen ve hormon bozucu kimyasallar da suya karışıyor…
Bunun yanında uygun olmayan sıcaklıklarda uzun süre damacana içerisinde kalan sular da tehlike arz edebilecek bakteriler içeriyor…
Peki cam şişe?…
Cam şişe plastiğe oranla daha sağlıklı gibi görünse de, cam şişe üretiminde de ciddi anlamda enerji tüketiliyor ve su doldurulma, taşınma işlemlerinin de tıpkı pet şişede olduğu gibi aynı süreçlerden geçiyor…
Yani o süreçler ne kadar çevre ve sağlık dostuysa cam şişedeki sular da o kadar çevre ve sağlık dostudur…
O zaman ne yapacağız?…
Öncelikle şebeke suyunu içilebilir hale getirmeliyiz ki bu belediyenin birinci görevidir…
Bunun içilebilir raporu yayınlayarak olmayacağı da aşikardır…
Sayın Ünlüce belediyenin gücü yetmiyor ise…
Bakanlığın kapısında mı yatacaktır, genel müdürle kavga mı edecektir, Eskişehir halkını arkasına alıp Külliye ‘ye mi gidecektir bilemem…
Ancak bu büyük…
Hem de çok büyük halk sağlığı sorununu çözmek boynuna borçtur…
Amacı hizmet ise bu ilk sırada ve hayati öneme sahiptir…
İçilebilir suyu akıttıktan sonra da herkesin suyunu doğru şekilde çeşmeden doldurup içmesi konusunda halkı bilgilendirme ve eğitim çalışmalarına başlamalıdır…
Göz göre göre hepimizi kanserin kucağına atmak en hafif terimi ile vicdansızlıktır…