Anıdersen (İşte Anı) Masalları!
Kolumdan tutup: ”Gel” dedi, “gel de gör madem!” Haydaaa, o da ne? İsmail, oradaki bir resmi dairenin kapısına bir on lira sıkıştırmıştı. Elbette ki cumartesi olduğunu biliyordu. Döndü bana: ”Hani para her kapıyı açardı. İki saattir bakıyorum, açılmadı arkadaş..!”
Kıpkırmızı olmuş, şaşırmıştım. İsmail bir şeyler biliyordu. Ona göre birileri bir katakulliye getirmişti, bir zamanlar İsmail’i…
Sanırım İsmail bu işlerde para döndüğü için bu hâle gelmediğini biliyor ve sitem ederek: “Hani para her kapıyı açardı?” diye haklı olarak soruyordu.
*********************
Dükkanın içine dalar, sorar: ”Bu dükkanın adı ne?” Dükkan sahibi şöyle bir bakar: ”Görmüyor musun, SOYSAL yazıyor”
”Yanlış” der bizimki… Dükkan sahibi kolundan tutar ve: ”bak bakalım ne yazıyor?” der demesine ama gözleri fal taşı gibi açılır. Çünkü camda SOYSAL yazıyordur. Ama en üstteki güneşlikte daha büyük harflerle SOSYAL yazdığını görünce: ”Kardeşim senin hiç mi işin yok?” diye çatar bizimkine… Belki on yıldır öyleymiş ve kimse fark etmemiş. Demek ki bakmak ve görmek ayrı bir olay!
Kahveye girdim. O gün pazarı olduğu için kahve de tıklım tıklımdı. İçeriye bağırdım:
“Ulen şerefsiz..!”
Kimsede tık yoktu. Epey de gürültülüydü ama sesim tok ve kalın çıktığından duyulmaması olanaksızdı. O ara, çok sevdiğim arkadaşım kafasını çevirdi ve bana baktı sonra da “Ayyy” diyerek pişman olmuş edayla saklanmaya çalışıyordu. Yanına vardım.
“Valla benim suçum yok. Sen adını kendin bildin” dedim. O her ne kadar sesini duydum dese de, şu an telefonumda bile adı “ŞEREFSİZ” yazıyor… Şaka bir yana, nazımın geçtiği bir dostum o benim.
Emekli olduktan kelli -sonra- hadi boş durmayalım hesabı, bir yerde takılırken üç dört ay boyunca, Sem’e de bakıyordum. Sem bir av kupayı. Av köpeği yani. Öyle akıllı ki, zamanla patates cipslerine alışmıştı. Tabii alıştıran bendeniz. Bir zaman sonra, işten ayrılıp gazeteciliğe dönmüştüm. Sanırım altı ay sonra eski dükkanın önünden geçerken, bizim marketçi arkadaş:
“Yaşar abi, Sem’e bi baksana” dedi. İster inanın ister inanmayın; Sem’in ağzında boş bir cips paketi bana öyle melül melül bakıyor hayvancağız… “Senden cips istiyor” dedi, bizim marketçi. “Eee sen de ver” dedim… “Eee parası” dedi. Ben de “sonra veririm” dedim ama bizim marketçi o meşhur el hareketini yaparak alamayacağımı ima etti. Bir Sem’e baktım, bi marketçiye… Sonra “ulen” dedim; “beni ite köpeğe rezil ettin be arkadaş..!” Neyse Sem yabancı değildi…
*************************
Abi, Yaşarbank var, Arda Finans var; para çok gibi… Eee, bende Yaşar da var Arda da…
Hay şansımı seveyim ki, bende para yok be aganın.! Haksız mıyım?
**************************
Ey Ölüler!
12 Eylül’ün en cıv-cıvlı günleri… Hemen hemen bir çok şey yasak. Hele gece, mümkün değil eşle dostla içmek… İşte, bu zamanlardan bir gece… Afyon yolu kıyısında mezarlığın yanında bir araç durur. Vatandaş işeyecektir. Bir de bakar ki mezarlık… Mezarlık tepededir. Elini kaldırır ve “Selamün Aleyküm ey ölüler” der. O anda, mezarlıktan beyazlar içinde üç el birden kalkar. Aynen hep bir ağızdan: “Aleyküm Selam, buyur hemşerim!” derler. Adam şok olur. İşemeyi bırakın, donu toplamadan zar zor atar kendini arabaya… Sonra da vınnnn tabii! Oysa ne bilsin, bizim üç kafadar arkadaş, jandarmanın mezarlığa bakmayacağını düşünerek almışlar nevaleleri, oturmuşlar bir güzel demleniyorlar… Adam selam verince, bari cevapsız bırakmayalım, adama ayıp olur sonra demişler!
Hadi adını vermeyeyim. Çok sevdiğim bir hocamız bu arkadaş… Lokantaya dalıyor ve hemen televizyonu açıyor. Yerel kanal tabii… Derken en ön tarafa şöyle görülebilecek bir yere çöküyor. Biraz sonra ekranda bizim arkadaşlar. Açık oturum yani… Oturumdakilerden biri de bu bizim hocamız. 15 dakika izliyor. Ancak lokantada kendisini ve ekrandaki kendisini özleştiren bir Allah’ın kulu yok. Biraz daha bekliyor. Hani belki farkına varırlar da ”Aaa bu ekrandaki şu oturan değil mi?” diye sorarlar diye… O sıra arka taraflardan bir ses. Hayda… ”Abi şu kimdi yav?” demesiyle içinden: ”Hah şimdi anladılar” durumuna ve moduna giriyor. Ancak, ardından gelen sözcükleri duyunca hemen kalkıp gidiyor. Çünkü arkadakilerden bir grup insan, lokantadaki hocamız en önde olmasına rağmen ekranda… Onu tanıyamıyor ama en arkada hem de fülu vaziyetlerde görünen bizim Kenan’ı tanıyor. ”Ana len bu bizim Kenan değil mi?” Ancak oradakilere göre bizim hoca meyhanede fülu görünüyor ama ekrandaki Kenan ise gayet net. Bu arada rahmetli Kenan arkadaşımı saygıyla anıyorum.