Site Rengi

DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3.006,41
BIST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 16°C
Karla Karışık Yağmurlu
Eskişehir
16°C
Karla Karışık Yağmurlu
Cts 1°C
Paz 2°C
Pts 4°C
Sal 5°C

Türk Ocağı’ndan ‘Yediklerimiz İçtiklerimiz’ Konferansı

15.08.2019
A+
A-

Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Rafet Aslantaş Türk Ocağında verdiği ‘’Küresel İklim Değişikliği, Yediklerimiz-İçtiklerimiz’’ konulu konferansında; iklim değişikliği, sera gazı, biyo çeşitlilik ve yediklerimiz içtiklerimiz konusunda ezberbozan düşündürücü acıklamalarda bulundu. Aslantaş konuşmasında özetle: 
İnsanlığın temel ekolojik sorunlarına son yıllarda bir yenisi daha eklenmiştir. Bunun adı “Küresel İklim Değişikliği”dir. Dinamik bir sisteme sahip olan iklim sisteminin, sanayi devriminden sonra daha dinamik yapı kazanmış olmasının sebebi, insanoğlunun doğal kaynakları sınırsızca kullanma, doğaya hükmetme dürtüsü ve konforunu artırma arzusuna bağlıdır. Fosil yakıtlarının kullanımı, ormanların azalması, ulaşım araçlarındaki artış, sanayileşme ve tarımsal faaliyetlerdeki artış gibi bazı aktiviteler sonucunda atmosfere salınan sera gazları atmosferin doğal sera etkisini kuvvetlendirmektedir.

Küresel iklim değişikliği yüzünden, gezegenimizde biyoçeşitlilik adına doğal denge içerisinde besin zincirinin kırılması çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Genel anlamda insan aktivitesine bağlı olarak yaşadığımız bu sürecin ekolojik, ekonomik, sağlık, sosyal, politik, kültürel vb. alanlarda sonuçlarının olacağı kaçınılmazdır.
Dünyada sulu tarım yapılan alanlarda daralmalar söz konusudur. Bu alanındaki azalmanın aynı hızda devam etmesi durumunda ise 2025 yılında %18-20 oranında azalma yaşanacağı tahmin edilmektedir Artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılama noktasında bu azalmanın ne tür dramatik sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor değildir. 
“Ademoğlunun ilk imtihanı, yeme konusunda ve meyve ile olmuştur”. Günümüzde de varlık X yokluk veya obezite X açlık konuları üzerinden imtihan devam etmektedir. İnsanoğlunun temel fizyolojik ihtiyacı, içgüdülerinden birisi ve belki de en önemlisi beslenmedir. Beslenmeden sonra ise barınma ve güvenlik, daha sona ise konfora yönelik sosyal ihtiyaçlar sıralanabilir.
Genel anlamda tarımsal ürünler bitkisel ve hayvansal olarak iki grupta değerlendirilir. Bu gıda kaynakları ve mamul ürünleri çoğu zaman da mühendislik marifeti ile taklit edilir. Gıda katkı maddelerinden tatlandırıcı, renklendirici, stabilizatör ve aroma maddeleri sayesinde doğal ürünler yerine sentetik olanlar ticarete konu edilmektedir.

"Toplum mühendisleri, insanları GDO ve yapay ete hazırlıyorlar!'
“Dünya Gıda Gününde” Dünya nüfusunun yaklaşık 930 milyonunun açlık sınırının altında olduğu vurgusu yapılmıştır. Son yıllarda açlığı ve yetersiz beslenmeyi, gıda fiyatlarındaki artışın tetiklediği belirtilmektedir. Bu trendin devam etmesi durumunda önümüzdeki 10 yıl içerisinde tahıl fiyatlarının %20, et fiyatlarının ise %30 daha artacağı belirtilmektedir. Toplum Mühendisleri bu öngörülerle insanları GDO’lara ve yapay ete hazırlamaktadırlar. Meyve suyunun susuzluğu, kek ve benzeri ambalajlı unlu mamullerin açlığımızı gidermediği ve sanayilik tatlıların iştahımızı kesmediği günümüzde nişasta bazlı şekerlerin kullanımını doğru analiz etmek gerekiyor. Albenisi ve kokusu beğenilmeyen, fakat yenildiğinde beğeni hormonu salgılatan Mono Sodyom Glutomat’ın gıda içeriklerindeki varlığına dikkat etmek gerekir. Milli kültürümüzün ürünlerinden pestik, köme, pekmez vb.’lerinin tadı nişasta bazlı şekerlerle kaçıyor. Bal kimyasal renklendirici, tatlandırıcı, aroma maddeleri ve stabilizatörler sayesinde fabrikada üretiliyor. Yoğurdun standardı ve mayası değişti, artık sanayilik yoğurt sütü mayalamaz oldu. Kendi neslini sonlandıran tohumların kullanımı artış içerisindedir.
Etin adresi meralardan, mahkum alanlara (besi çiftliklerine) taşındı. Yağı alınmış soyanın küspesi özel işlemden geçirilerek kıyma olarak tüketilmekte. Biyoteknolojik nimetlerle oluşturulan üretim protokolleri ile artık etin adresi laboratuvarlara taşınıyor. Bu konular yakın gelecekte gündemimizi meşgul edecektir.

Sonuç olarak; küresel iklim değişikliği doğal gıda kaynaklarının niteliğini ve niceliğini değiştirmekte, sentetik gıdaların tüketimine sebep olmakta. Teknolojinin ürünü olan endüstriyel gıdaların çeşitliliği artırmanın ötesinde; tekelleşmeye hizmet etmektedir. Günümüz şartlarında hepimizin şüphesiz farklı damak zevkleri vardır. Gelecekte bu zevklerin nasıl değişeceğini kestirmek şimdiden mümkün değildir. Diye büyük ilgi ile takip edilen konuşmasını tamamladı.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.