Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu: "Trump’ın Kudüs kararı Ortadoğu’daki ateşi harlayacak bir karar"
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı Kudüs kararının son derece çelişkili ve Ortadoğu’daki ateşi harlayacak bir karar olduğunu vurgulayarak, "Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etme fikrinin arkasında en ufak tarihi veya toplumsal bir gerçeklik bulunmamaktadır" dedi.
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün (BYEGM) ev sahipliğinde "Uluslararası Basın Mensuplarının Gözüyle ABD’nin Kudüs Kararı" adlı panel düzenlendi. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca’nın moderatörlüğünde Genel Müdürlük binasında gerçekleşen panelde Rusya’dan gazeteci ve siyasi analist Maksim Leonardoviç Sevçenko, İtalya’dan savaş muhabiri ve yazar Francesca Borri ve Bosna Hersek’ten gazeteci ve siyasi analist Mirnes Kovaç konuşmacı olarak yer aldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, insanlık tarihinin sessiz ve kederli tanığı olan Kudüs’ün üç semavi din için kutsal olduğunu söyledi.
"En ufak tarihi veya toplumsal bir gerçeklik bulunmamaktadır"
Çavuşoğlu, 6 Aralık 2017’de ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı Kudüs kararının son derece çelişkili ve Ortadoğu’daki ateşi harlayacak bir karar olduğunu ifade etti. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etme fikrinin arkasında en ufak tarihi veya toplumsal bir gerçekliğin bulunmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, "Dünya kamuoyunun verdiği ortak tepki de bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu kararın sahipleri Birleşmiş Milletler (BM) görüşmelerinde de aldıkları kararı ne fikri, ne siyasi, ne de tarihi süreç çerçevesinde geçerli bir şekilde savunamamışlardır. Çünkü hepsinin altında kendi imzaları mevcuttur. BM’de bu skandal karara sahip çıkmayan ülkelere finansal yardımı kesmek gibi son derece sığ bir tehdit savurmuşlardır. Bu tehditte sahibini küçük düşürmekten başka hiçbir işe yaramamıştır. BM Güvenlik Konseyi’nde 14 ülke Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaktan vazgeçme çağrısı yapan karar tasarısını desteklemiş, yapayalnız kalan Washington yönetimi tek başına veto edebilmiştir. Daha sonra Cumhurbaşkanımızı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoğun girişimleriyle BM Genel Kurulu’nda tüm dünya halkının yanında yer almıştır. Burada yapılan oylamada tüm tehditlere rağmen ABD’yi destekleyen sadece 9 ülke olmuştur" diye konuştu.
"YPG’ye destek vermek terör örgütüne destek vermektir"
Türkiye’nin gönlünün insanlığın kaybından yana değil, kazancından yana olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, ABD’nin terör örgütleriyle işbirliği içeren son açıklamalarını kınadıklarını belirtti. Çavuşoğlu, YPG’ye destek vermenin terör örgütüne destek vermek anlamına geldiğine vurgu yaptı.
"Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu bir gerçektir"
Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa, Kudüs konusundaki desteği nedeniyle Türkiye’ye teşekkür etti. Türkiye’nin Filistinlilerin acısını azaltmak için elinden geleni yaptığını kaydeden Mustafa, "Bu bir siyasi mesele değil, bir insanlık meselesidir. Filistin, 100 yıllık bir sıkıntı yaşamaktadır ve her zaman siyasi harita üzerinden, coğrafya üzerinden yok edilmek istenmektedir. Ancak halkımız ayakta durdu ve direndi. Kendi değerlerimizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu bir gerçektir. Biz, gerçekten büyük bir düşmanla karşı karşıyayız. O düşman bizi yeryüzünden silmeye çalışıyor. Türkiye ve Filistin dostluğu her zaman yaşasın" ifadelerini kullandı.
"Ben Kudüs’e gidebiliyorum ama Filistinli arkadaşlarım gidemiyor"
İtalyan savaş muhabiri ve yazar Francesca Borri, Kudüs’ün çok önemli bir değere sahip olduğunu söyledi. Borri, üniversite tezi için ilk kez 10 yıl önce Ortadoğu’da bulunduğunu anlatarak, "Öğrenci olarak oraya gittiğimde İsrail ve Filistin arasındaki bu çatışmanın çözümü yok diye düşünüyorduk. Irkçı okuyucularıma, ’Ben İtalyanım, Kudüs’e gidebiliyorum ama herkes Kudüs’e gidemiyor. Ben Kudüs’e gidebiliyorum ama Filistinli arkadaşlarım gidemiyor’ diyorum. Bir defasında Kudüs’e girmek istediğimde beni almadılar, Kudüs’e girmeme izin vermediler. Ben, Araplara benziyorum. Askerler beni gördüğünde Araplara benzettiler ve İtalyan pasaportum olduğu halde beni almadılar diye düşünüyorum" dedi.
"Modern dünyada Filistinlilere yapılan haksızlık hiçbir yerde görülmemiştir"
Rus gazeteci ve siyasi analist Maksim Leonardoviç Sevçenko, Kudüs sorununun dinler arasında bir sorun olmadığını, bir demokrasi sorunu olduğunu vurguladı. Milletine, doğduğu yere bakmaksızın insanların kendilerini özgür olarak hissetmesi gerektiğini belirten Sevçenko, şunları söyledi:
"Bu topraklar şimdi İsrail’in toprakları kabul ediliyor ve Filistinliler doğduğu topraklara gidemiyor. Bu çok büyük bir haksızlık. Modern dünyada Filistinlilere yapılan haksızlık hiçbir yerde görülmemiştir. Filistinlilere karşı yabani bir yaklaşım var ve buna göz yumuluyor. Filistin sorununun adil olarak çözülememesi esasında faşizmin günümüzdeki tavırlarının devamıdır. Yahudiler, ’tanrı bu araziyi bize hediye etti’ diyor. Orada doğan, büyüyen insanlar neden orada yaşama hakkına sahip olmasın. Böyle bir yaklaşım olduktan sonra bununla 21. yüzyılda yaşamak mümkün değil. İki devlet ilkesi kurulurken orada yanlış yapıldı. Tek bir demokratik devlet olmalı. Kutsal toprakların bölünmesi doğru değil. Bu, Batının İslam alemine karşı yaptığı müthiş bir suçtur. Batı, halkları ayırıyor, yüksek duvarların arkasına gönderiyor. Kudüs sorunu demokrasi sorunudur, adalet sorunudur."
"Kutsal şehir Kudüs, siyasi şiddetin kirine bulaşmış durumda"
Bosna Hersekli gazeteci ve siyasi analist Mirnes Kovaç ise Kudüs’e gittiği zaman güvenlik tarafından 4 saat boyunca tutulduğunu söyledi. Her Filistinlinin yaşadığı gerçeklikle karşı karşıya kaldığını kaydeden Kovaç, Kudüs’ü herkesin ziyaret etmesi gerektiğini düşündüğünü anlattı. Kovaç, Kudüs’e verdikleri destekten dolayı Türkiye’ye teşekkür ettiğini dile getirerek, "Kutsal şehir Kudüs, siyasi şiddetin kirine bulaşmış durumda. Osmanlı Devleti’nin Kudüs’ü terk etmesinden bu yana o pis, o kir bulaşmış durumda. Arapçada Orta Çağ’a dair bir atasözü vardır; akreplerle bir altın küre demiştir. Bu şehir kutsaldır ve tüm medeniyetlere göre eğer o kutsal şey çalınırsa zehirlenmiş olur. Bir şekilde de lanetlenir. Tarih bize bunun gerçek olduğunu defalarca gösterdi. Kutsal şeylerin çalınmasına yönelik politika inşallah başarısız olacaktır. Bunun için sadece sözlere değil, daha güçlü faaliyetlere ve tepkilere ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.