Site Rengi

DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3.006,41
BIST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 1°C
Çok Bulutlu
Eskişehir
1°C
Çok Bulutlu
Paz 2°C
Pts 3°C
Sal 4°C
Çar 7°C

Muammer Karaman: “Sadece Sınavların Adını Değiştirdik, Biz Düzeni Değiştiremedik”

15.08.2019
A+
A-

Haber Ötesi ve Mavi Radyo ortak canlı yayın konuğumuz Eğitim Bir-Sen Bir No’lu Şube Başkanı Muammer Karaman oldu.

Karaman, Haber Ötesi ve Mavi radyo Takipçilerini selamlarken, söze kendisini tanıtarak başladı. “Eğitim Bir-Sen Bir No’lu Şube Başkanlığı görevini yürütüyorum. Aynı zamanda Memur-Sen konfederasyonu Eskişehir temsilcisiyim. Bünyemizde Memur-Sen konfederasyonuna bağlı 11 sendikamız var. O 11 sendikanın temsilcisi sıfatıyla da şehir de görev yapmaya çalışıyorum. Aslen Karabüklüyüm. 2 tane çocuğum var. Eşime ve çocuklarıma da buradan selam gönderiyorum.

Eğitim camiasının problemleri:

Memur-Sen konfederasyonu Eskişehir bir No’lu şube başkanı olarak, en büyük problemlerimiz. Ben öncelikle eğitim konusu ile başlamak isterim. Dün de öğretmenler için bir basın açıklaması yaptık. Bir performans değerlendirme adı altında, bir çalışma yapıyor bakanlık. 2017 yılında pilot okullarda bunun pilot uygulamasını yaptı. Eğitim süreçlerine öğretmene öğrenciye hiçbir faydasının olmadığı görüldü. 2017 yılı Kamu idari kurullarında ki toplantılarda biz bunları dile getirdik. Karşımızda ki kamu kurumu yöneticileri temsilciler bunu da kabul ederek evet dediler bu süreç eğitime katkı sağlamıyor, aksine iş huzurunu bozuyor, iç barışı zedeliyor bundan vazgeçtik. Ama bu performans değerlendirme sürecini tekrar başlattı. Bu bizim öğretmen camiasında, milli eğitim camiasında büyük bir tedirginlik oluşturdu. Veli işin içerisine giriyor, öğretmen işin içerisine giriyor. Puan verecekler öğretmenlere, öğretmen arkadaşlarımızın buna göre bir performansı ortaya çıkacak, ve o performans neticesinde de sonrasında ne olacak? Bakanlık diyor ki biz buradan sadece ihtiyaçları tespit edeceğiz ve biz buna göre eğitim süreci içerisinde var olan öğretmenimizin ihtiyacı nedir, bu ihtiyacı nasıl tamamlarız diye ifade ediyorlar. Bizim ise hizmet için programalar aklımıza geliyor. Bu hizmet içi programların da nasıl olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla oralardan da öğretmenlerin öğrencilerin istifade edeceği bir şey çıkmıyor.

Performans derken hep öğretmenin öğrencinin açığı aranıyor. Biz oysa başarıyı görme, örnek olabilecek, gayret edecek bir model öneriyoruz. Bunlar yapılırsa bakanlık istediği verimi artırma özelliğini yakalayabilecektir. Maalesef burada bunu göremiyoruz. Ben eğitim camiasında temsilci olduğum için okullarımızda ödenek yoktur. Basında sürekli yer alıyor; falanca okulda bağış isteniyor, filancı okulda; şu var bu var. Şimdi o okula hiçbir ödenek vermemişsiniz ama boya ve badanasının tam olmasını istiyorsunuz. O okulun kırılan camının, sırasının tamam olmasını istiyorsunuz. O başarının bir de bedeli var ve o bedeli de okula göndermiyorsunuz. Ne yapacak o okul yöneticisi. Çok acı bir durum.

Sadece Sınavların Adını Değiştirdik Biz Düzeni Değiştirmedik.

Çocuklarımızı bir sınava sokuyor, aldıkları puanlara göre liselere yerleştiriyorsunuz. Bunun çocukların psikolojisi açsından büyük riskleri var. Hayata, kendini kaybetmiş olarak bakan bir öğrenciye bir öğretmenin verebileceği hiçbir şey yok.

Ben, okul yöneticisi arkadaşlarıma sesleniyorum bunu uyguluyorlarsa vazgeçmelerini tavsiye ediyorum. Bunlar çok yanlış şeyler. Dışarda kalan o küçücük çocukların kendilerini dışlanmış ve itilmiş hissettikleri kötü bir durum. Eskişehir’de bazı okullar nitelikli okul kapsamında değerlendirilecek. Bazı proje okulların da bunlara dahil edileceği söyleniyor. Bunlarda toplam sınava girecek öğrencilerin %10 unu seçecek. Bu sistemin hiçbir mahsuru yok. Çocuklarımızın eğitim hayatına katkı sunacak. Kendi mahallelerinde olmaları güvende olma ve şehrin servis yükünü kaldıracak. Ailelerin ekonomik anlamda yükünü hafifletecek. Seçici okul olmalı, “nitelikli olma” kavramı biraz daha küçültücü bir kavram olarak kullanılıyor bunu kullanmaktan vazgeçilmeli.

Öğretmenin performansını onu incitmeden ölçelim. Sorun, öğretmenin performansında değil uygulanan eğitim politikalarında. Bu yanlış eğitim politikaları değiştirilsin.

Eğitimci evine iş götüren tek iş kurumdur.

Sayın milli eğitim bakanlığımız yetkililerinin ben bu tür boş işlerle uğraşmak yerine motivasyon artırıcı, teşvik edici, kendini yenileme alanıyla alakalı uzmanlaşmayı sağlayacak bir sistem kurulmasını tavsiye diyoruz.

Dün söylediklerini bugün reddetmemeliler. Sözlerinin arakasında durdursunlar. Biz sürecin iş barışını huzurunu bozacak noktaya gelmesine müsade etmeyeceğiz. Hukukun ve kanunun kendilerine vermediği yetkiyi kullanmalarına da müsaade etmeyeceğiz.

2005 yılında bir sınav yapıldı, ondan sonra yapılmadı.

Maalesef milli eğitim bakanlığı 2005 yılında yaptığı sınavda sınıfta kaldı hala da kalmaya devam ediyor. O sınavda öğretmenin yetkinliği ölçülmeli. Genel kültür üzerinden sınav yaptı o sınava aldığı öğretmenler açısından da çok ciddi sıkıntılar var.

Benim askerliğimi bahane ederek sınava almadılar.

8 yıl barajı koydu. Mesela ben o sınava giremedim. Neden giremedim 7 yıl öğretmenliğim var, bir yıl da askerliğim var. Askerliğimi de asker öğretmen olarak yapmama rağmen “sen askersin” dediler. Beni sınava almadılar. O sınava dahil edilen öğretmenlere varana kadar çok ciddi adaletsizlikler var. Bakanlığın sözü var biz bunu yapacağız diyor ama çözüldüğünü görmedik, takipçisiyiz. Biz öğretmenlerimizden bahsettik ama bizim eğitim camiamızın memurları da var. Eylül ayı içinde onlara da bir sınav yaparak görevlerinde yükseltme yapılacak. Eskiden hizmetli olarak giren, hizmetli olarak emekli olurdu. Şimdi ise bu sınavlarla kariyer yükseltme var.

Nisan ayı içerisinde de bu sınava girecek arkadaşlar olacak. Sendikamızla bu tür sınavlara giren üyelerimize en büyük hizmetleri sunduk. Açtığımız kurslarla ve yaptığımız ön sınav çalışmaları ile destek verdik. Diğer sendikaların üyelerine sunduğu bir hizmet değil. 357 e yakın bu sınava girecek kişiler var, 270 kişi bizim sendika üyemiz. Bu rakamın altında farklı art niyet aranmamalı.

Eskiden okullarımızda öğrencilerimiz kısıtlı ortamlarda eğitim alıyorlardı. Yunus Emre Mesleki ve Teknik Anadolu lisesi mesleki teknik eğitim anlamında Eskişehir’in yükünü çeken, iki büyük okulumuzdan bir tanesi. Bu okulumuzda deprem tetkikleri yapılırken güvenli olmadığına dair rapor verilince, orada eğitim öğretime ara verildi. Bakanlık hemen bu binayı yapmak istiyor ama, 35 dönümlük okulun yayıldığı arazi içerisinde 5 dönümlük belediyenin hissesi var. Onlar diyorlar ki: “bu arazinin bedelini verin” bakanlığın böyle bir uygulaması yok. Onalar bu haklarından feragat etmedikleri için bakanlıkta tabi buna yanaşmıyor. Dolayısıyla bu çocuklar okullarına kavuşamıyorlar. Okulun yapılma imkanı yok. Burada belediyelere çok büyük görevler düşüyor. Burada Milli eğitim bakanlığımıza da, onların burada ki yöneticilerine de çok büyük görevler düşüyor. Ben ne taraftayım? Ben çocukların, gençlerin tarafındayım. Bu sadece Yunus Emre Endüstri Meslek Lisesi’nde mi var. Mesela Yıldız tepede Mehmet Gedik orta okulumuz var. Bu okulun binası küçük hizmet veremiyor. Sınıflar kalabalık, aynı sorun orada da var. Hisse var okul yapılamıyor. Ama Yıldız Tepeli bilmiyor ki, bu okul neden yapılamıyor. Sınıflarımız çok kalabalık diye kızıyor.

Burada biz gelirsek daha iyisini yaparız diyerek şah kurnazlığı yapmanın anlamı yok.

15 Temmuz darbe girişimi

Darbelere karşı durmak hep beraber hepimizin görevi çünkü; yapılan darbe memleketin tümüne yapılıyor ve zarar veriyor. “28 Şubata post modern darbe” demek, darbeyi sevimli hale getiriyor gibi duruyor. Darbeyi postun içine koymamak lazım, Darbe bu! Bu darbeyi yapanlardan bir tanesi “6 milyon insanı öldürmeyi hedef aldık, bundan dolayı hiçbir zaman gocunmayacağız”. Darbeci taraftar toplamak, destek bulmak için bu darbeyi dindarlara yaptım diyorlar. 28 Şubat döneminde vakıfta bulunduğumuz sırada, vakfı basmaya geldiler. Mescit olarak kullandığımız alanda halıları sordular. Bunlar ne diye.

Dedik bunlar halı. “Yakında cami var, burada da mescit mi olurmuş” diyerek çamurlu ayakkabıları ile halılarda yürüdüler. Dikkat ettim ki; ayaklarını bastırarak sürüdüler. 28 şubat darbesi; bazı “stk”larımız da bu darbeleri gündemine hiç almıyor. Kimileri sadece 12 eylül darbesini anıyor. 12 Eylül darbesinde yetmez ama evet dedim. Adam 12 Eylül bana yapıldı. 28 şubat Müslümanlara karşı yapıldı diyor. 15 Temmuz darbesine tiyatro diyorlar. Abuk subuk, ipe sapa gelmez laflarla hem darbeyi gizlemeye çalıştılar, hem o darbeye karşı olan halkın inancı örselemeye çalıştılar.

Eskişehir de hasan Polatkan darbeciler tarafından asılmış bir bakanıdır. Dolayısıyla Eskişehir’in darbecilerden de nasibini almıştır. Biz çok darbe görüyoruz ama bunları unutuyoruz. Unuttuğumuz için bu darbeler tekrarlanıyor. Siz ne kadar nazik olursanız olun darbeciler sizi asıyor.

Eğitimciler sendikası bu ülkenin hem birliğinin hem de kardeşliğinin teminatı olarak ta darbecilerin karşısındadır.

Termik santral

Şehirde termik santrale karşı olduğunu söyleyen bir kısım siyasetçi ve Stk ların, termik santrale karşı olmak “termik santralin karşısında” olmak olarak algılatılan düşünceyi de doğru bulmuyorum.

Yapılacak termik santral hakkında net bir bilgi sahibi değilim. Nerede nasıl yapılacağı konusunda net bir bilgiye sahip olursam o zaman değerlendirme yaparım.

Eskişehir’e ve insanlara zarar verecek bir termik santralin hükümet tarafından yapılacağını düşünmüyorum ama tabi zararlı olacak şeylerin karşısında olalım. Alpu ovasında bir kömür rezervinden bahsediliyor. Bu rezervi cenabı Allah oraya koymuşsa bunu bizim değerlendirmemiz lazım.

Şunda Türkiye’nin enerji ihtiyacı var.

Nükleer santral diyorlar bu insanlar nükleer santrale de karşı.

Gelişmekte olan tüm ülkelere, çevreyi ve doğayı bahane edip gelişmemize engel olunmaya çalışıyorlar. Tamam sağlığımızı, toprağımızı ve gıdamızı koruyalım ama termik santral konusunda aydınlanmaya ihtiyacımız var.”dedi.

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.