Türk Dünyasında Ramazan Konuşuldu
TÜRK DÜNYASINDA RAMAZAN KONUŞULDU
Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM), “Türk Dünyasında Ramazan” adlı Panel düzenledi. Yöneticiliğini Merkez müdürü Prof.Dr. Kemal Polat’ın yaptığı panel 20.04.2021 saat: 14:00’te çevrimiçi olarak gerçekleşti.
Panel’de Türkiye, Kerkük, Kırgızistan ve Kıbrıs’ta Ramazan etkinlikleri fotoğraf, video ve çeşitli görsel materyaller eşliğinde anlatıldı. Böylece Ramazan’ın Türk Dünyası ve Anadolu’da nasıl karşılandığı ve ihya edildiği karşılaştırmalı olarak ortaya kondu.
Prof.Dr. Kemal POLAT: “Ramazan, Türk Dünyasında Manevi Bir şölendir”
Panel Yöneticisi Prof.Dr. Kemal POLAT, kısa bir açılış konuşması yaparak şu hususlara değindi: “İslam Dini içerisinde Kültürün en çok yaşatıldığı ibadet oruç ve kültürel pratiklerin yaşandığı ay ise Ramazan ayıdır. Türk milleti ramazana ayrı bir önem vermiş, onu en güzel şekilde yaşamış ve Ramazan’a özgü bir medeniyet oluşturmuş, böylece Ramazan Kültürü, Ramazan medeniyeti oluşmuştur. Türkler samimi bir millettir, Oruç ibadetini öyle içselleştirmiştir ki onu sadece yerine getirilmesi gereken bir vazife bir ibadet değil, manevi bir şölen şeklinde icra ederler. Türkler Ramazan etkinliklerini, amelden salih amel seviyesine çıkarmışlardır. Ramazan ayı, Türk Milleti’nin zerafet, nezaket, şefkat, merhamet ve cömertliği ile birleşince başka bir haz alınan zaman dilimi olmuştur”.
Bu kısa girişten sonra panelistlere söz verildi ve her bir panelist aşağıdaki konulara değindiler.
Prof.Dr. H. Ömer ÖZDEN: “Türkiye’de Ramazan”
Ramazan, Türkiye’nin bütün vilayetlerinde büyük bir coşkuyla karşılanır. Günler öncesinden gerek evlerde gerek çarşı pazarlarda ve gerekse başta DİB olmak üzere bazı devlet kurumlarında hazırlıklara başlanır. İç İşleri Bakanlığı, ramazanın huzurlu geçmesi için önlemlerin alınmasını; Ticaret Bakanlığı, fiyatların kontrol edilmesini; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, üretilen gıdaların kalitesinin kontrolünü sağlarlar. DİB, camilerde huzurlu bir ramazan geçmesi için her türlü tedbiri devreye sokar; iftar ve sahur vakitleri duyurulur, camiler temizlenir, fitre miktarları açıklanır.
Özel sektöre ait kurumlar, imsakiyeler bastırıp dağıtır; çarşı pazarlarda hurma, güllaç, pastırma, çemen, zeytin, kuru kayısı gibi, kuru incir gibi ramazana özgü gıdalar satışa arz edilir.
Ramazan boyunca iftar ve sahur için evlerde her yörenin kendine ait ramazana özgü yemekler, tatlılar, şerbetler hazırlanır. Toplu iftarlar için hazırlıklar tamamlanır. Sık sık iftar davetleri yapılır. Bu davetlerde ihtiyaç sahiplerine öncelik tanınır ve onlara iftar sonrası da ihtiyaçlarını giderecek harçlıklar verilir ve buna diş kirası denir. İhtiyaç sahiplerinin ramazanda huzurlu oruç tutmaları için evlerinin erzak ihtiyacı giderilir. Bundan başka zekatlar genelde ramazanda verilmeye çalışılır.
Evlerde ve camilerde mukabeleler okunur. Ramazan’da ülkemizde kültürel faaliyetler de artar. Şairler geçmişten bu yana ramazanı öven şiirler inşa ederler ki bunlara Ramazaniyye denir. Söyleşi programlarının yanı sıra ramazanın ruhuna uygun eğlence programları da hazırlanır. İnsanlar birbirlerine şakalar hazırlar ve incitici olmayan ramazan şakaları yapılır. İftar saatini ve sahur saatini ilan etmek için her yerden duyulabilecek yüksek bir yerde top atılır. Oruç tutanları sahura kaldırmak için davulcular davul çalıp maniler söylerler ve bunun karşılığında da onlara harçlık verilir.Bunlardan başka da pek çok etkinlik söz konusudur.
Prof.Dr. Suphi SAATÇİ : “Kerkük’te Ramazan”
“Ramazan ve bayram gibi mübarek aylar ve günler geldiğinde, herkesin içinde özellikle çocukluk dönemine kadar uzanan hatıralar canlanır. Benim de her Ramazan ve Bayram geldiğinde gözümde çocukluğumun cenneti olan Kerkük canlanır. Kerkük hem Selçuklu hem de Osmanlı yapılarıyla donanmış kadim bir Türk şehridir. Dili, kültürü ve geleneğiyle Kerkük
Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Mübarek Ramazan günleri gelince daha bir özlemle, daha bir muhabbetle burnumda Kerkük tüter. Ramazan ayı yaklaşınca Kerkük’te hazırlıklar yapmanın telaşı başlardı. O zamanki Türk-Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya hâkim geniş topraklarının her köşesinde olduğu gibi Kerkük şehrinin her evinde Ramazan-ı Şerif’i karşılama heyecanı yaşanırdı. Hazırlıklar
Ramazan’a 10-15 gün kala, özellikle Şaban ayının on beşinde Berat Kandil-i şerifini geçirir geçirmez başlardı.
Ramazan öncesi şehirdeki çarşı pazarlar şenlenir, mevsimine göre çeşit çeşit sebze ve meyveler tezgâhlarda sergilenirdi. Şekerler, helvalar, lokumlar, ceviz, badem, leblebi, fındık-fıstık ve incir gibi kuruyemişler ve değişik tatlılar satışa sunulurdu. Kerkük’te bütün evlerde değişik türde reçeller hazırlanıp pırıl pırıl cam kavanozlarda saklanırdı.
Ramazan’da pişirilecek hamur tatlıları için bazen çuvallar dolusu unlar alınırdı. Eskiden her evin ekmek tüketimi, evin içindeki tandırlarda veya saclar üstünde pişirilirdi. Kimileri tarafından Ramazan için ayrıca erişteler ve yufkalar yapılırdı. Yıllık erzak ve zahireye yeni ilaveler yapılırdı. Mahalle ve çevredeki muhtaç ailelere de şekerden, yağdan, undan tutun da peynirine, reçeline kadar bir aylık ihtiyaçları, gizlice gönderilirdi.
Daha sonra temizlik faslı başlardı. Evler baştan ayağa temizlenir, perdeler yıkanır, halı ve kilimler açık avlularda dövülerek tozları atılırdı. Ramazan birkaç gün evvel, evdeki bütün kadınlar, kızlar seferber olurlardı. Bütün camlar, çerçeveler su sabunla temizlenir ve silinirdi. Köşe bucak her taraf kaldırılır, perdeler yıkanırdı. Herkes Ramazan-ı Şerifi böylece karşılardı ve bu mübarek günleri büyük bir huşu ve vecd içinde yaşardı”.
Prof.Dr. Kemal POLAT: “Kırgızistan’da Ramazan”
“Kırgızistan’da Oruç özlemle beklenir, heyecanla karşılanır. Bir ay önceden çarşıda pazarda ramazanın heyecanı hissedilir. Ramazan’ın bolluk bereket ve manevi havası sarar etrafı. On bir ayın sultanı sayılır, sosyal yardımlaşma dayanışma ve kardeşlik duygularının en yoğun hissedildiği aydır. Ramazan ayı insan için temizlenme yenilenme ayıdır.Sovyetler birliğinin bütün çabalarına rağmen, Türk boyları arasında dini ve milli duygular yok olmamış; etle kemik gibi kaynaşmış Türk gelenekleri ile İslami inanç ve uygulamaları korunarak günümüze kadar devam ettirilmiştir.
Ramazan ayı girerken çeşitli dergi, gazete ve yıllıklarda ramazan ayı ve oruçla ilgili haber ve bilgilere yer verilir. Nitekim oruç hakkında şu bilgiler verilmektedir. “Oruç, sadece karnı aç bırakmak değildir. Gözün, kulağın, dilin ve yüreğin (kalbin)de oruç tutması lazımdır. Örneğin, dilin orucu, onu yalan söylemekten, bir insanı kötülemekten ve dedikodudan uzaklaştırmaktır. Gözü kötü şeylere bakmak, kulağı dedikodu vb. sözlere meylettirmek yerine; gözü din/iman derslerine, kulağı doğru söz ve Kur’an dinlemeye hasretmek gerekir”
Ramazan günleri Kırgızistan’da oldukça neşeli ve sevinç içerisinde geçmekte, İslami inanca uygun olarak ramazan ayı, günahlardan arınma ve temizlenme ayı kabul edilmekte, orucun sosyal, tıbbî birçok hikmetlerinden bahsedilmektedir. Her akşam sırayla beş-altı komşu birbirlerine iftar yemeği vermektedir. Bu yemekte muhakkak çorba ve aş (Kırgız pilavı) yapılmaktadır. Yemekten sonra Kur’an okunmakta ve dua edilmektedir. Teravih namazı, ya evlerde topluca kılınmakta ya da camiye gidilmektedir.
Teravih Namazı ya evlerde topluca kılınmakta ya da camiye gidilmektedir. Teravih namazının kılınışı Türkiye’deki gibidir. Bazen dört, bazen de iki rek’atte bir selam verilmektedir. Dört rekatta bir Hz. Peygamber’e selât-ü selam getirilmektedir.
Türkistan’da ramazan gecelerini neşeli kılan bazı âdet ve gelenekler vardır. Bunlardan en önemlisi “Caramazan” geleneğidir. Tüm Türk cumhuriyetlerinde ortak bir uygulamadır. Caramazan geleneğine göre, ramazanın on beşinci gününden sonra gençler toplanarak, at üzerinde veya yaya olarak köyü dolaşıp her eve uğrarlar. Caramazanşarkısını söylerler. Bunun üzerine cömert ve zengin adamlar caramazanı söyleyen gençlere bazen koyun, at vb. verdikleri gibi çoğunlukla kurut, yağ, şeker, borsok gibi yiyecekler verirler.
Arefe günü Kırgızlar’da âdeta bayram gibi kutlanır. Erkenden kalkılarak sabah namazına gidilir. Namazdan sonra yaşlılar imamla beraber toplu halde mezarlığa giderler. İhtiyarlardan sonra o gün gençler ve kadınlar mezarlığa gidip yakınlarına Kur’an okur, dua ve niyazda bulunurlar. Ayrıca mum (çırak) yakıp mezarın üstüne koyarlar. Yaygın bir uygulama olarak mum, pamuk yağına batırılarak yakılır. Çünkü çıkan dumanı ölünün ruhunun kokladığına ve bundan çok memnun olduğuna inanılır. Dolayısıyla sevap bir iş olarak telakki edilir.
Ramazan Bayramı çok derin ve temiz duygularla kutlanır, çocuklara bayramlık elbiseler alınır. Komşular birbirlerine ekmek pilav ve borsok getirip ziyaret ederler. Bütün dargınlar barışır, hastalar ziyaret edilir. Her taraf iki gün önce temizlenir. Çünkü temizlenmeyen evi “ata ruhları”nın ziyaret etmeyeceğine ancak evler temiz olursa onların ziyarete geleceğine inanılır”.
Doç.Dr. Gökçe Yükselen Peler: “Kıbrıs’ta Ramazan”
“Kıbrıs eski bir Osmanlı mülkü olması sebebiyle, Kıbrıs’ta Ramazan ile ilgili uygulamaların pek çoğu Osmanlı dünyasının geneli ile örtüşmekle birlikte, Ramazan ile ilgili adetlerde birtakım mahallî unsurların da olduğu görülmektedir. Elbette Ramazan da geleneksel hayatın bir çök yönü gibi modern hayat şartlarından nasibini almıştır ve eski Ramazan geleneklerinden pek çoğu artık günümüzde uygulanmamaktadır. Eskiden Kıbrıs’ta Ramazan hazırlıkları Üç Aylar>’da başlar ve bilhassa yaşlılar Ramazan orucuna hazırlık olması için Pazartesi – Perşembe günleri oruç tutarlardı. İnsanlar Ramazan yaklaşınca, Ramazan ayı boyunca koşuşturmak zorunda kalmamak için bir aylık iftar ve sahur için erzak tedariki yaparlardır. Varlıklı aileler bu Ramazan hazırlıkları esnasında mahallelerinde yaşayan yoksul ailelere yiyecek, giyecek ve nakit yarımında bulunurlardır.
Ramazan ayı boyunca Kıbrıs’ta oruca ve oruç tutanlara büyük saygı duyulurdu. Çeşitli sebeplerden dolayı oruç tutamayanlar aleni olarak yemezler, Gayrimüslimler de bu ayda Türklerin orucuna saygı gösterilerdi. Kıbrıs’ta daha eski tarihlerde aleni oruç yiyenlerin zaptiyeler tarafından tutuklanıp bayram sabahına kadar hapsedildiğine dair kayıtlar mevcuttur.
Ramazan günlerinde öğleden sonraları iftara doğru sokaklar hareketlenir ve bilhassa Selimiye Camisi çevresinde sadece Ramazan günleri öğleden sonra kurulan açık Pazar çok hareketli olurdu. Bu pazarda ramazan çöreği, hellim, zeytin, nor (bir çeşit lor), domates, salatalık ve mevsim yeşillikleri satılırdı. Bilhassa, yeşilliklerin hepsinden ayrı ayrı alacak durumda olamayanlar için hazırlanan bütün yeşilliklerin azar azar bulunduğu Ramazan salatalığı denilen demetler çok rağbet görürdü.
Kıbrıs’ta Ramazanların olmazsa olmazı Ramazan çöreğidir. Damlasakızı başta olmak üzere çeşitli baharatlar içeren bu çörek eskiden sadece ramazanlara özgü yapılır ve seyyar satıcılar tarafından sokaklarda iftar öncesi sıcak sıcak satılırdı. Ezan, ramazan topu ve cami şerefelerine asılan kandiller eşliğinde açılan iftarlar genellikle toplu yapılır ve iftardan sonra toplu bir şekilde teravihe geçilirdi. Teravih sonrasında ramazan eğlenceleri başlardı. Erkekler kahvehanelerde perde açan karagöz oyunu seyretmeye giderken hanımlar evlerde toplanıp yumurtacı oyunu, değirmenci oyunu ve fincan oyunu gibi eğlencelerle Kıbrıs’ta “temcit” adı verilen sahura kadar vakit geçirirlerdi. Bir davulcu bir zurnacı ve bir fenerciden oluşan sahurcuların sokak sokak gezerek türlü Ramazan manileri eşliğinde sahur vaktini müjdelemeleri ile insanlar sahurlarını yaparlar ve bir Ramazan gününü sonlandırırlardı”.
Katılımcılar tarafından dikkatle ve ilgiyle dinlenen panelde Türk Dünyasındaki benzer uygulamaların çokluğu dikkat çekti. Panel, Moderatör Prof. Dr. Kemal POLAT’ınpanelistlere sanal ortamda katılım belgelerini sunması ve herkese teşekkür etmesiyle son buldu.