ESOGÜ Öğretim Üyesi Aytuğar’dan ‘Dijitalleşme Çağında Türk Anonim Şirketler Hukuku’ Hakkında Bilgilendirme
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Bilge Aytuğar, dijitalleşme çağında Türk Anonim Şirketler Hukuku’nu değerlendirdi. ESOGÜ Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan ESOGÜ Gündem programında konuşan Dr. Öğretim Üyesi Aytuğar hukuk sistemi içerisinde dijitalleşme çağının tüm fırsatlarının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Anonim şirket kuruluşunun pek çok prosedüre tâbi tutulduğunu belirten Aytuğar, Dünya Ekonomik Forumutarafından 2019 yılında yayımlanan Rekabet Edilebilirlikraporunun iş kurma zamanı kategorisinde Türkiye’nin 141 ülkede 43. sırada yer almasını şöyle değerlendirdi: “Türkiye’de bir anonim şirketin ticaret siciline tescil edilebilmesi için, geçmesi gereken ortalama süre 7 gün olarak belirlenmiş. Alanında lider konumunda olan Yeni Zelanda’ya baktığımızda ise bu süre yarım gün olarak karışımıza çıkıyor. Türk Hukuku’nda Yeni Zelanda Hukuku’ndan farklı olarak, yasal gerekliliklerin çok fazla ve katı olduğunu gözlemliyoruz. Yeni Zelanda’da online bir başvuru sistemi (RealMe) öngörülmüştür. Bu amaçla şirketlerin kurulabilmesi için kurucular bir portala giriş yapıyor. Ücretsiz kimlik tespitine imkân veren başvuruyu gerçekleştiriyorlar. Daha sonra kurucuların, şirket pay yapısının, mali tabloların yer aldığı bir formu düzenleyerek imzalıyorlar.” Türk Hukuku’nda da benzer süreçlerin söz konusu olduğunu; ancak Ticaret Sicil Yönetmeliği’ne göre anonim şirketlerin kurulması sürecinde noter, banka mektubu, sicil işlemleri gibi çok sayıda prosedürle karşılaşıldığını belirten Aytuğar bu işlemlerin paralel olarak aynı günde gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Aytuğar, kanun koyucunun sanal genel kurulu dışladığını, elektronik genel kurulu ise kabul etmiş göründüğünü belirtirken;sanal genel kurulların çok ortaklı anonim şirketlerde oluşabilecek güç boşluğunu doldurmak adına önemli bir imkân olduğunuvurguladı. Yapay zekânın yönetim kurulu üyesi olarak seçilip seçilmeme meselesinin de kanun koyucu tarafından dışlandığını kaydeden Aytuğar, blockchain teknolojisinin anonim şirketler hukukunda çok geniş uygulama alanına sahip olduğunu ifade ederek şöyle devam etti.
“Blockchain dediğimizde, esasında akıllarda Bitcoin canlanmakta. Ancak ikisi özdeş değil. Bitcoin esasında çok sayıda bellek alanına dağıtılmış bir veri tabanı türüdür. Akıllı sözleşmelerde önemli bir Blockchain’in uygulama alanıdır. Blockchain teknolojisinde işleyen kripto paraların anonim şirketlere sermaye olarak getirilip getirilemeyeceği, yine tartışma konusudur. 30 Nisan 2021 tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, kripto varlıkların ödemelerde kullanılmamasına dair bir yönetmelik yayımlamıştır. Bu yönetmelik gereğince, kripto varlıklar doğrudan ya da dolaylı şekilde ödemelerde kullanılamayacaktır. Bu da şu anlama gelir; anonim şirketlerde ayni ya da nakdi sermaye taahhüdünde bulunduğumuz takdirde, bu nakdi veya ayni taahhüdünün ifası amacıyla kripto varlıkları kullanmamız mümkün olmayacaktır. Kaldı ki kripto varlıklar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından elektronik para olarak dahi kabul edilmemektedir. Bunlar sanal para kategorisinde değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu soru da Türk Hukuku’nda henüz dışlanmış görünmektedir. Peki, dışlanmalı mıdır? Kripto paraların değerinin çok değişken (volatile) olduğu dikkate alındığında, kripto varlıkların şirketlere sermaye olarak getirilmesinin anonim şirketlerde ‘sermayenin korunması ilkesi’ne zarar vereceği kabul edilmelidir.”