Site Rengi

DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3.006,41
BIST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 1°C
Çok Bulutlu
Eskişehir
1°C
Çok Bulutlu
Paz 2°C
Pts 3°C
Sal 4°C
Çar 7°C

Tarihin İçinde Bir Ömür

15.08.2019
A+
A-

Büyük dedesi Osmanlı döneminde tapu müdürü olan ve bu sebeple birçok tarihi belge ve eşyanın içinde büyüyen 26 yaşındaki antikacı Eser İptaş, hayatının sonuna kadar bu meslekten kopmak istemediğini dile getirdi. 
Diyarbakır doğumlu olan Eser İptaş’ın büyük dedesi Osmanlı döneminde Diyarbakır Silvan’da tapu müdürü olarak görev yaptı. Bu sebeple evlerinde birçok tarihi belge ve ürün bulunan Eser İptaş’ın çocukluğu da antika eşyaların içinde geçti. Antikacı olmayı kendi arzuyla seçtiğini dile getiren İptaş, bu meslekten bulunmaktan dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadığını söyledi. 

"Evrakların içinde büyüdüğümüz için bizde böyle bir ilgi olmaya başladı" 
Antikacılığa olan merakının çocuk yaşlarında başladığını vurgulayan Eser İptaş, “Biz Diyarbakır Silvanlıyız. Büyük dedemiz Diyarbakır Silvan Tapu Müdürüydü. Kendisinin bütün evraklarını göre göre tabii biz de bir hastalık haline gelmeye başladı. Çocukluğumuzdan da ister istemez bu evrakların içinde büyüdüğümüz için biz de böyle bir ilgi olmaya başladı. Doğu kökenli olduğumuzdan biraz tarihin içinde de büyüdük sayılır. Ben tarihi yerleri gezmesini çok seviyorum. Herkes parklarda, bahçelerde gezerken biz hep müzelerde gezdik. Dedelerimizin eşyalarını göre göre kader bizleri buralara sürükledi. Yaklaşık 4 sene önce bunun temellerini atmaya başladım. Ankara’da çok sevdiğim bir hocam var. Benim akıl hocamdır, sağ olsun bana her konuda destek verir. O da beni biraz teşvik etti” şeklinde konuştu.

"Bu işin maddi tarafı da çok kuvvetli" 
Antikacılığın maddi olarak iyi getirileri olduğunu vurgulayan İptaş, “Bu işin maddi tarafı da çok kuvvetli. Hem keyifli hem ticari açıdan güzel bir iş olduğu için bizi tabii ki buralara getirdi. Herkes antikacı olamaz. Bu işin okulu da yok zaten. Bu iş tamamen sahada pişerek oluyor. Bizler de sahayı seviyoruz. Gezmeyi seven bir ekibiz. İşin en güzel kısmı müzayede dediğimiz olay. Bu her 3 veya 4 ayda belli arkadaşlarımızın, koleksiyonerlerimizin ellerinden geldiğince kendi ürünlerini çıkartmasıyla belirli sergi alanında bunların ekspertizini yaptıktan sonra kataloglayıp, müşterilerimize dağıtıyoruz. Elimizde çok iyi bir koleksiyoner listesi var. Türkiye’nin belli noktalarından gelip bu açık arttırmanın heyecanını yaşamak istiyorlar. Biz de bunlara öncülük ediyoruz. Devletin belirlemiş olduğu yasalar haricinde herhangi bir ürüne tabii ki bakılmıyor. Çünkü onların da belli tarihleri var” ifadelerini kullandı. 
"Osmanlı belgelerini çok seviyorum" 
Antika eşyalar arasında özellikle Osmanlı ürünlerine karşı özel bir ilgisinin olduğunu dile getiren Eser İptaş, “Ben Osmanlı kılıçlarını çok seviyorum. Dedelerimden dolayı Osmanlı belgelerini çok seviyorum. Kimisi kılıcı daha çok etkileyici buluyor, ben belgeyi etkileyici buluyorum. Osmanlı Fermanı ve Osmanlı Beratı veriyoruz. Bunları inanılmaz etkileyici ürünler. Tamamen el işçilikleri ile yapılmış, süsleme sanatları ile birlikte. Bizim geçmişten bugüne kadar olan bütün toplumumuzu yansıtan ürünler” dedi.

"Bu işi çocuklarımın da yapmasını istiyoruz" 
Bugünlere gelmesinde ailesinin önemli bir payı olduğunu vurgulayan İptaş, konuyla ilgili şunları kaydetti: 
“Çok iyi bir ailem var. Her zaman arkamızda durdular. Ben ne yaparsam hiçbir zaman itiraz etmediler. Bizi çok sık boğaz etmedikleri için bir şeyler yapmaya başladık diyebilirim. Hiç bir süreç kolay olmadığı gibi bu da çok zordu. Çok yanlış ürünler aldık. Yeni ürünleri eski sandık. Ankara’da Oğuz Güler hocam var. Sağ olsun her konuda bana desteğini verir. Bu konularda bilgi sahibi olduğu için her zaman danışma şansımız vardı. Umut ediyorum ki, ilerde çocuklarımız olursa, bu işi çocuklarımın da yapmasını istiyorum. Aile geleneği haline gelmesini istiyorum. Dünyanın en eski mesleği. Hayatta tıkanmayacak mesleklerden bir tanesi. Arkadaşlarımızın da bir an önce bu tarz mesleklere veya en azından bir şeyler toplamaya başlamasını tavsiye ediyorum.” 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.