Türk’ün Sayısız Zaferlerinin Tâcı: ‘30 Ağustos’
1914-1918 yıllarında süren ve Osmanlı’nın kaybettiği Birinci Dünya Savaşı sonrasında Îtilâf Devletleri, Anadolu’yu işgâle başladı. Ordu terhis edildi, cephânesi, techizâtı elinden alındı. Türk Milleti darboğazdaydı. İtilaf Devletleri, ‘tehlike gördüğümüz her yeri işgâl edebiliriz’ maddesi gereği, işgâl için tetikteydi. İtilaf donanması İstanbul’a; Fransızlar Adana’ya, Antep’e; İngilizler Urfa, Maraş, Samsun’a ve Merzifon’a; İtalyanlar ise Antalya ve güneybatısına yerleşti. 15 Ağustos 1919’da Yunan Ordusu, İtilaf Devletleri’nin izni ile İzmir’e çıkarmayı yaptı. İzmirlilere ilk kurşunu Hasan Tahsin sıktı ve şehit edildi.
Yine aynı tarihlerde Mustafa Kemal Paşa’nın Osmanlı Padişahı Sultan Vahdeddin’in izni ve emri ile Anadolu’ya gönderilmesiyle Ulusal Kurtuluş Hareketi başladı. Gazi, 19 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma vapuru ile Samsun’a ayak bastı. Aynı hareketin önderlerinden Kazım Karabekir ise 19 Nisan 1919’da Trabzon’a gitmiş ve Trabzon’da çalışmalara başlamış idi. Devletini seven rütbeli ya da rütbesiz herkes elinden geleni yapıyordu. Gazi Paşa buradan Amasya, Erzurum ve Sivas kongreleri ile devam etti. Her yerde vatanın kurtarılması gerektiği anlatılıyordu. Görüşmeler kongreleri, kongreler genelgeleri izledi. Her evde ‘direniş çerağı’ yandırıldı. Anadolu’nun her evinde, her köşesinde kadın, erkek, yaşlı, genç, çoluk-çocuk vatanın kurtuluşunun hayâlini kuruyor idi. Çocukların oyunu bile vatanı kurtarmak adına idi. Siyasi görüşmeler, diplomatik gidiş-geliş ve çağrılardan sonra bir halk hareketi örgütlenmesine karar verildi. Gönüllü asker birliği kuruldu ve adına da ‘Kuvva-i Millîye’ dendi yani Millet Kuvvetleri…
Millet Kuvvetleri dağda, köyde, kırda, bayırda, şehirde… Her tarafta baş göstermeye başladı. Özellikle Antep’te Şahin Bey, Maraş’ta Sütçü İmam, Şerife Bacı, Kara Fatma isimleri destanlaştı. Millet, mâzîden gelen ‘birlik’ bilincini âtîye taşımış, topyekûn bir mücâdele azminde idi. Sonra düzenli ordu kuruldu. Askerî mücâdelenin yanında siyâsî ve bürokratik mücâdele de yerleşti. 1920’de Meclis açıldı. Kararlar Meclis’te alınıyor, cephede uygulanıyor idi. Meclis’in açılması ile, düşman kuvvetler hareketin iyice farkına vardılar ve bütün baskılarını Gazi Paşa ve halkın üzerine yoğunlaştırdı. Özellikle Batı Cephesi’nde olağandışı bir hareketlilik başladı.
Yunan ordusu, 23 Ağustos, 13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün, 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durduruldu. 26 Ağustos 1922’de, düşman ordusunu tüm yurttan atmak üzere 1 yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa tarafından Büyük Taârruz başlatıldı. Topçu ateşiyle şafak vakti başlayan hareketin devâmında, Türk askeri, düşman işgâlindeki tüm noktalara bir bir hâkim oldu. 26 Ağustos tarihi, Türk için yabancı bir tarih değildi. O tarihten 851 yıl önceki 26 Ağustos da Türk için bir zafer tarihiydi. Türk’ün atalarından biri olan Sultan Alparslan ve 54.000 neferi, Malazgirt Ovası’nı 200.000 kişilik Bizans Haçlı Ordusuna dar etmişler idi. Şimdi Sultan Alparslan’ın torunları, Bizans’ın torunlarını yani Yunanlılar’ı tekrar Anadolu’dan atmanın savaşını vermiş ve zaferi kazanmış ve şâirin “Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır” dizelerinin hakkını vermiş idi. Anadolu’ya gelerek Türk büyüklerinin türbelerini, mezarlarını tekmeleyen kibirli ve mağrur düşman komutanları, Türk’ün gazâbından, arkalarına bakmadan kaçıyorlardı. 30 Ağustos 1922’de ise Büyük Taarruz, Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’nin kazanılması ile nihâyete erdirildi.
Ardından Gazi Paşa, ordulara şu tarihi emrini verdi:
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
27 Ağustos’ta Afyonkarahisar’ın ve 30 Ağustos’ta Kütahya’nın kurtuluşunu, 1 Eylül’de Gediz, 2 Eylül’de Eskişehir, 3 Eylül’de Emet ve Tavşanlı’nın kurtuluşları seyretti. 9 Eylül’de İzmir’de Yunan Ordusunu denize döken Türk ordusu, nice bedeller ödemiş ama vatanı kurtarmış idi. Gelenler, Gazi’nin dediği gibi: geldikleri gibi gitmiş idi!
Biz de Haber Ötesi âilesi olarak geçmişte günümüze, vatan için canlarını siper etmekten hiç gocunmamış şehidlerimizi, gâzîlerimizi rahmetle ve hürmetle anıyoruz. Şehidlerin ve vefât eden gâzî askerlerimizin rûhları şâd, hayatta olan gâzîlerimizin ömürleri uzun olsun! Allah bir daha bu millete savaş yüzü göstermesin!