Site Rengi

DOLAR 34,5485
EURO 36,0439
ALTIN 2.997,86
BIST 9.504,05
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 16°C
Yağmurlu
Eskişehir
16°C
Yağmurlu
Cts 1°C
Paz 1°C
Pts 2°C
Sal 4°C

Bahçeli: "ABD’nin operasyonel ortağının kökü kazınmalıdır"

15.08.2019
A+
A-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Afrin'de terör devletinin provaları yapılmaktadır ve Ankara'nın kuyusu kazılmaktadır. ABD bu duruma yardım ve yataklık etmektedir. Ayırca Kılıçdaroğlu, bekamıza diş bileyen Türkiye düşmanlarıyla diplomasi yoluyla mücadeleyi önermekle halt etmektedir" dedi. 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Merkez Disiplin Kurulu ve TBMM Grubu ortak toplantısını, partisinin 3 gün süren Kızılcahamam kampında gerçekleştirdi. Bahçeli basına kapalı gerçekleşen toplantının ardından muhabirlerle bir araya gelerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Gündemin ana konusu Afrin'in bölücü terör örgütlerinden temizlenmesine yönelik dün resmi olarak başlatılan Zeytin Dalı Operasyonu'ydu. Bahçeli, "Bir asrı geçen bir süredir, güney sınırlarımız boyunca fitne kazanı kaynatılmaktadır. Emperyalizm önce kaos çıkarıp, sonra da müdahale gerekçeleri oluşturmaktadır. Sancılı on yıllar boyunca terör örgütleri varlığımıza ve birliğimize kıymak ve kastetmek için kışkırtılmış, tasmalarından tutularak üzerimize salınmıştır. Anadolu’nun fethinden beri zulmün hesabı bitmemiş, kara kaplı defteri hiç kapanmamıştır. Türk milletine kimi zaman simetrik, kimi zaman da asimetrik yöntemlerle saldırı düzenlenmiştir. Türklüğün son yurdundaki varlığı birilerini hep rahatsız etmiştir. Komplo ve kumpaslarla vatan elimizden alınmak istenmiştir. İşbirlikçiler ve ihanet lobisi kanalıyla milletimizin bölünmesi projelendirilmiştir. Dünden bugüne iyi gibi takdim edilen iğrenç niyetler hep aynıdır. On yıllar boyunca aktörler ve zaman doğal olarak değişse bile, saha ve zemin, amaç ve araçlar hep bildik ve tanıdıktır. Güney sınırlarımızın hemen dibinde, vatan topraklarının mücavir kesimlerinde, alenen terör koridoru açılması, bir terör devleti kurulması için canla başla sürdürülen şirret faaliyet şu an için en yakın, en yalın milli güvenlik tehdididir" şeklinde değerlendirmede bulundu. 

"Afrin’de terör devletinin provaları yapılmaktadır"
PKK'nın Türkiye sınırlarında himaye ve destek gördüğünün altını çizen Bahçeli, ABD'nın terör örgütü karşısındaki yer ve tutumunu eleştirerek, Afrin'de yürütülen Zeytin Dalı Harekatı'nın önemine dikkat çekti. Bahçeli, "Sayıları 30 bini bulan teröristlerden sözde sınır muhafız birlikleri kurulması daha da vahimdir. İki gün evvel, ABD’nin bine yakın PKK’lı haini, Tel Abyad’a naklettiği gündeme düşmüş, ne var ki, ABD’li bir komutan bu iddiayı gevşek ve yuvarlak ifadelerle tekzip etmiştir. ABD’nin sınırlarımızın hemen yanı başında ne işi vardır? PKK-PYD ile ne yapmakta, hangi karanlık filmin galası için hazırlık içindedir? Suriye’nin kuzeyindeki ağır sorunların müsebbibi ABD’dir, mihrak ABD’dir, kanlı müttefikler ise ABD-PYD-PKK’dan müteşekkildir. Meselenin can alıcı, yürek yaralayıcı tarafı ise, Türkiye’nin insanlık düşmanı terör örgütleriyle aynı kareye giren bir ülkeyle NATO şemsiyesi altında birlikte çalışıyor olmasıdır. Aynı anda hem dost hem düşman olmak hangi hukuk, hangi adap, hangi demokratik erdem ve ortaklıkla tanımlanacaktır? Ayn-el Arap işgal edilmiştir. Cezire istilaya uğramıştır. Afrin'de tasallut ve abluka altına alınmıştır. Yaklaşan tehlikeleri sezdiğimizden dolayı 6 Ağustos 2012 tarihinde, 'Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla, batı ucu Afrin’i, doğu ucu Kandil’i içine alacak şekilde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir' teklifinde bulunmuştuk. Gelişmeler karşısında ne kadar haklı ve isabetli bir değerlendirme yaptığımız sanıyorum kabul ve tasdik edilecektir. Aslında merakımız haklı çıkmak, meselemiz haklılığımızın teyit edilmesi değildir. Türkiye şu anda sınırlarının diğer yakasından kaynaklanan muazzam bir tehdit dalgasına muhataptır. Asıl mühim olan budur. Halep’in en büyük ilçesi olan, doğusu Azez’e, batısı Hatay’a, kuzeyi Kilis’e komşu bulunan Afrin’de terör devletinin provaları yapılmaktadır. Amanos Dağları Afrin’e açılan penceredir ve bu yolla teröristler yıllar içinde vatana sızmış, hain ve kanlı eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Şunu herkes görmelidir ki, Afrin’de Ankara’nın kuyusu kazılmaktadır. Münbiç ise PKK-PYD’nin hakimiyetindedir, terör koridorunun Akdeniz’e ulaşabilmesi için burası oldukça stratejiktir. ABD bu maksada gözü dönmüşçesine yardım ve yataklık etmektedir. Afrin, Türkiye’nin sınır güvenliğini emniyete almak için temizliği mecburi olan stratejik bir noktadır. Halep’in bu ilçesi terörizmin esaretinden kurtarılırsa, PYD-YPG’li caniler Münbiç’ten sökülüp atılırsa, Suriye’nin kuzeyinde hainlerin barınma imkanı, tutunma ihtimali kalmayacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kütahya’da, günlerdir beklenen Afrin operasyonunun sahada fiilen başladığını ifade etmiştir. Nihai olarak 'Zeytin Dalı' isimli askeri harekat dün saat 17 itibariyle yıldırım gibi hainlerin tepesine inmiş ve icra edilmiştir. Havalanan Türk jetleri meşru müdafaa sınırları içinde, Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin’de belirlenmiş yedi ayrı bölgedeki hedefleri teker teker yok etmiş, birer birer terör barınaklarını, terörist sığınaklarını, mevzilerini, silah araç ve gereçlerini vurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygıyla yaklaşarak bölgesel istikrar ve güvenlik için devreye girmiştir. Artık söz bitmiş, harekat aşamasına geçilmiştir. Dün akşam saatlerine kadar PKK/KCK/PYD-YPG ve IŞİD terör örgütlerine ait sığınak, barınak ve mühimmat deposu olarak kullanılan 108 hedef başarıyla imha edilmiştir. Harekatta sivil ve masumların zarar görmemesi için azami dikkat ve hassasiyet gösterilmiş, gösterilmeye de devam etmektedir. Bu operasyon için gerekli askeri, siyasi ve diplomatik tüm hazırlıklar tam bir uyum ve dengeyle yapılmıştır. Artık terör örgütü PYD-PKK’ya Afrin’in tabut, arkasından sırayı alacak olan Münbiç’in mezar olması yegane ve sonuna kadar desteklediğimiz milli hedeftir. ABD’nin operasyonel ortağının kökü kazınmalıdır. Suriye Demokratik Güçleri çatısı altında kamufle edilen PYD-YPG’nin hesabı görülmeli, defteri dürülmeli, şehitlerimizin aziz ruhları şad edilmelidir" şeklinde konuştu. 

"Milliyetçi Hareket de Afrin'in boğazına çökmeye hazır"
"Ya Afrin yıkılsın, ya da teröristler yakılsın. Ya istiklal ya ölüm, ya zafer ya da son nefere, son nefese kadar şehadet" diyen Bahçeli, "Bilinsin ki, Kerkük’e 5 bin bozkurtla gidecek kadar gemileri yakan Milliyetçi-Ülkücü Hareket yeri gelirse, ihtiyaç hasıl olursa, 'ha ekmeğini yediğim ha kefenini giydiğim ülkem' diyerek binlerce gönüllüsüyle Türkiye’nin kudretini tescil için Afrin’in boğazına çökecektir. Yetmedi, Münbiç’e gök gürlemesini andıran bir imanla sel gibi akacak, mızrak gibi saplanacaktır. Gözümüz karadır, zira mevzu bahis vatandır. Şakamız yoktur, zira konu milletin bağımsızlığı ve güvenliğidir. Kahraman Mehmetçik yalnız değildir, nice Mehmetler vatan sathında onlara katılmak için hazırdır. Hükümet yalnız değildir, Milliyetçi Hareket Partisi yanındadır. Devlet asla yalnız değildir, millet vardır ve ayaktadır. Türkiye’ye kanlı silahlarını çevirenler buna pişman edilmelidir. Mücadeleyse mücadele, cansa can, feda olsun vatana diyor, Allah’tan kahramanlarımıza muvaffakiyetler diliyorum" ifadelerini kullandı. 

"ABD'nin çırpınışları beyhudedir"
Terör koridoruyla İsrail’in nefes almasının planlandığını, İran’a karşı tampon bir bölgenin oluşturulması dayatıldığını kaydeden Bahçeli, enerji kaynaklarının denetim ve kontrolünün de sümen altından bekletilen gündem başlıkları arasında olduğunu dile getirdi. ABD'nin, PKK-PYD’yi silahlandırarak önce düzenli orduya kavuşmasını, sonra da siyasi kimlik ve tanınma kurgusuyla devletleşmesini amaçladığını ifade eden Bahçeli, "Bir NATO üyesi olan Türkiye’nin sınırlarında, bir başka NATO üyesi ülke tarafından terör örgütlerinden müzahir ve devşirilmiş bir alan yaratılması gündemdedir. Bu durum NATO’nun kuruluş ilkelerine tamamen aykırıdır. Bu durum uluslararası hukuka göre suçtur. Afrin operasyonunu endişeyle karşılayan Birleşmiş Milletler sözcüsü, kademe kademe büyüyen milli endişelere acaba ne diyecek, nasıl yorum getirecektir? Cumhurbaşkanı ve hükümet günlerdir Afrin’e operasyon düzenleneceğini söylemiştir. Bir kısım zevat ise davulla, zurnayla bir devletin yapacağı operasyonu duyurmayacağını ileri sürmüştür. Bunlar değerlendirme yanlışına düşmüşlerdir. Hükümet haklı olarak kamuoyu hazırlamıştır. Milli dayanışma zinde tutulmuştur. Uluslararası toplum nezdinde harekatın meşruiyeti pekiştirilmiştir. Ülkemizin uluslararası hukuktan doğan hakları paylaşılmıştır. NATO uyarılmış, milli güvenlik ve egemenlik haklarımızın tehlike altında bulunduğu ısrarla hatırlatılmıştır. Genelkurmay Başkanı Brüksel’de toplanan NATO Askeri Komite’de konuşmuş, MİT Müsteşarıyla birlikte 18 Ocak’ta Rusya’ya gitmiştir. PKK’nın rezilce yardım dilendiği Rusya’nın desteği değilse bile, göz yumması için çaba sarf edilmiş, hava sahasının Türk savaş uçaklarına açılması konusunda yoğun çalışmalar sergilenmiş ve çok şükür netice alınmıştır. Bu arada ABD çelişkili açıklamalarla durumu kurtarmaya, açığını kapatmaya, terör örgütleriyle girdiği karanlık tüneli örtbas etmeye çabalamıştır. Ancak çırpınışlar beyhudedir. Türkiye yoğun diplomasi turlarıyla, açık ikaz ve ihtarlarıyla tüm dünyanın dikkatini Afrin’e çekmeyi başarmış, operasyonunu meşru bir zemine taşımayı bilmiştir. Ve bu takdir edilecek bir durumdur. Terörle huzur ve güvenlik arasında tarafsız bir yer olmadığı cesaretle anlatılmış, kararlılıkla insanlık vicdanına aktarılmıştır. ABD Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin kaygılarına kulak verdiklerini açıklamak durumunda kalmıştır. Ülkemizle yakın işbirliğinden bahsetmiştir. Madem kaygılarımıza kulak veriyorsunuz, madem yakın işbirliği diyorsunuz, o zaman ne geziyorsunuz Suriye’nin kuzeyinde, ne arıyorsunuz terör örgütlerinin kanlı nefeslerinin tam ortasında? ABD Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin PKK’lı teröristlerle ilgili kaygılarını gidermek için yakın çalışacaklarını söylemektedir. Bu bakana diyorum ki, ayağımıza dolaşmayın, başka bir şey istemeyiz. Bir yanda yakın çalışacağız dersiniz, diğer yanda PKK’nın sırtını sıvazlarsınız. Hem Türkiye’yle stratejik ortak olup, hem de PYD-PKK-YPG ile operasyonel ortaklık kurmak tek kelimeyle rezalet, cinayet ve hıyanettir. Türk milleti bunu yutmaz, bu tuzağa düşmez, bu zehri yemez. ABD yönetimi, Suriye’deki askeri ve diplomatik varlığını sürdüreceklerini kararlılıkla vurgulamaktadır. Anlaşılan bu ülkenin Suriye’den çekilme ihtimali şimdilik yoktur. ABD hedefinin, İran’ın kuzey hattı hayalini boşa çıkarmak üzerine kurgulandığı bizzat Dışişleri Bakanı tarafından açıklanmıştır. İran’ın kuzey hattı planına itiraz edenler, terörün Suriye’nin kuzeyinden sürdürmek istediği vandallığı ve Akdeniz’e çıkış hamlesini nasıl ve hangi mazeretle desteklemektedir? Bu tutarsızlık değil midir? Bu ahlaksızlık değil midir? Bu düşmanca bir tutum sayılmayacak mıdır? Sözde Kuzey Suriye Federasyonuna onay veren ABD, Suriye’nin bölünme dinamiklerini harekete geçirmiş, taşları yerinde oynatmakla kalmamış, ihaneti biberonla besleyecek, beşiğini sallayacak kadar gözü dönmüştür. Türkiye, uzun süredir terör örgütü PKK-PYD’nin koruyup kolladığından dolayı ABD’yi uyarmıştır. ABD verdiği hiçbir sözde durmamıştır. Ortaklık ve müttefiklik hukukunu çiğnemiştir. En son olarak, teröristlerden kurulu sözde kuzey ordusunu kurmaya kalkarak bardağı taşırmıştır. Bundan sonra Türkiye’nin teröristleri yakaladığı, bulduğu, üredikleri mahal ve yerlerde imha etmesi tarihe ve ecdada karşı ertelenemez bir görevdir. Bu görev şeref bahsidir, hamd olsun yerine getirilecek, inancım odur ki, Afrin darmadağın edilecektir. Bundan kaçış kurtuluş yoktur" diye konuştu. 

"Kılıçdaroğlu, bekamıza diş bileyen Türkiye düşmanlarıyla diplomasi yoluyla mücadeleyi önermekle halt etmektedir"
Afrin operasyonu gündeme gelince CHP’nin Genel Başkanı ve sözcülerini öfke ve tahammülsüzlük sardığını belirten Bahçeli, operasyona dair CHP'nin tutumunu şu şekilde değerlendirdi:
"Kılıçdaroğlu, bekamıza diş bileyen Türkiye düşmanlarıyla diplomasi yoluyla mücadeleyi önermekle halt etmektedir. Herhalde, 1920’li yıllarda yaşasaydı, yine diplomasi diyecek, yine çakacak, yine maskesi düşecekti. Bununla birlikte diplomasi devrede değil miydi? Ne gerekiyorsa yapılmadı mı? Halen de yapılmıyor mu? CHP Genel Başkanı’nın bu PYD-PKK hoşgörüsü, operasyonu sulandırma hevesi basbayağı zillettir, alnına sıçrayan kara bir lekedir. Sorumsuz ve gayri milli siyaset işte tam da budur. Dalından kopan, kökünden savrulan CHP’nin hız ve yönünü bundan böyle Türkiye düşmanlarının estireceği rüzgar belirleyecektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ihanet edilmiş, mirasına kurt düşürülmüştür. Kılıçdaroğlu Afrin’i kastederek diyor ki, 'Oraya asker sokacaksınız, seni kefenle karşılayan arkadaşlarını gönder önce. Bu milletin fakir fukara çocuğunu oraya gönderme.' CHP Genel Başkanı konuşur da yedekleri durur mu? Elbette durmaz, durmamışlardır. HDP beklendiği gibi operasyona karşı çıkarken, CHP’nin eteğinden tutan İP’liler (İYİ Parti) de şöyle demiştir: 'Madem operasyona bu kadar heveslisiniz kendi çocuklarınızı gönderin bu kadar basit. Kendi çocuklarınızı bu harekatın ön saflarında, birliklerin içerisinde görmek istiyoruz'. Alın birini vurun ötekine. Bir madalyonun iki yüzü gibidir biri CHP, diğeri HDP ve İP. Afrin harekatına karşı çıkmak, millet evlatları arasına nifak sokmak FETÖ dili, PKK ağzıdır. Bunlar milletimize öylesine yabancıdır ki, bağımsızlık için 80 milyonun aynı anda kefen giyecek kadar imanlı, iradeli ve bayrak sevdasına sahip olduklarını bilmeyecek kadar da cahillerdir. Afrin harekatını yıpratıp altını oymaya çalışanlar düşmanın içimizdeki kolu, PYD-PKK-FETÖ kuklalarıdır. Yazıklar olsun bunlara. Haine hain diyemeyen, düşmana tavır gösteremeyen ne milletin gönlüne girebilecek, ne de Türkiye’nin gündeminde olmayı hak edecektir. Bunların sonu hüsran, gidecekleri yer ise tarihin çöplüğünden başka bir yer olmayacaktır." 

Bahçeli, MHP-AK Parti ittifakına ilişkin, "Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır. Bu birliktelik hukukuna kara çalanlar Sevr kalıntılarıdır. Türkiye’nin krize girmesi için kuyruğa girenlerin kuyruklarına basacağız" dedi. 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Kızılcahamam kampında Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Merkez Disiplin Kurulu ve TBMM Grubu ortak toplantısını gerçekleştirdi. Basına kapalı gerçekleşen toplantının ardından muhabirlerle bir araya gelen Bahçeli, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. MHP için siyasetin ilkel çıkarların savaştığı, ilkesiz çıkarcıların yarıştığı, çarpık fikirlerin karşılaştığı kaotik bir alan olmadığını ifade eden Bahçeli, "Bizim davamız hak davasıdır, hakikat davasıdır, millet davasıdır, ezcümle Türk-İslam davasıdır. Elbette kutludur, kutsaldır, Milliyetçi-Ülkücü ömürlerin kutup başıdır. Dava adamı merttir, merhametlidir, metanetlidir. Ruhen muvazeneli, fikren muteber, ahlaken muazzez seviyededir. Her türbülansta telaşlanan, her saldırıda sığınacak yer arayan, sağı solu kolaçan edip suya sabuna dokunmayan, riske girmeyen, elini taşın altına koymayan, sadakati yalnızca sözde kalan kişilerin bir davaya yürekten bağlanması, çevresine ve tarihin çehresine güven vermesi izan ve ihtimal dışıdır. Hiç kimse davadan büyük, davadan mühim değildir. İşlerine geldi mi, çıkarlarına uydu mu her yapılanı güzel ve doğru bulanlar; tam tersi bir durumda ise her şey berbat ve kötü diyenler bir defa samimiyet fukaraları, inanç ve itibar yoksunlarıdır. Bunlarla işimiz yoktur, geleceğimiz yoktur, yolumuz ayrılmıştır. Ellerini ovuşturanlar boşuna beklemesin, boş yere hayal kurmasın" dedi. 

"Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır"
MHP-AK Parti ittifakını kast ederek, "Ne yapıyorsak, neyi teklif ve temenni ediyorsak milletimizin tarihi ve kültürel varlığını korumak içindir" diyen Bahçeli, bugünkü şartlarda güven ile kuşku arasında gelip giden, güvenlik ile korku arasında adeta sarkaç gibi salınıp duran Türkiye’yi emniyetli ve istikrarlı bir şekilde dengede tutmayı amaçladıklarını kaydetti. Kutuplaşma yerine kucaklaşmayı temin iradesinde olduklarını da belirten Bahçeli, "Özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra eski alışkanlıklarla, eskiyen siyasi taktiklerle, artık erimiş olan siyasi kalıplarla birlik ve beka mücadelemizin sürdürülemeyeceğini işaret etmiştik. Siyasetin denklemi, bu denklemdeki sabit ve değişken parametreler 15 Temmuz’la beraber değişikliğe uğradığını söylemiştik. Söylediğimiz yeni şeyler ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin varlık ve birliğini muhafaza gayesine hizmet edecek tavır, tutum, söylem ve eylem birliğinin sosyal ve toplumsal alanını genişletmek, siyaset ayağını derleyip toplamaktır. Bu birlik tercihine karşı çıkanlar Mondros artıklarıdır. Bu birliktelik hukukuna kara çalanlar Sevr kalıntılarıdır. Düşman kampında mevzilenenler illetin yüz karaları, milli mutabakatta birleşenler ise milletin yüz aklarıdır ve tarih böyle yazacak, gelecek nesiller bir yanda dua diğer yanda bedduayla ak ve karalar hakkında hükmünü verecektir" şeklinde konuştu.

"İP, HDP, PKK, FETÖ ve 'hayır' diyormuş, evet deselerdi tercihimizi sorgulardık"
15 Temmuz’da sahneye çıkan milli cesaretin 7 Ağustos’taki uzlaşma asaletiyle takviye edilerek pekiştiğini, sonuç itibariyle siyaset kurumuna yeni bir soluk, yeni bir sorumluluk listesi yüklediğini ifade eden Bahçeli, "Türk milleti 15 Temmuz’da altını kalın olarak bir kez daha çiziyorum ki kanlı işgali durdurmuş, 7 Ağustos’ta ise kalıcı uzlaşma iradesini doğrultmuştur" diyerek bu kapsamda Türkiye'nin tehditlere karşı önlem alması gerektiğini hatırlattı. Bahçeli, bu kapsamda ittifakın önemine değinerek, "Dağınıklık içinde mücadele edilemez, kavgaya tutuşarak, ters düşerek vatan ve varlık haklarımız savunulamazdı. Bir olmalıydık, çünkü düşman acımasız ve alçaktı. Türkiye’yi yeni ve milli bir hükümet etme sistemiyle güvenceye almalıydık, çünkü zalimler pusuda, caniler kıyımızda, tehditler yakınımızdaydı. AKP ile tarihi nitelikli bir işbirliği sonucunda 18 maddelik anayasa değişikliğinde anlaştık, ardından TBMM’de kabul ettik ve 16 Nisan 2017’de de milletimizin takdir ve tensibine sunduk. Aziz milletimiz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine destek verdi, istikbal haklarına, istiklal haysiyetine çok şükür ve bir kez daha sahip çıkarak 16 Nisan halkoylamasında tarih yazdı. Türkiye muhalifleri, müzmin münafıklar, melun fasıklar bunu hazmedemediler, bu muazzam doğruluşu içlerine sindiremediler. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Cumhuriyet’in kuruluşunun 94’ncü, çok partili siyasi sisteme geçişin 71’nci yıl dönümünde bizzat milli iradenin seçim ve tercihiyle onaylanmıştır. Türkiye 16 Nisan 2017’de hükümet ve yönetim sistemi itibariyle yeni bir faza, üçüncü bir evreye geçmiştir. Bu tarihsel değişim demokrasinin imkan ve sınırları içerisinde sağlanmış, hukukun üstünlüğü ve kuruluş felsefesine sadakatle gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet’i kuran bizzat millet iradesidir, peki itiraz edilmemiş midir? Kaldı ki itirazları meşru görmek mümkün ve doğru mudur? Çok partili siyasi hayata yine milletin talep ve iradesiyle geçilmiştir. Peki buna karşı çıkanlar olmamış mıdır? Statükocu çevreler bu demokratik hamleyi erken bulmamışlar mıdır? Şimdi de Türk milleti yeni bir hükümet sistemine tamam demiştir, bunu acil ve mecburi bulmuştur. Bu değişimin kendi içinde 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü sonucunda yeşeren ve yükselen çok sayıda demokratik, siyasi, sosyolojik, güvenlik ve hukuki gerekçeleri vardır ve ortadadır. CHP karşıymış, zaten yanında olsaydı, destek çıksaydı o zaman şaşar, o zaman hayret ederdik. İP, HDP, PKK, FETÖ ve diğer hasım odaklar hayır diyormuş, evet deselerdi tercihimizi sorgular, durduğumuz yeri tekrar gözden geçirirdik. Önümüzde esas gündem konusu, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kurum ve kurallarıyla bina etmek, yönetim hayatımıza yerleştirmek, işlerliğini sağlama almaktır. Yeni sistemin tam olarak oturup olgunluk kazanması 3 Kasım 2019 Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ve takip eden beş yıllık süre zarfındaki sabır ve akıl dolu birliktelik ruhuyla tesis edilecektir. Yeni sistem doğası gereği uzlaşmayı şart koşmaktadır. Yeni sistem milli hedeflerde ortak paydada buluşmayı zorunlu kılmaktadır. Fikri ve siyasi cepheleşme cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilke ve esaslarına aykırıdır. Üstelik yeni sistemin taşıyıcı sütunları beka ve birlik temalıdır. Bu kapsamda 2019’deki demokratik imtihanlara bir ittifak tercihiyle girilmesi, yeni hükümet sisteminin fonksiyonel açıdan, bekamızın onuru bakımından önemli bir karar, öncelikli bir gayedir. 8 Ocak’ta tercihimizi ilan ederek 3 Kasım 2019 üzerinde yapılan hesapları bozduk, kriz tetikçilerini şoka soktuk, belirsizlikten nemalananları felce uğrattık. Ve de barajın yüzde 50 artı bir olduğu meydandayken, mutabakatın kaçınılmazlığı biliniyor ve kabulleniliyorken, 12’nci Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı aday olması halinde destekleme kararımızı cümle aleme üstüne basa basa duyurduk. Bizim korkumuz, kaygımız, kendimizden kuşkumuz yoktur. Bizim pazarlığımız, gizli gündemimiz, saklı heveslerimiz, kendimize güvensizliğimiz hiç yoktur. Biz de var olan Türk ve Türkiye sevdasıdır. Bize hakim olan hissiyat yeni sistemin namusunu korumak ve savunmaktır. Bunu yaparken de cılız siyasi dürtülere, küçük olsun benim olsun anlayışına savrulamayız. Türkiye’yi hedefine alan mihraklara koz veremeyiz, milli güvenliğimizi, milli ümitleri siyasi gerginliklerle heba ve israf edemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi milletin gönlünde eşsiz ve emsalsiz bir taban tutmuştur. Türkiye’nin krize girmesi için kuyruğa girenlerin kuyruklarına basacağız. Türk milletinin huzur ve haysiyetiyle oynayan siyasi çeteleri bozgunla tanıştıracağız, heveslerini kursaklarında bırakacağız. Bunları milli bir mutabakat anlayışıyla, cumhurun ittifakıyla yapacağız. Adalet ve Kalkınma Partisi’yle kurduğumuz birliktelik milli hislerin tezahür ve tembihidir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanıyla 10 Ocak’ta yaptığımız görüşme değerli, verimli ve sonuç verici olmuş, iki parti arasında üçer kişiden oluşan bir komisyon kurulmuştur. Ve bu komisyon ilk toplantısını geçtiğimiz Perşembe günü yaparak, çalışma takvimini planlamış, hedefleri masaya yatırmış, mutabakatın ana fikrine uygun planlamaları yapmıştır. Partimizi temsilen Milli Mutabakat Komisyonunda görev alacak değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki özveriyle ve yapıcı katkılarla üzerlerine düşen sorumlulukları harfiyen gerçekleştireceklerdir" diye konuştu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.