Dilara Tambova Gündeminde Değerlendirdi
Demokratik Sol Parti PM üyesi ve eski Genel Başkan Yardımcısı Dilara Tambova;Yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde; yeni umutlar ve heyecanlar yerine, ülkemizde yine, derin bir tartışma vuku bulmaktadır. Bir vatandaşımız; hilafet bayrağı açması ve provokasyon niteliği taşıyacak şekilde hilafet çağrısı yaptığı gerekçesiyle; başka bir genç vatandaşımızın fiziki saldırısına maruz kalmıştır. Olayın hukuki ve cezai boyutu bir yana; esas itibariyle tartışma konusu, münferit sayılabilecek olan bu vakıa değildir dedi.
Dilara OlayTambova;! Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında, suç teşkil etmemekle beraber; konunun mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, farklı hassasiyetlere mahal vermesi ve karşı tepki yaratması muhtemel olacağından; gerekli ve de münasipte değildir. Filistin halkına destek yürüyüşü, bizim; şanlı, al bayrağımızla da yapılabilecek ve gerekli vicdani tepki bu şeklide de verilebilecek iken tüm bu yaşananlar; şüyu vukuundan beter durumundan başka bir şey değildir.
Aslında bugün! Vatandaşları karşı karşıya getiren bu olay; uzun zamandan beri AK Parti iktidarının yaratmış olduğu zihniyetin bir tezahürüdür. Anayasasında; bayrağı ve yönetim şekli açıkça tarif edilmiş bir devlette, hilafet çağrısıyla bayrak açmanın; makul ve mantıklı bir izahı olmadığı gibi halkta yaracağı karşı refleksler de göz ardı edilmemelidir. Zira bu ülkenin bayrağı tektir ve şekli de anayasamızın 3. Maddesinde açıkça tanımlanmaktadır.
Bugün yaşanan ideolojik bölünme ise esas itibariyle ülkemizi, 20 yılı aşkın bir süredir yöneten bu iktidarın; laiklik ve Atatürk devrimleriyle olan hesaplaşmasıdır. Kendi iç dünyalarında kurguladıkları; medeniyetten, ilim ve bilimden tamamen uzak bir yaklaşımı; laik ve çağdaş bir yaşam standardına, bundan tam 100 yıl önce erişmiş bir topluma dayatmak, akıllara ziyan bir tutumdur. Hatta! Dönüşmeye çalıştıkları Ortadoğu ülkelerinin dahi kısmen de olsa modern dünyaya uyum sağlama çabaları ortadayken; bunların, içinde bulunduğu ruh hali, izaha muhtaçtır.
Tambova,Türkiye’nin bayrağı, şehitlerimizin kanıyla yazılmış olan şanlı tarihimizin nişanesi; kırmızı beyaz, ay ve yıldızdır. Ülkemizde; “alternatif” bir bayrakla Hilafet çağrıları yapanlar, bir taraftan da bölücülük çağrısı yapmış olduklarının da bilincinde olmalılar. Zira öteden beri savunduğumuz; etnik bölücülükle dini bölücülük arasında hiçbir fark olmadığı ve her iki düşüncenin de laik, üniter devlet yapımızın açıkça düşmanı olduğu gerçeğidir.
Artık! Ülkemizi bekleyen en büyük tehlike, laiklik karşıtlığı üzerinden yaratılan, bölücülük fikriyatının; yavaş yavaş topluma yayılma çabasıdır. Filistin’e destek bahanesiyle yapılan mitingler ve bilumum propagandalar; gerçekte, insani ve tepkisel olmanın ötesinde, ülkemizi, adeta bir Ortadoğu ülkesi ve şeriat rejiminin hâkim olduğu bir toplummuş gibi algılatma çabasından başka bir şey değildir. Yaşanan bu olay da göstermiştir ki! Bu iktidar artık, üniter devlet yapımız için bir beka sorunu haline gelmiştir. Zira hayalini kurdukları hilafet özentisi; bölücülük söylemlerine ve faaliyetlerine karşı müsamahakâr olmalarını gerekli kılmaktadır. Çünkü çok iyi bilmektedirler ki! Laik devlet düzenini yıkmadan, amaçlarına ulaşmaları mümkün olmayacaktır.
Muhalefetin ise çok iyi organize olması ve bu tehditleri bertaraf edecek yönetim gücene bir an evvel ulaşması zaruridir. Aksi halde! Savunulacak ne bir devrim ne de ilke kalacaktır.