ESOGÜ’de 300’üncü kapalı kalp ameliyatı
“Yöntem, gün geçtikçe hastalar tarafından daha fazla tercih edilir hale geldi”
Prof. Dr. Cengiz Ovalı, konuyla ilgili şunları ifade etti:
“Küçük kesi ameliyatını ilk olarak 2020 yılının sonunda yaptım ve ülkemizde bu yöntemi kullanan nadir merkezlerden birisi olmuştuk. Bu hastayla birlikte kısa süre içinde 300’üncü hastamızı da bu yöntemle ameliyat etmiş olduk. Günümüzde pek çok merkezde bu tür ameliyatlar yapılmaya çalışılırken biz hastalarımızın hemen hemen tamamına rutin olarak yapabilmekteyiz. Tüm kapak ameliyatları (mitral kapak, aort kapak ve triküspit kapak), kalpteki deliklerin onarımı (ASD, VSD), miksoma gibi kalp tümörlerinin yanı sıra çoklu koroner bypass ameliyatlarında da bu yöntemi kullanmaktayım. Kapalı kalp ameliyatlarında göğüs kemiği uzunlamasına kesilmez. Bunun yerine, kalbe göğsün sağ ya da sol tarafına ufak kesiler yapılarak kaburgalar arasından ulaşılır. Açık bypass ameliyatında; göğüs kemiği kesildiği için göğsü sabitleştiren korse gibi cihazlar kullanılır, hastaların nefes almakla ağrıları olur ve hareketleri kısıtlıdır. Kollarıyla yukarı doğru uzanamazlar ve ağır bir yük taşıyamazlar. Yan yatmaları 2 – 3 ay mümkün olmaz. Kapalı ameliyatlarda; ameliyatın ilk günü itibarıyla her türlü hareketi yapabilir ve istedikleri pozisyonda yatabilirler.
Taburculuk sonrası araba sürebilirler. Çok daha kısa sürede normal hayatına ve işine dönebilirler. Yapılan cilt kesileri de açık ameliyatlarla kıyaslanamayacak kadar küçüktür ve genellikle göğüs altında, koltuk altında kalmaktadır. Dışarıdan bakıldığında kalp ameliyatı olduğu anlaşılmamaktadır. Bu da özellikle genç hastaların sosyal ve psikolojik durumunu olumlu yönde etkilemektedir. Tüm bu sebeplerden dolayı kapalı yöntem, gün geçtikçe hastalar tarafından daha fazla tercih edilir hale gelmektedir.”