Kılıçdaroğlu Grup Toplantısında Konuştu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz geniş bir ittifakı, birlikteliği sağlamak zorundayız. Herkes parlamentoda bir şekliyle yerini almalıdır. Dönem sen ben dönemi değildir. Dönem A partisi, B partisi dönemi değildir. Dönem vatanı kurtarmak, beraber hareket etme dönemidir. Bütün siyasi partilerin liderlerine sesleniyorum, biz her türlü özveride bulunmaya hazırız” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Adıyaman'ın Samsat ilçesinde 5.1 şiddetinde deprem olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “39 yaralı var. Herkese geçmiş olsun. Onların acılarını paylaşıyoruz. Ölümün olmaması en büyük arzumuzdu” dedi.
23 Nisan'ın TBMM'nin açıldığı tarih olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Ben TBMM’nin açılış konuşmasını yaparken iktidar kanadından büyük bir rahatsızlık duyuldu, neden rahatsız oldular? Ben Meclisi savunuyorum, onlar tek adamı savunuyorlar. Ben Meclise Gazi Meclis diyorum, onlar aksak Meclis diyorlar. Ben her kesimin TBMM’de temsil edilmesini istiyorum. Onlar darbe yasalarının arkasına saklanıp yüzde 10 seçim barajı getirerek birilerinin Meclise gelmesini engellemek istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bayrak sevgisi olan, vatan sevgisi olan, birlikte yaşama iradesini ortaya koyan herkesi TBMM’nin çatısı altına davet ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Ben aynı duyguları dün ifade ettim. 15 Temmuz darbe girişimine karşı parlamentoda mücadele veren 107 milletvekiline şükranlarımı sundum. Ama 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek 20 Temmuz'da sivil darbe yapmanın da kötü olduğunu, o darbeye izin verenlerin de çocuklarına kötü bir miras bırakacaklarını söyledim. Bunu söylediğim için kızdılar. Neden söyledin diyorlar? Ben söylemeyim mi? Biz 15 Temmuz darbe girişimine karşı nasıl yüreklice tavır aldıysak, 20 Temmuz darbe girişimine de aynı kararlılıkla karşı çıkacağız” dedi.
“Bütün siyasi partilerin liderlerine sesleniyorum, biz her türlü özveride bulunmaya hazırız”
“Önümüzde seçimler var” diyen Kılıçdaroğlu, “24 Haziran seçimleri bir parti seçimi değildir. Bu seçimler kişisel kavga alanı, kişisel koltuk arayışı seçimleri değildir. Bu seçimler ‘söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ seçimidir. CHP olarak kişisel olarak hiçbir beklentim yok. Çok şükür evim var, mütevazi bir evim var. Çocuklarım büyüdü. Ama benim derdim ülkem. Benim derdim Türkiye, bayrağım, vatanım. Vatanımda herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum. Biz geniş bir ittifakı, birlikteliği sağlamak zorundayız. Herkes parlamentoda bir şekliyle yerini almalıdır. Biz cumhuriyetin kuruluşunda hangi değerler söz konusu ise 24 Haziran'a giderken aynı değerleri savunmak zorundayız. Aynı şekilde hareket etmek zorundayız. Çünkü devleti kirlettiler. Adalet yok devlette. Aramızda ömür boyu hapis verilen erlerin aileleri var. Komutan demiyorum, er, er. Kirlenen devleti temizlemek, Cumhuriyetin kurucu ayarlarına yeniden dönmek için beraber mücadele etmek zorundayız. Dönem sen ben dönemi değildir. Dönem A partisi, B partisi dönemi değildir. Dönem vatanı kurtarmak, beraber hareket etme dönemidir. Bütün siyasi partilerin liderlerine sesleniyorum, biz her türlü özveride bulunmaya hazırız. CHP olarak Türkiye’nin aydınlığa çıkması için her türlü özveride bulunuyoruz ve bulunmaya da hazırız. Biz ülkemizi seviyoruz. Vatandaşın korku içinde olduğu bir Türkiye değil, caddesinde, sokağında, fabrikasında, evinde barkında huzur içinde ve korkusuzca yaşamasını istiyoruz. Biz bunları istiyoruz. Bunları sağlamak zorundayız. Bunları sağlamak için demokrasi için kimler bir araya geliyorsa birlikte hareket etmek zorundayız” şeklinde konuştu.
“Haziran ayına çok iyi hazırlanacağız”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biz önce 301’i aşacağız, sonra yüzde 60’la cumhurbaşkanlığını alacağız. Haziran ayında hepimize görev düşüyor. Bugün hava çok güzel eğlenmeye gidelim, yaz geldi tatile gidelim böyle bir lüksümüz yok. Bu ülkeyi seven, bayrağını seven sandığa büyük bir onurla ve gururla gidecek. Diyecek ki ben Gazinin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin tekrar kurucu ayarlarına dönmesi için onurumla gururumla oyumu verdim diyecek. Haziran ayı bir bayram ayı olacaktır. Haziran ayı mevsimin ilk meyvelerinin verildiği aydır. Kiraz ayıdır. Haziran ayı karanlığın az aydınlığın fazla olduğu bir aydır. Haziran ayı umudun adıdır. Haziran ayı beklentilerimizin gerçekleşeceği aydır. Haziran ayı diktatörleri yolcu edip, demokrasiyi getireceğimiz aydır. Haziran ayına çok iyi hazırlanacağız.”
Yüzlerce ülkeden gelen anayasa hocalarının bir bildiri yayınladığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bildirinin bir bölümü şöyle, İbrahim kaboğlu’nun pasaportuna da el konulmuştur. Fransa’da Paris Üniversitesinde konuk profesör olarak görev yapması engellenmiştir. Bu yüzden uluslararası panellere de katılamamaktadır. 10. Anayasa Hukuku Dünya Kongresi'nin 19. atölyesinde başkanlık yapmak için bulunması gerekmekteyse de davetli olup gidemediği 10’a yakın etkinlikte olduğu gibi burada da bulunamayacaktır' diye açıklama yapıyorlar. Fransa, İsviçre, Amerika, Avustralya, Finlandiya, Hollanda, Portekiz, Şili, Japonya, Arjantin, İtalya, Fas, Çin, Irak, Hindistan, Güney Kore gibi çok sayıda ülkenin bilim adamı Türkiye Cumhuriyeti hükümetini protesto ediyor. Diyorlar ki efendim biz dünya lideriyiz. Lidersen git bak bakayım burada konuşabiliyor musun? Sana söz veriyorlar mı burada? Sen Türkiye’yi dünyadan küstürüyorsun” dedi.
İhsan Eliaçık’ın adaleti, hakkı, hukuku savunduğunu, demokrasiden yana olduğunu, inançların sömürülmesine karşı olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “İsimsiz bir ihbar dilekçesiyle bu hendek savaşını anlatmadı, Diyarbakır’daki hendekleri anlattı diye ihbar ediliyor. Savcı bu ihbarı ciddiye alıyor ve 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırılıyor. Oysa İhsan Eliaçık hayatının her döneminde demokrasiden yana olmuştur. Pasaportunu aldılar, İstanbul dışına da çıkamayacaksın diyorlar. Ayrıca her hafta iki gün geleceksin, karakolda imza atacaksın diyorlar. Bundan sonra bunlar diyecekler ki ‘biz de demokratız, Türkiye’de demokrasi var. Türkiye’deki demokrasi Fransa'yı da, İngiltere'yi de, Amerikayı da geçmiştir’ diyecek. Recep Bey sen bunu bana değil, benim külahıma anlatacaksın" diye konuştu.
"Senin yerin orası değil ki; aşağı geleceksin"
Meclisteki konuşmaları üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in cevap verdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Ama yukarıda oturan Bay Recep bundan büyük bir alınganlık göstermiş. Ne diyor Özgür Özel için, ‘Ben aşağıda olsaydım ona sadece ağzının payını değil, ona verilmesi gereken dersin büyüğünü verirdim.’ Recep Bey senin yerin orası değil ki aşağı geleceksin. Aşağı geleceksin aşağı. Bugün de konuşmuş. Niye karşıma çıkmıyorsun? Çık da kim kimin ağzının payını veriyormuş ben 80 milyona gösteririm.”
"Biz ezber bozduk"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz ezber bozduk. 15 milletvekili arkadaşımız kalktı İYİ Parti'ye geçti. Vay efendim nasıl yaparsınız. Kümeste yakalanan tilki gibi hep beraber saldırmaya başladılar. Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş, sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın, ben gözlerimi kapatacağım. Yemezler, demokrasiyi sonuna kadar savunacaksın" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Geçtiğimiz hafta sonu Yörüklerin çalıştayına katıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Yörüklerin, Türkmenlerin toplantılarına katıldım. Kıl çadırlarında keşkek ikram ettiler, hepsine yürekten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Haklarını helal etsinler. Yörük Türkmenlerle beraber olmak benim için onur ve gururdur. Yörük Türkmenler sadece Anadolu ve Trakya'dan gelmediler. Kuzey Irak'tan da, Kıbrıs'tan da geldiler. Türkiye’nin her tarafındaki Yörük Türkmenlerle buluştuk. Onların gelenekleri, örfleri ve adaletleri hepimizin aslında geleneği örfü ve adetidir. O çadırlarda Yörük Türkmen geleneği yaşatılır. O çadırlarda türküler söylenir, ağıtlar yakılır. Küçüklere masallar, hikayeler anlatılır. O çadırlar zulme, zalime karşıdır, zulme direnirler. O çadırlar Dadaloğlu’nun mekanıdır, Köroğlu’nun mekanıdır. O çadırlar Kuvayı Milliyeciler'in çadırlarıdır. Bay Recep diyor ki, Kılıçdaroğlu gitti orada konuştu. Evet konuştum. Yörüklere, Türkmenlere zulüm yapılmış, evet yapılmış. Sen tarih bilmiyorsan ben ne yapayım? Sana tarih kitabı göndereyim oku o zaman. Şimdi beni yanında doktoru kesin dinliyordur. Dadaloğlu’nun şiirini okuyacağım. 'Kalktı göç eyledi Avşar elleri. Ağır ağır giden eller bizimdir. Arap atlar yakın eyler ırağı. Yüce dağdan aşan yollar bizimdir. Belimizde kılıcımız kirmani. Taşı deler mızrağımın temreni. Hakkımızda devlet vermiş fermanı, ferman padişahın dağlar bizimdir.' Dadaloğlu benim için söylemiyor herhalde. Bolu Beyi zulm etmeseydi Köroğlu çıkar mıydı? Padişah zulm etmese Dadaloğlu çıkar mıydı? Sen tarihi bilmiyorsan ben ne yapıyım? Bütün Yörük Türkmen kardeşlerime söz verdim. Sizin için Yörük Ali Efe nasıl çalışıyorsa sözüm söz Yörük Ali Efe gibi çalışacağım. Dadaloğlu nasıl zulme karşı çıktıysa Kılıçdaroğlu olarak ben de her türlü zulme karşı çıkacağım. Gazi Mustafa Kemal, Yörük çadırında duman tütüyorsa mesele bitmiştir diyor. Firavunu da, Musa’yı da biliyoruz. Onlar Firavun'dan, biz Musa’dan yanayız. Biz Musa'yı baş tacı yaparız, onlar Firavun'u överler” diye konuştu.
“Kümeste yakalanan tilki gibi hepsi saldırmaya başladı”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz ezber bozduk. 15 milletvekili arkadaşımız kalktı İYİ Parti'ye geçti. Vay efendim nasıl yaparsınız. Kümeste yakalanan tilki gibi hep beraber saldırmaya başladılar. Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş, sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın, ben gözlerimi kapatacağım. Yemezler, demokrasiyi sonuna kadar savunacaksın. O nedenle bütün ayarları bozuldu, her türlü hakareti yapıyorlar. Ne olursa olsun sözümüz, gönlümüz, yüreğimiz demokrasiden, insan haklarından, beraber yaşamaktan yana. Benim gibi düşünmeyenle oturup çay kahve içebilmeliyim. Biz kavgadan, gerginlikten yana değil, biz kendi ülkemizde barıştan ve huzurdan yanayız. Kumpas kurdular demokrasiye, açığa çıkardık. Açığa çıkardık, kümeste tilkiler gibi saldırıyorlar. Ama yemezler, istedikleri gibi saldırsınlar. Bu kararı niye aldık? Tarihsel süreç içinde CHP'nin kültürünü de o zat öğrensin diye anlatıyorum. Merhum Erdal İnönü ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti 1987 yılında Türkeş’in, Ecevit’in ve Demirel’in ve Erbakan’ın siyasi yasaklarının kaldırılması için mücadele etti. Bizde aynı kültürden geliyoruz zaten. Kimse siyasi yasaklı olmasın diye. Beyefendi unutmuş herhalde. Arada bir diyor ya, ‘Bana muhtar olamazsın diyorlardı. Ben geldim cumhurbaşkanı oldum’ diye. Sana o yolu kim açtı? CHP açtı, seni sevdiği için mi? Hayır, demokrasi için yaptı. O nedenle bizi anlayamazlar. 2016 yılında yüzde 49.5 oy alan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nu çağırdılar. Dedi ki beyefendi ‘Gel Binali şu senin Bakanlar Kurulu listen, şu da hükümet programın hadi sen başbakansın.’ Davutoğlu’nu kapının önüne koydular. Davutoğlu’nun hakkını kim savundu, biz savunduk. Demokrasi için savunduk. Yüzde 49.5 oy alan bir partinin genel başkanı kapının önüne konulamaz dedik. Bizim dışımızdan başka savunan da olmadı. Recep Bey’den korkuyorlardı. O diyor ki 'Ben konuşursam CHP de korkar.' Recep Bey bizim Kuvayı Milliye ruhundan geldiğimizi hala anlayamadın mı sen. 15 arkadaşıma görev verdik, 15 arkadaşımın da gözlerinden öpüyorum. Ankara’dan İstanbul’a 450 kilometre niye yürüdük? Adalet için, demokrasi için yürüdük. Niye yürüyorsunuz diyorlardı. Adalet var diyemiyorlardı."
“15 arkadaşımızı görevlendirdik, toplumda büyük sevinç oldu”
"Önce demokrasiyi sağlayacağız” diyen Kılıçdaroğlu, “Bu nedenle ben bu ülkenin bütün milliyetçi demokratlarına, ülkücü, muhafazakar, liberal, sosyal demokratlarına sesleniyorum; gelin yeniden cumhuriyeti inşa edelim, birlikte mücadele edelim. Bizim kişisel beklentimiz yok, söz konusu vatansa gerisi teferruattır. 15 arkadaşımızı görevlendirdik, toplumda büyük sevinç oldu. Birilerinin rengi attı, bizi anlayamazlar. Demokrasi tramvay gibidir istediğim yerde inerim diyen adam bizi anlayamaz. Bizim liderimiz Allah'ın bütün vasıflarını toplamıştır diyenler bizi anlayamazlar. Bizim liderimiz ikinci peygamberimizdir diyenler bizi anlayamazlar. Kula kulluk etmeyin dedik, siz bizi anlayamazsınız dediler. Demokrasi hukuka uygun kafa ve ruh yapısını ister, sizde bu kafa yoksa ben ne yapayım?" dedi.
Referandumda 'evet' çıkarsa ekonominin depara kalkacağını söylediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Ne oldu, dolar şaha kalktı, euro şaha kalktı. Vatandaşın 250 gramlık ekmeği 200 grama düştü. Bugün Denizli'de bir inşaat ustası intihar etmiş. İntihardan sonra cebinde bakıyorlar bir borç ihtarnamesi var. Borcunu ödeyemediği için intihar ediyor. Ben bu Recep'e nasıl sormayayım, sen badem sütü ile besleniyorsun, bu vatandaş intihar etmek zorunda kalıyor. Vallahi de billahi de bunların yatacak yeri yok. Beyefendi yine bir açıklama yapıyor, ‘Birileri ısrarla Türkiye’de kimi firmaların ve vatandaşların varlıklarını yurt dışına çıkardıklarını söylüyor. Bu doğru değil diyor. Yurt dışına para kaçırmaya tevessül edenleri affetmeyeceğiz’ diyor. Son 15 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ödediği faiz 150 milyar dolar. Sürekli konuşuyorsun, 'Ey Kılıçdaroğlu bu 150 milyar doları biz ödemedik' de. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti hükümeti dünyanın en pahalı faiziyle yurt dışından borç arıyor. Buna rağmen istediği kadar borç para bulamıyor” ifadelerini kullandı.
“105 maddeden oluşan bir muhtarlık kanun taslağı hazırladık”
Muhtarlara yönelik vaatlerini de açıklayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“82 değişik kanunda ve 354 maddede muhtar adı geçer. Bunların tamamını ne ben bilirim ne de bir muhtar, hakim, avukat bilir. Belediye Kanunu var. Büyükşehir, milletvekili kanunu var. Seçimle mi geliyorlar, evet. Muhtar seçimle mi geliyor, evet. Niye onun bir kanunu yok? 105 maddeden oluşan bir muhtarlık kanun taslağı hazırladık. Muhtar arkadaşlara göndereceğiz. Sizden gelen önerilerle bunu düzelteceğiz. Bize yetki verirseniz muhtarlık kanunu çıkaracağız. Muhtarlar demokrasinin ana omurgası olacaklar. Muhtarlar için niye birleşik oy pusulası esası getirilmiyor? Vatandaş hangi muhtarı beğeniyorsa oraya mührünü basar. Şaibe de olmaz, kırgınlık da olmaz. Belediye başkanı seçildiği zaman makamı var, memurları var. Milletvekilinin de makamı var, personeli var. Muhtar seçildi, nerede oturacak? Kesinlikle Türkiye'de nerede muhtar varsa orada bir muhtarlık evinin olması lazım. Doğrudan devlet tarafından yapılması lazım. Bizim bazı belediyelerimiz bunu yapıyor ama bu belediyelerin insafına bırakılacak bir konu değil. Kanun çıkaracaksınız. Muhtar seçiliyor, yanında bir sekreter bile yok. Muhtar bir yere giderse kapatmak zorunda. Bizim bazı belediyelerimiz muhtarlara birer personel görevlendiriyor. Ama bu yetmez. Doğrudan doğruya belediye veya il özel idaresi muhtara bir kişi görevlendirecek. Bir kişinin mutlaka muhtarın yanında olması lazım. Muhtarlık bütçesi oluşuncaya kadar aylığını il özel idaresi ya da belediye ödemeli. Köy tüzel kişilikleri yeniden inşa edilmek zorunda. Mahalleye döndürdüler. Yarın onlar elektrik, su parası, emlak vergisi tamamını ödeyecekler. Köydeki adamdan ne istiyorsunuz? Sosyal yardımlar kesinlikle muhtarlar aracılığıyla dağıtılmalıdır. Kimin fakir olup olmadığını en iyi muhtar bilir. Bazen kentlerde belediye meclisi bir karar alır sizin mahallenizle ilgili, muhtarın haberi olmaz. Kesinlikle mahalle ile ilgili karar alınacaksa o kararın görüşüldüğü belediye meclisinde muhtar söz ve karar sahibi olmalıdır. Belediye Kanunu 75. maddesi, 'Belediyeler, belediye meclisi kararıyla kamu kuruluşları ile ortak proje geliştirebilir' diyor. Ama muhtar ile ortak proje geliştiremiyor. Muhtarlık bir kamu kurumu olarak belediye kanununda yer almalı. Türkiye Belediyeler Birliği var ama muhtarlar birliği yok. Yasal olarak Türkiye Muhtarlar Birliğinin oluşturulması lazım. Muhtarlığı bir kurum olarak düşünüyorsanız onu güçlendirmeniz lazım. Muhtarlığın bir bütçesi olması lazım. 'Parayı nereden bulacağız' diyeceksiniz. Emlak vergisi toplanıyor. Nereye gidiyor bu para, belediyeye gidiyor. Demek ki o mahallenin çevresindeki konutlardan alınan ve emlak vergisinin belli bir payının muhtarlığa tahsis edilmesi lazım.”