Mürsel Çavdar: O karanlık gece milletimiz tarihine altın harflerle bir destan yazdı

AK Parti MKYK Üyesi Mürsel Çavdar 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi günü ve 15 temmuz şehitlerini anma vesilesiyle vilayet meydanında düzenlenen törende bir konuşma gerçekleştirdi.Çavdar,Bugün burada yalnızca bir anma için değil, aynı zamanda kararlılığımızı, inancımızı ve vatanımıza olan bağlılığımızı haykırmak için toplandık.Bu meydanı dolduran sizler; bu ülkenin bize yüklediği en büyük emanete sahip çıkan yürekli insanlarsınız dedi.
AK Parti MKYK Üyesi Mürsel Çavdar; Biz bu mirası, tarih karşısında, milletin huzurunda ve gelecek nesillere karşı en büyük sorumluluğumuz olarak görüyoruz ve asla çiğnetmeyeceğiz.Çünkü biliyoruz ki, 15 Temmuz bir anda ortaya çıkmadı.

Bu ülkeyi teslim almak için yıllardır türlü tuzaklar kukurdular. 17-25 Aralık kumpaslarıyla devletimizi çökertmeye çalıştılar.Gezi olaylarıyla sokaklarımızı yakıp yıkmaya kalktılar.
Dışarıdan emir alan terör örgütlerini üzerimize saldılar.
Ve bütün bu oyunlarda amaç şuydu: Türkiye’yi de karıştırdıkları, bölüp parçaladıkları diğer topraklar gibi diz çöktürmek, bu milleti de yetim ve esir bırakmak!
Ama başaramadılar!
Çünkü bu milletin başında, milletin iradesinden başka hiçbir güce boyun eğmeyen bir lider vardı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetiyle, milletimizin kararlılığı birleşti; bu oyunların hepsi bozuldu, bu tuzakların hepsi yerle bir oldu!
O karanlık gece milletimiz tarihine altın harflerle bir destan yazdı.
O gece bu sokaklarda, köprülerde, meydanlarda yalnızca tanklar, tüfekler, uçaklar yoktu; aynı zamanda bu milletin iman dolu göğsü, kararlılığı ve asla eğilmeyen iradesi vardı!
Ve o irade hiçbir güç karşısında diz çökmedi, eğilmedi!
Çünkü bu topraklarda yaşayan herkes, aynı bayrak altında birleşmiş, aynı kaderi paylaşan bir millettir!
Biz, yüzyıllardır ne zaman bayrağımıza el uzatılsa, ne zaman ezanımız susturulmak istense, gözünü kırpmadan canını ortaya koyan bir milletiz!
O gece birileri sandı ki bu millet korkar, susar, evine kapanır.
Ama unuttukları bir şey vardı:
Bu millet; evlatlarını şehadete uğurlayan anaların, “önce vatan” diyen babaların, gözünü kırpmadan ileri atılan yiğitlerin milletiydi!
O gece kadın, erkek, yaşlı, genç; herkes sokaklara aktı, herkes ayağa kalktı!
Ve herkes; partisini, kimliğini, meşrebini bir kenara bıraktı, “Bu vatan bizimdir! Bu bayrak bizimdir! Bu gelecek bizimdir!” diye haykırdı!
Verilen o mücadele; herhangi bir grubun, zümrenin, cemiyetin değil, yüreği vatan için çarpan, özgürlüğü için atan herkesin mücadelesiydi.
O gece milletimiz bütün farklılıklarını bir kenara bırakarak bir oldu, beraber oldu, kardeş oldu.
Ve bütün dünyaya gösterdi ki; bu bayrak altında yaşayan herkesin ortak adı Türk milletidir.
O yüzden o gece yazılan destan, yalnızca bir zafer değil, bir milletin yeniden dirilişidir!
Bu emanet, uğruna can verilmiş, kanla yoğrulmuş, dualarla korunmuş bir emanettir.
O gece olduğu gibi bugün de bizlere düşen; bu mirasa sahip çıkmak, bu ruhu diri tutmak ve bu bayrağı yere düşürmemektir.
Omuz omuza durduğumuz sürece; bu milleti bölemeyecek, bu bayrağı indiremeyecek, bu ezanı susturamayacaklar!
O gece nasıl meydanlarda omuz omuza verdiysek, bugün de yarın da aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
Çünkü bu vatan bizimdir, bu bayrak bizimdir, bu gelecek bizimdir.
Bugün burada, o kutlu gecede canlarını ortaya koyarak vatanımıza sahip çıkan tüm şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle anıyoruz.
Onların fedakârlıkları, bu milletin vicdanında ebediyen yaşayacaktır.
Değerli dava arkadaşlarım;
Konuşmamı bitirirken o geceyi anmadan geçemem.
O karanlık gecede, milletimizle birlikte partimizin önünde toplandık; meydan hınca hınç doluydu, yüreklerimiz bir, dualarımız birdi.
Ve o gece o meydanda, o direnişi ve kararlılığı en iyi anlatan, Üstad Necip Fazıl’ın Zindandan Mehmet’e Mektup şiirini okumuştum.
Şiirin tamamı çok uzun… Ama o gecenin ruhuna atfen, en çok o direnişi yansıtan son üç kıtasını bugün de sizlerle paylaşmak istiyorum:
⸻
Zindandan Mehmet’e Mektup — son üç kıta
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış…
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
⸻
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ne mutlu vatan için can verenlere, ne mutlu bu milletin evlatlarına!
Allah’a emanet olun!