Önlenemeyen Akım: Sosyal Medyada Sahte Hayatlar
Uzman Psikiyatri Dr. Sıtkı Karaca, gelişen teknoloji ile hayatımıza giren sosyal medya platformlarındaki manipülasyonlar ve bilgi kirliliği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Sosyal medyadaki yaşamların gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Karaca, internet üzerinden yapılan görüşmeler konusunda dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
İnsanlar için vazgeçilmez platformlardan biri haline gelen i sosyal medya siteleri, iletişim konusunda önemli kolaylıklar sağlamakla beraber birçok riski de beraberinde getiriyor. Yabancı kişilerle yapılan görüşmelerde aktarılan gerçek dışı bilgiler, karşı tarafı etkilemek için gizlenen karakteristik özellikler veya sahte ilgi alanları gibi konular, kullanıcılar için risk teşkil ediyor.
"Sosyal medyada sahte bir yapımız var"
Sosyal medya platformlarının ortaya çıkışı ile insanların birbirleri ile iletişim kurma konusunda büyük avantajlar yakaladığını vurgulayan Dr. Sıtkı Karaca, bununla beraber sahte bir ortamın da toplumun hayatına girdiğini belirtti. Sosyal medyada aktarılan bilgiler konusunda insanların tedbirli olması gerektiğini ifade eden Karaca, “Sosyal medyanın ortaya çıkışı, mekanın veya zamanın sıvılaşması, buharlaşması dediğimiz bir şeyi de beraberinde getirdi. Burada insanlar ne oluyor? Belki Çin’deki bir kişi uykuya dalacağı esnada Amerika’da uyanmak üzere olan bir kişiye mesajla ulaşarak, zamanın olmadığı bir anı yaşatıyor. Yine 2 kıtanın birbirine mekânsal olarak birleştiği anı da bizlere gösteriyor. Eskiden bir mektubun günlerce, aylarca sonra ulaştığı yerlere bugün saniyenin belki de 10’da 1’i içinde insanlar iletişim kurabilmekte. Tabii bu bir yönüyle internet çağının güzellikleri. Ama diğer yönüyle ise, insan iletişimi sosyal iletişim alanı içinde yaşar. Nedir o? Ailedir, okuldur ya da sokaktır, caddedir, iş yeridir. Buradaki iletişimde biz karşı karşıya olduğumuz için, yüz yüze bir iletişimdir bu. Burada sahih olarak biz varız. Etiyle, kemiğiyle, duygularıyla, ifadeleriyle, mimik ve jestlerimizle biz orada varızdır. Ama sosyal medyada ise bu ortadan kalkıyor. Artık orada jestimiz ve mimiğimiz yok. Kendi duygu değerlerimizi ifade edecek şekildeki ifade tarzımız yok. Neyimiz var? Bir sahte yapımız var. Belki orada kimliğimizi, kişiliğimizi, ilgi alanlarımızı bile saklayarak farklı bir ben oluşturuyoruz. İnsanlar orada, hoşlanmadığı alanda kendisinin eksikliklerini sanki varmış gibi gösterebiliyor. Kitap okumaktan zevk almıyorken bir hobi olarak gösterebiliyor. Çok iyi tenis oynuyormuş gibi anlatabiliyor. İlgi alanlarının içine, hiç ilgilenmeyeceği dağa çıkmak gibi doğa yürüyüşünü çok seviyormuş gibi şeyler koyabiliyor. Halbuki belki de 10 yıldır bahçeye bile çıkmayan insanlar. İşte burada bir saklama var. Kendini gizleme var. Biz onun için diyoruz ki; öncelikle bu iletişimi azaltmamız lazım” şeklinde konuştu.
"Bizi tüketen, bitiren ve yok eden bir dünya"
İnternet ve sosyal medyanın çağımızın bir gereği olduğunu ancak bunların kişisel güvenliğin korunarak kullanılması gerektiğini ifade eden Dr. Karaca, şunları kaydetti:
“Mutlaka internet veya sosyal medya olacak, orada kendimizi tanıtacağız. Ama biz orada kendimizi doğru tanıtırken başkalarının yanlış tanıttığını da mutlaka bilmemiz lazım. Orada, kendimizi güven açığı olan alanlarda mutlaka koruyarak hareket etmemiz lazım. Düşünün, güzel bir alışveriş merkezi kuruluyor. Eskiden kapımızın yanında bakkal vardı ama o bakkaldan uzaklaştık, süpermarkete geçtik. Sonra alışveriş merkezine gittik. Bizi kapitalist dünya gittikçe içine alırken yeni bir dünya daha oluşturdu. Mekanın, zamanın, deponun, rafların olmadığı bir alışveriş merkezinin artık sizin parmaklarınızın ucuna geldiği bir alan oluştu. Orada tek bir düğme ile istediğinizi alabilir hale geldiniz. Ama bu yeni bir alışveriş yüzü meydana getirdi. Yeni bir sahte cennet oluşturdu. Her istediğini alabiliyorsun. Görüp beğendiğini alışveriş sepetine koyabiliyorsun ve oradan da alıyorsun. Ama bu ne oldu? Bizi bağımlılık noktasına götürdü. Sosyal medya ve internet üzerinde yaşadığımız en önemli 2 şeyi görüyoruz. Birincisi, kendimizin olmayan bir dünya, ikincisi de bizi tüketen, bitiren ve yok eden bir dünya. İşte biz bu dünyayı çok iyi kullanırsak, doğru kullanırsak belki bizi yok edici etkisinden kurtulmuş oluruz.”