‘Sarı Kız’ Zararlı Değil Yararlı
Halk arasında 'Sarı kız', ya da et yiyen örümcek olarak da bilinen örümcek türü böğü, sanıldığı gibi insanlar için bir tehlike barındırmıyor.
Bilimsel adı ‘Solifugae’ olan böcek, son dönemlerde gündemi sıkça meşgul ediyor. Sıcak havalarda ve gece ortaya çıkan 'Sarı kız' dişleri ile deriyi uyuşturup deldikten sonra içeriye eti sıvı bir hale getiren madde enjekte ederek avını yapıyor. Kendinden büyük canlılarla da beslenebilen böğü sanıldığı gibi tehdit olarak görmediği sürece insanlara saldırmıyor. Herhangi bir zehri olmadığı gibi tehdit algılamadığı durumlarda zararsız olan örümcek, ekosistem açısından da önemli yer tutuyor. Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hakan Çalışkan, sarı kız ile ilgili açıklamalarda bulundu.
“Bir insana zarar verebilecek bir durumu söz konusu değil”
Öğretim Üyesi Hakan Çalışkan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, bu örümceğin Anadolu’nun yerel hayvanı olduğunu ve insanlara saldırmasının yanlış yorumlandığını belirtti. Çalışkan, "Son günlerde televizyonlarda çok sıkça yer alan ve aslında Anadolu’nun yerel hayvanı olan çok yaygın bir şekilde yaşayan böğülerle ilgili çok çarpıcı haberler görüyoruz. Daha önce de yapılıyordu aslında. Dönem dönem çıkıyor. Bu hayvanlar örümcekgiller sınıfının üyesi. Biz böğü olarak tanıyoruz, ama çok çeşitli isimleri var. Anadolu’nun kırsal alanlarında özellikle gece vakitleri aktivite gösteren carnivore bir hayvan. Birçok böcek ve hayvan grubuna saldırabiliyor ve onlarla besleniyor. Ama bir insana saldırıp da bir insana zarar verebilecek bir durumu söz konusu değil. Bu haberlerin büyük bir kısmının bir paniğe neden olduğunu düşünüyorum. Yersiz buluyorum. Hayvanın çok net bir özelliği var. Diğer etobur hayvanlar gibi böcek ve kendi ayarındaki hayvanlarla besleniyor. Anadolu’nun yerel hayvanı olması nedeniyle daha önce de çalışılmış, birçok akademik çalışma olmuş yayılışı bilinen ve tanınan bir hayvan. Hala insanlara saldırıyor ve et yiyor gibi bilinmesi biraz da sansasyonel çok doğru değil. İnsanları paniğe itmemeleri lazım. İki çift keliser dediğimiz sert sivri ve parçalayıcı organlara sahip. Söz konusu bu yapılar hayvanın başının önünde yer alıyor. Bir şekilde bir ısırılma söz konusu olduğunda ki bu örümceklerde ve akreplerde benzer sorunlar yaşıyoruz. Eklem bacaklı gruplarının birçoğu temas ediyor bir şekilde. Böğülerle de bu şekilde karşılaşabiliyoruz. Hayvan ısırdığında ısırdığı yer ister istemez mikrobiyolojik bir kontaminasyon nedeniyle orada bir iltihaplanma söz konusu olabilir. Ama zehrin bulunmadığı bir hayvanda zehirden kaynaklandığı söylenen bu tür doku bozulmalarının olması söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
“Bu tür hayvanları yersiz yere ortadan kaldırmak doğru bir davranış değil”
Börünün, diğer tüm hayvanlar gibi biyolojik çeşitlilik ve ekosistemdeki yerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Çalışkan, “Biyolojik çeşitlilikteki tüm canlılar kendilerine ait rollerini orada üstlenirler ve görevlerini yaparlar. Bunu bir görev olarak da tanımlamamak lazım o hayvanın doğası gereği yaptığı bir hareket. Biz besin zinciri içinde onları faaliyetleri ile tanımlıyoruz. Açıklamak için böyle bir kolay yol bulduk. Bu hayvan predatör, parçalayıcı ve açıkçası bulunduğu çevredeki diğer hayvanlarla beslenen bir tür. O yüzden bu tür hayvanları yersiz yere ortadan kaldırmak çok da doğru bir davranış değil. Aslında hiç bir hayvanı biyolojik sistemlerden uzaklaştırmamak lazım. Bunlar milyonlarca yıldır dünyada var olan canlılar ve bizim ekosistemimizin içinde var olması gereken unsurlar. Dünyada milyonlarca yıldır elimizde kalan birçok sorunu, çevresel felaketi atlatmış en güçlü canlılar. Bunların neslini böyle cahilce ve yersizce tüketmek, saldırmak çok anlamlı değil. Bırakalım onlar yaşamaya devam etsinler. Bizden daha zararlı bir tür olduğunu da sanmıyorum” şeklinde konuştu.
Bu örümceğin insandan sadece korktuğunda ısırabileceğini ve diğer durumlarda zararlı olmayacağını yineleyen Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hakan Çalışkan, binlerce yıldır bu canlılarla aynı topraklarda baş başa yaşandığını ve herhangi bir panik yaşanmaması gerektiğini dile getirdi.