Sayılı Fırtınalar IV/ Türk Reçetesi

Sayılı Fırtınalar yazı dizimizin daha önceki üç bölümünde hep birlikte paranın sırrını keşfetmeyi amaçlamış, İngiliz kralı V. George etkisini ve Nikson şoku ile birlikte itibarlı paradan söz etmiş takipçilerimizi bir nebze de olsa aydınlatmaya çalışmıştık.

Sayılı Fırtınalar yazı dizimizin son bölümünde karşı durulamayan itibarlı para gücüne karşı ne yapılabilire temas edecek aklımızın yettiğince açıklamaya çalışacağız.

Amerika ve İngiltere devletlerinin temel kuruluş felsefesi Protestan Kalvinizm’e dayanır. Kalvinizm’i kabaca açıklamak gerekirse Çalışkan ve zenginler cennetlik, tembel ve fakirler cehennemliktir. Bu görüşün günümüz dünyasında açıklamasıise acımasız, vahşi, bencil kapitalizm olarak nitelenebilir.

Özellikle II. Dünya savaşından sonra vahşi Kapitalizmkanlı ellerini mazlum milletlerin gerek işgücünü gerek yeraltı ve yerüstü değerlerini yağmalamak için kullanmıştır.

Amerika’nın ürettiği sahte kahramanların, olağanüstü yetenekleri sadece sinema perdelerinde gösterilerek, mazlum milletler üzerinde hayali bir baskı kurulmuş, karşı koymaya çalışan devletlerden ise satın alınan bir günde tanıtılan, vatan haini liderler ve siyasetçiler kurtarıcı gibi gösterilmiş şayet devlet ve millet dik durmaya devam ediyorsa ekonomik buhranlar yaratılmış, millet yine dik duruyorsa dini, mezhebi, etnik kargaşalar çıkarılmış, bu kargaşalar bahane edilmiş ve askeri darbeler yaptırılarak o millet boyun eğdirilmeye çalışılmıştır.

Hiç aklınıza geldi mi bilmiyorum ama benim aklımdan hiç çıkmıyor. Yıllarca sadece sembolik olarak bize yutturulan batı Avrupa kral ve kraliçeleri neden hala var? Neden batı demokrasilerinde sadece milletvekillerini, belediye başkanlarını, başbakanları halk seçiyor da Kral ve Kraliçeleri halk seçemiyor? Anlatayım batı demokrasilerinde asker, polis, işçi, memur soylu soysuz kısaca bütün millet ant içme törenlerinde, bizim gibi vatana millete bağlı kalacaklarına dair yemin etmezler. Onlar kraliyet ailesine bağlı kalacaklarına dair yemin ederler. Hal böyle olunca da efendiler ve köleleri ortaya çıkar.

Sterlin ve Amerikan dolarının serüvenini daha önce yazmıştım. Parayı yöneten Newyork ve Londralı bankerler ve aç gözlü iş insanları, mazlum milletleri buhrana sürüklemek için kanla beslenen İngiliz kraliyet ailesinin emirlerini yerine getirirler. Başka da çareleri yoktur. Biraz vicdan yaparak emrin tersini yaparlarsa bir anda I. Sınıf kölelikten VII. Sınıf köleliğe düşüverirler.

İngiliz askeri gücünü hiçe sayan Türk devleti Emperyalizme ve Kapitalizme karşı yıllar önce Milli isyanla kazandığı Anadolu coğrafyasını ve insanını bugün askeri ihtilallere, anarşiye, terörizme rağmen doymak bilmeyen batılı eşkıyalara yedirmek niyetinde değil.

Ben buna maymun gözünü açtığı için yıllar sonra gelenekonomik isyan adını verdim. Türk devlet adamlarından yapılan açıklamalar da bu isyanı doğruluyor. I.M.F’ ye kölelik yapmaktan başka bir işe yaramayan, sözde ekonomi bilen Batılı kurtarıcıların vergileri artırın diretmelerine karşı vergi indirimi, maaşları sabitleyin uyarılarına karşı maaş artırımı geldi. Keşke içimizde aç gözlü Tüccarlar olmasaydı da ekonomik müdahaleler yerli yerine otursaydı.

Sıra ikinci adımda. Türk birliğine dahil ülkelerle milli paralarla alışveriş yaparak doların ve sterlinin gücünü kırmak.

Üçüncü adım daha da güçlü atılacak. Canı sıkıldıkça para basan Amerika ve İngiltere’nin itibarlı parasını itibarsız hale getirecek dev adım. Rusya, Çin, Pakistan gibi İngiliz valilerin yönetmediği, İngiliz milletler cemiyeti üyesi olmayan bütün dünya ülkeleriyle Altını baz alarak milli paralarla alışveriş yapmak.