Site Rengi

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir °C
Eskişehir
°C
°C
°C
°C
°C

YILBAŞI

Çocukluk günlerimizde her 31 Aralık’ı, 1 Ocak’a bağlayan gece, artık sakalları beyazlamış, hükmünü kaybetmiş yaşlı yılın yerine, doğan bir bebek ile tasvir edilen yeni yılın gelişini büyük bir heyecanla bekler, sadece Hristiyanların hayal dünyasını süsleyen Noel babanın bizim evimizin bacasından hiç atmadığı, oyuncaklardan dolayı mutsuz olur, okulda çok bilmiş öğretmenlerimizin, bizi yılbaşına özendirerek, dolma kalem, silgi, toka v.b şeyleri
babalarımıza zorla satın aldırır, kura çekimi ile belirlenen sınıf arkadaşlarımıza hediye ederdik.

Peki yılbaşı neydi ve nasıl doğmuştu?
Aslına bakarsanız konu ezber bozduğundan çok keyifli değil ama, yeni yetişen Türk gençlerinin bu mesele hakkında, çok az haberdar olduklarını düşünerek, sadece eğlence olsun diye yılbaşı kutlamaları yaparken, gerçekleri bilmeleri gerektiğini düşündüm. Ünlü Roma İmparatoru Jul Sezar, M.Ö 46 yılında Mısırlı Müneccim Sosigenes’i
Roma’ya çağırıp ona bir takvim yapmasını emreder. Sosigenes aylarca uğraşır ve dünyanın hem kendi ekseni etrafında, hemde güneşin etrafında dönme hızını baz alan bir takvim ortaya çıkarır.
İsmine Jul Sezar’dan esinlenerek Julliyen takvimi adı verilen, güneş takvimi 16 asır
boyunca Avrupalı Hristiyanlar tarafından kullanılır.
1580’li yılllara gelindiğinde Vatikan Papası XIII. Gregori, Julliyen takviminin tıpkı bir
saatin geri kalması gibi, her dokuz asırda, yedi gün geri kaldığını iddia ederek “Kalabrialı
Lilio” isimli papazdan yeni bir güneş takvim yapmasını ister.
Lilio iki yıl süren uzun bir çalışma ile yeni güneş takvimini hazırlar.

Papa Grogori 4 Ekim 1582 yılında büyük bir dini törenle, yeni takvimi Hristiyan
dünyasının hizmetine sunarken, mutlulukla gülümser ve şöyle der “16. asırda yaşadığımıza
göre Jullien takvimi 10 gün geri kalmış demektir”
Papalık 4 Ekim olan o günü, 14 Ekim olarak kabul eder.
Katolik Hristiyanlar bu yeni duruma tereddütsüz inanır.
Protestan’lar uzun süre direnirler.
İngiltere ve İsveç 1752’lere kadar dirensede bu takvimi kabul etmek zorunda kalır.
Rusya Komünist devrimden sonra kabul eder.
Ortodoks Yunan’lılar ise hiç kabul etmez.

Osmanlılar: 1840 yılında, takvim başlanğıcını Peygamber efendimizin Hicreti olarak
kabul edip, Ay takviminden Güneş takvimine geçer ve yeni takvimin adına Rumi takvim
derlerken, zaman meselesinde Jullien takvimini esas alırlar.
Papa Grogory’nin ileri alınmış takvimine itibar göstermezler.
Türkiye’de Grogoryen takvimine geçiş Cumhuriyet ile birlikte olur.
Güneş takviminin kısa tarihi böyle.
Ancak günümüzde yılbaşının hangi gün olduğu karışıklığı sürüyor
Katolik ve Protestanlar 31 Aralık günü yeni yılı karşılarken,
Ortodokslar Ocak ayının yedisinde yeni yıla girmektedirler.

Tabii kendimize şu soruyu sormamız lazım,
İslam ile şereflenen biz Müslüman Türk’ler, iki Hristiyan mezhebine göre bile farklılık
gösteren yılbaşını hangi kutsiyete dayandırarak kutluyoruz?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.