Türk Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Urfalı "Eğitim Sistemi Sorunlar Yumağı Oldu"
Türk Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Haydar Urfalı 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Eğitim sisteminin sorunlar yumağı olduğunu ifade eden Urfalı, "
Performans Değerlendirme Sistemi hayata geçirilmesi, öğretmenlerin iş güvencesinin ellerinden alınmasına kadar gidecek sürecin önünü açacaktır. 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılında sendikamızın en büyük eleştirisi Öğretmen Değerlendirme Performans Sistemine yönelik olmuştur. Öğretmeni not veren konumdan not verilen konuma sürükleyen Bakanlık, bu sistemle öğretmene yönelik güvenin sarsılmasına, öğretmenlerin itibarının daha da azaltılmasına, hatta öğretmenin hor görülmesine yol açacaktır. Performans notlarının öğretmenlerin siciline işleyeceği düşünüldüğünde, bu sistem ileriki dönemde öğretmenlerin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına kadar gidecek bir sürecin önünü de açacaktır. Ayrıca bu sistemle öğretmenler; veli, öğrenci ve okul müdürleri tarafından sistematik olarak psikolojik şiddete maruz kalacaktır. Türk Eğitim-Sen bu ucube sistem hayata geçerse, konuyu yargıya taşıyacak, ‘Meslektaşıma puan vermiyorum’ eylem kararını devam ettirecek ve demokratik haklarını kullanacaktır. 24 Haziran genel seçimlerine kısa bir süre kala, Bakanlık strateji gereği bu konuyu şimdilik gündeme getirmemektedir. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; MEB’in seçimler öncesinde performans uygulamasından tamamen vazgeçtiğini açıklamasıdır. Unutulmasın ki; öğretmeni yok sayanlar, sandıkta yok sayılacaktır. Hükümet seçim öncesinde tüm sözleşmelileri kadroya almalı ve öğretmen alımlarında mülakatı kaldırmalıdır. Her alanda olduğu gibi öğretmen alımlarında da mülakata karşıyız. Mülakatın objektif olması doğası gereği mümkün değildir. Zira mülakatta komisyonların farklı kriterlere göre farklı değerlendirmeler içinde bulunması kaçınılmazdır. Bu minvalde; öğretmen atamaları sadece KPSS puan üstünlüğüne göre yapılmalı, mülakatla ve sözleşmeli öğretmen alımına son verilmelidir. Öğretmenlerimize bu zulmü yaşatmak devlet geleneği ile bağdaşmamaktadır. Şu hususu da belirtmek istiyoruz: Mülakat sonuçları seçim sonrasına bırakıldığından on binlerce aday Temmuz ayında yapılacak KPSS’ye de başvurmuştur. MEB süreci uzatarak, öğretmenleri belirsizliğe sürüklemiş ve mağdur etmiştir. Mülakat sonuçları açıklandığında geçen yıllarda yaşanan hak ve hukuk gasplarını görürsek, her türlü hukuki girişimde bulunacağız. Sözleşmeli öğretmen istihdamına açtığımız dava ise henüz sonuçlanmamıştır. Yargının bu ucube, öğretmenlik mesleğinin itibarını sarsan, öğretmenler arasında huzursuzluk yaratan, eş durumu ve sağlık özrü tayinine bile izin veremeyen, 6 yıl çakılı çalışmayı zorunlu tutan, aileleri bölük, pörçük eden, evlatları anaları, babalarından ayıran, velilerin öğretmen ayrımı yapmasına neden olan sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen istihdamını iptal etmesini bekliyoruz. 2018 yılında 20 bin atamaya ek olarak en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. Ayrıca 2018 yılı için 20 bin atama da ne öğretmen açığı sorununu çözecek ne de atama bekleyen öğretmenlerin beklentilerini karşılayacaktır. 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılırken, norm kadro ihtiyacı 110 bine yakın iken, her yıl eğitim fakültelerinden 40 bin öğretmen mezun olurken, atama bekleyen öğretmen sayısı 400 bini aşkınken, 20 bin atama çok açık söylüyoruz ki, göstermelik yapılan bir atamadır. 2018 yılında 20 bin atamaya ek olarak en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. Yönetici atamalarında adam kayırma yapıldığını tespit edersek her türlü eylemi meşru görürüz Okulların bilgili, donanımlı kişiler tarafından yönetilmemesinin sorumlusu yönetici atamalarına mülakat garabetini monte eden Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Geçtiğimiz yıllarda mülakat komisyonlarında elden ele dolaşan isim listeleri, insanların siyasi görüşüne, sendikasına göre fişlenmesi ve sübjektif değerlendirmeler hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Şayet mülakat sonuçlarının açıklanmasının ardından birilerinin kayırıldığını, diğerlerinin ötekileştirildiğini görürsek, ‘kendi adamım’ anlayışının hâkim olduğu bir tablo ile karşılaşırsak, ülke genelinde bu mülakatın iptaline yönelik her türlü eylemi meşru görürüz. Bunun yanı sıra, bu ayrım ve ötekileştirmenin sorumlularını da, 15 Temmuz sonrası oluşmuş olan milli birlik ve beraberlik anlayışını sabote eden kripto FETÖCÜLER olarak ilan edecek ve Hükümete, MEB’deki kripto Fetöcüleri temizleyin çağrısında bulunacağız. Ayrıca MEB taşra teşkilatına da dikkat etmelidir. Taşrada çetevari oluşumlar göze çarpmaktadır. Bakanlık merkez teşkilatının talimatlarını hiçe sayan, kendi kafasına göre işleri yürüten, çalışanlar üzerinde baskıyı, dayatmayı, korkuyu egemen kılmaya çalışan bu çetelere, yönelik en kısa sürede tedbir alınmalıdır. Talebimiz; MEB’in bir an önce mülakatsız bir yönetici görevlendirme yönetmeliği çıkarmasıdır.
- Yeni lise geçiş sistemi nedeniyle başarılı öğrenciler dahi istediği okullara yerleşemeyecektir TEOG’un apar topar kaldırılarak, yeni bir sistem ihdas edilmesinin eğitimimizde ne tür zararlara yol açacağını defalarca dile getirmiştik. Özellikle bu yıl sınava giren öğrencilerimiz kendilerini neyin beklediğini bilmeden, soru tarzı hakkında fikri olmadan sınava girmiştir. Ayrıca sınavla öğrenci alacak liselere baktığımızda; Anadolu liselerinin sayısının yetersiz olması, hatta bazı illerde hiç Anadolu lisesi olmaması, bazı fen liselerinden daha yüksek puanla girilen Anadolu liselerinin listede yer almaması Türkiye’de akademik eğitimin neredeyse ortadan kaldırıldığını ortaya koymaktadır. Meslek liselerine verilen kontenjanlar kapasitelerinin çok altındadır. Bu durum, sınavla ve sınavsız giren öğrencilerin bir arada okuması anlamına gelecektir. O halde sınava neden ihtiyaç duyulmaktadır? Bu sistemde hedef eve en yakın okul idi. Hatta yetkililer, “Öğrenciler istemedikleri okula gitmeyecek” diyordu. Türk Eğitim-Sen olarak çok net söylüyoruz: Gerek sınavla gerekse sınavsız olarak liselere yerleşecek öğrenciler kesinlikle istemediği okullara yerleşecektir. Başarılı öğrenciler dahi hedefledikleri okullara yerleşemeyecektir. Tercih dayatmasına da karşıyız. Tercih dayatması, çocukların evinden uzak ve istemediği okullara gitmesine yol açacaktır. Bu durumda aileler imkânlarını zorlayarak çocuklarını özel okula göndermek durumunda kalacaktır. Ayrıca Haziran ayı ile birlikte sınavsız alan ancak gözde olan okulların çevresinde kiralık ev arayışları da başlamıştır. Bakanlık kayıt döneminde tüm bu olumsuzlukların içinden nasıl çıkacaktır doğrusu merak ediyoruz. Mağdur öğretmen ve eğitim çalışanları yaratan Bakanlık, bu kez de mağdur öğrenciler yaratacaktır. Öte yandan 24 Haziran genel seçimleri öncesinde diğer taleplerimizi de Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümete duyurmak istiyoruz.
- 3600 ek gösterge sözü yerine getirilmeli, tüm memurlarımız için ek gösterge rakamları 800 puan artırılmalı, yardımcı hizmetler sınıfı da ek göstergeden yararlanmalıdır. Öte yandan bir defaya mahsus olmak üzere yardımcı hizmetler sınıfı genel idari hizmetler sınıfına alınmalı, görev tanımları yapılmalı, görevde yükselmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
- Özür grubu mağduriyetleri giderilmeli, aileler birleştirilmelidir.
- Bayram ikramiyesi görev başındaki tüm kamu çalışanlarına da verilmelidir.
- MEB, tüm mahkeme kararlarını istisnasız uygulamalıdır.
- Mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere mahrumiyet derecesine göre 1 brüt asgari ücret ile 2 brüt asgari ücret arasında değişen miktarlarda zorunlu hizmet tazminatı ödemesi yapılmalıdır. Bu şekilde, belli bölgelerde öğretmenler gönüllük esasına göre çalışacaktır.
- Eğitime-öğretime hazırlık eğitim ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.
Türk Eğitim-Sen olarak 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı sona ererken eğitim sisteminin sıkıntı ve problemlerini birebir yaşayan başta öğrenci, öğretmen, yönetici, eğitim çalışanları ve velilerimiz olmak üzere tüm eğitim paydaşlarımıza iyi tatiller diliyoruz. Bu tatilin moral ve motivasyon, başarı, huzur ve mutlulukların yüksek ve çok olduğu bir döneme hazırlık olmasını temenni ediyoruz" diye konuştu.