Türk Ocağı Eskişehir Şube Başkanı Ünal’dan ‘109. Kuruluş Yıl Dönümü’ Açıklaması
Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal, Türk Ocakları’nın 109. kuruluş yıl dönümü dolayısı ile bir kutlama mesajı yayınladı.
Prof. Dr. Ünal mesajında şu ifadelere yer verdi: “Büyük Türk Milleti,
Değerli Basın mensupları;
Türk Ocakları, tarihimizin en buhranlı dönemlerinden birisinde kuruldu. Osmanlı Devleti’nin tasfiye sürecine sokulduğu, yüzyıllardır vatan bildiğimiz toprakların birer birer elimizden çıktığı; ümitlerin tükenmeye yüz tuttuğu, bir takım çevrelerce ‘Türkleri Anadolu’dan sürme plânlarının’ yapıldığı bir sırada, bu elim gidişe isyan eden yüz doksan askerî tıbbiyeli talebe, bir gece yarısı Karacaahmet mezarlığında toplandılar ve sabaha kadar ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu tartıştılar. Gün doğarken, ülkenin önde gelen ilim ve fikir adamlarına hitaben bir mektup kaleme alan feragat ve fedakârlık timsali bu kahraman gençler, mektuplarında, milletin ve devletin kurtuluşu için kendilerinin fedakârlığı ile temeli atılacak bir cemiyet kurulmasını istirham ediyorlardı. İşte, Türk Ocakları hepsi de daha sonra Çanakkale Harbi’nde şehit düşecek olan bu gençlerin çaktığı “kıvılcım” üzerine 109 yıl önce, 25 Mart 1912 tarihinde kuruldu ve Türk Ocakları’ndan feyz alan bu gençler ve ocaklı zabitler Çanakkale’den Başkumandanlık Meydan Muharebesine kadar, 10 yıl boyunca cepheden cepheye koştular. Bu kutlu Ocak’ta yetişen millî kadrolar, milletin yeniden dirilişine, Millî Devleti’mizin kuruluşuna öncülük ettiler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemâl Atatürk ve yakın çalışma arkadaşlarının hepsi de ateşli ve gayeye inanmış Ocaklı milliyetçilerdi. Atatürk, Cumhuriyetin ilânını müteakip, Türk Ocakları’nın bütün yurt sathında teşkilatlanması için büyük gayret sarf etmiş ve “Bu ocak ebediyen tütsün ve söndürenlerin ocağı sönsün” diyerek, devletimizin ve milletimizin bekası için Türk Ocakları’nın ne kadar ehemmiyetli olduğunu ortaya koymuştur.
Türkiye ve Türk Milleti, tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi günümüzde de, önemli iç ve dış sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bir taraftan son bir seneden bu tarafa kâinatın başına musallat olan salgın belası ve bunun doğurduğu sonuçlar, iktisadi istikrarsızlıklar, eğitim ve kültürde bir türlü elde edilemeyen sonuçlar; hukuk ve adalet sistemiyle ilgili sıkıntılar diğer taraftan demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, sosyal adaletin sağlanması ve refahın arzu edilen ölçüde dağılamayışı gibi daha pek çok ilavelerin yapılabileceği sorunlar… Diğer taraftan gerek Ortadoğu’da gerek Mavi Vatan’da ve yakın komşularımızda meydana gelen gelişmeler; aynı ittifakın içerisinde olduğumuz batılı güçler ve Rusya ile olan münasebetlerimizdeki inişli çıkışlı gelişmeler. Esasen bütün bunlar: ‘Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığını’, bir kere daha ‘tarihin milletler mücadelesinden ibaret olduğunu’ ortaya koyan ve bize hatırlatan gelişmeler…
27 seneden bu tarafa işgal altında olan Karabağ’ın Azerbaycan tarafından büyük bir zaferle işgalden kurtarılması, Kazakistan’ın bizimkine benzer alfabeye geçmeyi kabul etmesi ve Özbekistan’ın da kullandığı alfabeyi değerlendirmeye alması bizleri mutlu ve geleceğe dair ümitli kılan gelişmelerdir. Bunların yanı sıra gerek Rusya’nın Karabağ’a yeniden gelmesi gerekse Putin’in yakın günlerde ‘Türk Cumhuriyetlerinin topraklarının esasen Rusya’ya ait olduğu’ gibi şovenist açıklamaları bizi devamlı müteyakkız kılmaya ve Türk Dünyasıyla münasebetlerimizi daha çok geliştirmeye zorlamalı. Bu meyanda; özellikle Türk Keneşi(Konseyi) daha aktif; Türklüğün kültürel, iktisadi, eğitim ve dil birliğine doğru götürülmesi istikametinde daha yoğun çalışmalar yapılır hale getirilmelidir.
Doğu Türkistan’da insanlık dramı yaşanmaya ve Türkiye’nin iki katı büyüklüğündeki bu ezelî Türk Yurdunda yaşayan kardeşlerimiz, bütün dünyanın gözleri önünde zâlim Çin yönetimi tarafından soykırıma tâbi tutulmaya devam ediyor. Keza ‘Yeni Çar Putin’in kadim Türk Yurdu Kırım’ı zalimce işgali de devam ediyor. Türkiye, buralarda yaşayan soydaşlarımızın sorunlarının dünya kamuoyuna duyurulması ve mâruz kaldıkları soykırımın önlenmesi konusunda daha fazla çaba harcamalıdır.
Günümüz dünyasının en büyük sorunu, adaletsizliktir. Dünyadaki servetin mühim bir kısmı nüfusun az bir bölümü tarafından paylaşılırken, Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı, beslenme, sağlık, eğitim, barınma, güvenlik vb. temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumdadır. Batı medeniyeti, ilimde, fende, ekonomide büyük gelişmeler göstermiş, ancak güç ve menfaati esas aldığından, insanlığın bütününe huzur ve refah sağlayamamıştır. Günümüzde, insanlık; sulh-sükûn, huzur, emniyet ve refah içinde yaşamasını mümkün kılacak bir dünya düzeninin kurulmasına ziyadesiyle muhtaç durumdadır. Bu yüzdendir ki, tarih boyunca, güçlü olduğu dönemlerde, bütün insanlığın huzur ve refah içinde yaşayabileceği bir yeryüzü nizamı kurmayı şiâr edinen Türklüğün yeniden insanlığın kaderini değiştirecek güç ve kudrete sâhip olması, millet olarak, tarihe ve insanlığa karşı olan sorumluluğumuzun da bir gereğidir.
Türk Ocaklılar, Türklüğün yücelmesi ve yeniden bütün insanlığın özlemini çektiği huzur ve barış içinde bir yeryüzü nizamı kuracak güce kavuşabilmesi için, geçmişte olduğu gibi gelecekte de her türlü fedakârlığı yapmaktan ve canla-başla çalışmaktan geri durmayacaklardır. 109. kuruluş yıl dönümümüz kutlu olsun.”