‘Türkçe ve Kadınca’ Yazmak
Anadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Öğretim Görevlisi ve yazar Gülşah Demirci, edebiyatta kadının yeri ve Türkçe’nin bir yazın dili olması konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Eskişehir'de bir kültür sanat evinde son kitabı ‘İçrek’in imza günün dolayısıyla sevenleriyle buluşan Demirci, eserlerini neden anadilinde yazmayı tercih ettiğini ve kadınların edebiyattaki yerini anlattı. İngiliz Dili Edebiyatı Bölümünden mezun olmasına rağmen eserlerini Türkçe yazan Gülşah Demirci, öğrencilerinin kendisine neden İngilizce kitap yazmadığını sıklıkla sorduğunu söyledi. Branşının İngilizce olduğunu fakat Türkçe yazmayı sevdiğini belirten Demirci, “Öğretmenlik alanında test, sınav mantığının dışında farklı şeyler yapmaya çalışıyorum ancak edebiyata İngilizce’yi sokmak gibi bir düşüncem olmadı. İleride başka kapılar açılabilir ama Türkçe’nin zenginliğinden faydalanarak bir şeyleri ifade etmek kendimi daha rahat hissettiriyor açıkçası” diye konuştu.
“Yazarın kendisini nasıl rahat hissettiği ile alakalı”
Bazı Türk yazarların İngilizce’yi iyi bilmelerine rağmen kitaplarını yazdıktan sonra bir çevirmenle çalıştıklarını aktaran Demirci, “Elif Şafak ise kitabını İngilizce yazıyor, Türkçe çevirmen kullanıyor. Özetle bu, yazarın kendisini nasıl rahat hissettiği ile alakalı. İngilizce olarak belki küçük denemelerim olabilir. Aslına bakarsanız eğitim aldığım dönemde İngilizce şiirler yazmışlığım var. Bunları kitaplaştırıp piyasaya çıkarma gibi bir amacımsa yok.
"Kadına elinin hamuruyla erkek işine karışma tabirindeki bakışı edebiyatta da görüyoruz" dedi.
"Kitap, ihtiyaç listemizde 235’inci sırada yer alıyor"
Dünyanın her yerinde kadın edebiyatçıların çalışmalarını sürdürürken sıkıntılar yaşadığını dile getiren Demirci, "Sırf kadın oldukları için bir şey yazarken kendi isimlerini dahi kullanamamışlar. Kadın yazarlar, adlarını kullanmak yerine George Eliot gibi erkek isimlerini mahlas edinmek durumunda kalmışlar. Bir dönem kadına elinin hamuruyla erkek işine karışma tabirindeki bakışı edebiyatta da görüyoruz. Aslına bakarsanız yazmak, birazcık duygunuzu anlatma işidir. Genelde kadını duygu insanı olmayla özdeşleştirirler. Burada anormal bir durum yok fakat rekabetçi ortam, günümüz şartları, toplumun sizden beklentileri, kadının sesinin çıkmasını istememeleri, bunların hepsi birikince sıkıntılar yaşatıyor. Kadın ve erkek olmayı bir kenara bırakırsak Türkiye’de genel olarak kitap basım ve okunma oranları karşılaştırıldığında ciddi bir uçurum olduğu da görülüyor. UNESCO’ya göre ülkemiz kitap okuma alanında 86’ıncı sırada yer alıyor. Yurt içinde yapılmış bir çalışmada ise kitap, ihtiyaç listemizde 235’inci sırada yer alıyor, bunlar üzücü rakamlar" ifadelerini kullandı.