Site Rengi

DOLAR 34,6904
EURO 36,7503
ALTIN 2.961,86
BIST 9.652,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 8°C
Az Bulutlu
Eskişehir
8°C
Az Bulutlu
Paz 9°C
Pts 8°C
Sal 8°C
Çar 10°C

İnsan ve Şiir

23.10.2019
A+
A-

Önceki yazımızda,  ‘insan ve sanat’ üzerinde durmuştuk. Şimdi de ‘insan ve şiir’ konusuna dilim döndüğünce değinmeye çalışacağım.

Sanat bir ilham ürünü olarak insanın belki de en özgün ve velut olması beklenen yönüdür. Sanatın fonetik alanı içinde yer alan edebiyat ve onun bir dalı olan şiir; sözlü ifadenin en etkin ve çarpıcı olanıdır denilebilir. Şiirin ilk insan topluluklarından başlayarak tesir ve gücünü günümüze kadar artırarak devam ettirmiş olması, yazın türü içerisindeki öneminin bir göstergesi sayılabilir. Şiirin geçmişini yazılı kaynaklardaki örnekleriyle başlatmak mümkündür.  Şiirin yazıdan önce kullanılmaya başladığını söyleyen edebiyatçılar da vardır. Daha ileri bir notadan bakıldığında, İsmet Özel’in ‘Hayvan için çığlık, mırıltı, haykırış, homurtu, inceleme neyse insan için de şiir odur. İçinde bir parça “message” bulunur ama asıl işleyişini sesi çıkaranın ne cins bir mahlûk olduğunu hemcinsine ve mümkünse yabancı türlere göstermekliğiyle yerine getirir.’ sözü bize insanın şiirle yolculuğunun insanla başladığına kadar götürür belki de. Şiir için pek çok tanım yapılmıştır. Şiir; bilme, tanıma, anlama demektir. Türkçede “yır, koşuk, özün” anlamındadır. Mehmet Doğan şiiri, vezne veya vezin tesiri oluşturan ahenge sahip, kafiyeli veya kafiye tesiri uyandıran ses uyuşumu oluşturan edebi eser olarak tanımlar. TDK sözlüğü ise: zengin sembollerle, ritimli sözlerle ve seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebi anlatım biçimidir, şeklinde tanımlar. Yahya Kemal’e göre şiir musikidir; fakat bildiğimiz musikiden farklı bir musikidir. Cahit Sıtkı’ya göre, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Ahmet Haşim, şiiri: söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan’ olarak tanımlar. Necip Fazıl’a göre ise, mutlak hakikati arama işidir. İlhami Bulut; ‘Şiirin hammaddesi hayaldendir, büyüye uğramadan, gerçeği aşıp gelmeyen hiçbir seste şiir tadı bulamazsınız’ derken şiirin naif çizgisini koyar ortaya. Ahmet Kabaklı; şiirle ilgili olarak nesirde nasıl yazarın bir üslubu olursa, şiirin içinde de şairin bir sırrı olur ve şair adedince sır vardır ki bu da şair adedince şiir tanımının olduğunu gösterir, demektedir. Zaten şiir de, tek tanıma sığmayacak kadar geniş bir duygu ve anlam armonisidir denilebilir. İnsan birbirinden çok farklı duygular taşır yüreğinde. Belki de bu hissiyat sarmalını bir ömür taşıyan insanoğlunun en duyarlı grubudur şairler. İnsanın duygularını şiirle ifadesi şairlere has bir yetenektir diyebiliriz. Şairler ise adeta sezgi ve hissin sinir uçlarıdır. ‘Şairler insanlığın hassas antenleridirler.’ der Aliya İzzetbegoviç. Bir şiirde; o dönemin dilini, anlayışını, ıstırabını, itirafını, sitemini ve itirazını bulmak mümkün olabilir. Yaşananlar ancak söz girdabında sıkışıp şiirle sırlanıp ait olduğu dünyaya kilitlenir. Aslında konuşan yürektir belki de. “Kimi zaman dil susar ve yürek yakınırsa yüksek sesle, kuru gözleri ve neşeli yüzüyle ağlarsa bir insan, görüyordur mutlaka başkalarının görmediğini.’ Francesco Petrarca’nın Sarı Kütüphane çevirisinde dediği gibi.

Peki, şair mısralarında her şeyi söyler mi? Bazen de şiir söylemeden anlatma sanatıdır. Salah Birsel’in ‘Bir şiir, yalnız o şiire giren sözcükler değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir.’ dediği gibi. Şiir çoğu zaman ilham ve hayal peşinde koşmak gibi görülse de, gerçeğe farklı bir pencereden bakabilmenin ifadesidir esasında. ‘Şiir ve şair ölmeyecektir. Çünkü insan ölmeyecektir. Çünkü hakikat ölmeyecektir. Şiir; hakikatin doğa ve tarih içinde atan nabzı, çarpan yüreğidir.’ diyor üstat Sezai Karakoç şiiri tarif eden şiirinde. İnsanın yüreğinde oluşup dilinden dökülen şiir, diğer insanların içine işleyerek gerçek gücünü gösterir ve insanların ruh dünyalarına tesir edebilir. ‘Şiir insanı terbiye eder,  insan insanı, ve böylece hayat hepimizi…’ , ‘Şiir bir insan gibi geçmeli aramızdaki hayattan.’   derken Haydar Ergülen şiirin tılsımı ve etki alanına dair bir ufuk çiziyor sanki insan olmaya dair. Şiir okumayan insan pek azdır sanırım. Belki de şiirde insan kendini arar, kendini bulur. Şairin kastından çok kendi anlam dünyasıdır onu alıp götüren. Kemal Sayar’ın ifadesiyle: ‘Şairin hayal gücü ruhumuzun ışıklarını yakar ve böylece dünyayı/kendimizi daha berrak görürüz. Hayal gücü ‘mümkün olanın sınırlarını’ genişletir. Şiir bizi kaba gerçeğin baskısından kurtarır ve dünyayı zihnimizde daha güzel bir biçimde kurmamıza izin verir. Şiir okuyan güzelleşir.’

Cahit Zarifoğlu’nun: “Ve insan en çok göğe vurgun, sonra zifiriliğe, şiire ve hep Allah’a” mısralarında söylediği gibi insan gökle zifirilik arasında gider gelir hayatın iniş çıkışlarında. O gelgitlerin en veciz anlatımıdır belki de şiir. Söz can bulur mısraların akışında ve bütünleşir anlamın bir farklı yönü, seslerin ahengiyle. Bir insanın şiirle yürüdüğü hayat yolculuğunun tasvirine, dernek üyemiz, değerli ağabeyim Lütfü Kılıç’ın şiiriyle bir boyut katalım yaşayan mısralar köşemizle. Sağlıklı ve esen kalınız.

YAŞAYAN MISRALAR

MENZİLE DOĞRU

Şükürler Allah’ım aşk ateşine
Düştüm, gidiyorum menzile doğru.
İbrahim misali, Kerem misali
Piştim, gidiyorum menzile doğru.

Görklü nazar etti, yaktı çıramı;
Bilemem talihim ak mı, kara mı?
Kendi ellerimle kendi yaramı
Deştim, gidiyorum menzile doğru.

Bir dünya özledim fikirden, histen;
Kurtulmak istedim dumandan, sistem.
Beni yerden yere vuran nefisten
Şaştım, gidiyorum menzile doğru

Sıtk-ı ikrar kıldım gönül dilinden,
Feragat eyledim dünya malından,
Mürşidin, kâmil’in temiz yolundan
Koştum, gidiyorum menzile doğru.

Sevda ocağının nârı ben oldum,
Çiçek çiçek gezen arı ben oldum,
Dağların eriyen karı ben oldum;
Coştum, gidiyorum menzile doğru.

Gönüle tutuldum, gönülden baktım.
Yandım, buhar oldum, göklere çıktım.
Yağmur olup yağdım, sel olup aktım;
Taştım, gidiyorum menzile doğru.

Yitirdim zamanı, yıktım çağları.
Gövermek üzere gönül bağları;
Yalçın kayaları, yüce dağları
Aştım, gidiyorum menzile doğru.

Lütfü’yüm sakladım intizarımı,
Dostlara vakfettim bütün varımı.
Benlikten kurtulan ben, mezarımı
Eştim, gidiyorum menzile doğru.
Lütfi KILIÇ

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.