İskender Kalenderoğlu’na Cevaben
Kıymetli İskender Kalenderoğlu, 4 Mart tarihli yazısında şahsıma da atıfta bulunarak Deva Partisi’ndeki hali anlatmış. Öncelikle kendisine teşekkür ederim. Deva’nın hal ve ahvaline gelmeden önce: “Belki kendi köşesinde bir gün yazar” dediği, kendimle ilgili kısma bir açıklık getireyim. Zira arada doldurulması gereken boşluklar var.
Deva Partisi’nin teşkilatlanma aşamasında görüşmeler yaptığım doğrudur. Sağ olsunlar aktif politikada varlık göstermemin uygun olacağını düşünerek şahsıma teveccüh gösterip genel merkez nezdinde adıma girişimlerde bulunan dostlarımız da oldu. Lakin benim Deva Partisi ile birebir ilk görüşmem yine gıyabımda referans olan dostlar aracılığı ile oldu.
***
Bir gün tanımadığım bir numaradan arandım. Açtığımda karşımda Emekli Korgeneral Sayın Mehmet Şanver vardı. Büyük bir tevazu ile kendisini tanıttı ve gerek ülke gerekse Eskişehir siyaseti ve Deva Partisi üzerine son derece keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbette ben ülkemizin içinde bulunduğu hâl ve siyasetin giderek kısırlaştığından ve vatandaş nezdinde güven erozyonu yaşadığından dem vurarak: “Umarım Deva Partisi derde derman olur” dedim. O günlerde Haşim Ateş’in Eskişehir il başkanlığına ataması yeni yapılmıştı. Sayın Şanver uzun sohbetin ardından “Odunpazarı İlçe Başkanlığı’nı düşünür müsünüz” diye sordu. Ben de: “Benim bu ülkeyle ilgili derdim var, derin endişelerim var. Kurtuluş için güçlü bir iradeye ihtiyacımız olan bugünlerde iyi niyetli her çabanın yanında olacağımı ve bunun için de herhangi bir makam ve rütbe talebim olmadığını açıkça söyledim. Kendisi de: “Bunun böyle olduğunu tahmin ediyorum ancak, sizin gibi inançlı ve donanımlı bireylerin aktif görevlerde olmasını daha doğru bulurum” dedi. Ben de; ‘atanmış bir il başkanı varken bunları konuşmanın doğru olmadığını, yüzyüze görüşme imkanı bulduğumuz bir gün bunları konuşmanın daha doğru olacağını’ söyledim. Ancak Sayın Şanver teşkilatlanma çalışmalarını bir an önce tamamlamaları gerektiğini söyleyerek: “O zaman il başkanımız ile görüşür müsünüz?” diye sordu. Hiç yüzyüze gelmediğimiz halde büyük tevazu göstererek beni arama inceleiğini gösteren ve tüm görüşme boyunca nezaket ve zarafeti asla elden bırakmayan koskoca Şanver Paşa’ya hayır demeyi de ben kendi nezaketime yakıştıramazdım tabii. Bu vesile ile Sayın Haşim Ateş bey beni aradı ve bayramın üçüncü günü için randevulaştık.
***
Randevu saatinde sayın Ateş’in ofisine gittim. Kendisi de beni nezaketle karşıladı ve uzunca bir süre sohbet ettik. Görüşmede bir avukat hanımefendi ve bir beyefendi kardeşimiz vardı. 30 yılını siyasetle iç içe geçirmiş, ulusal ve uluslararası politikayı en yakından takip eden, genel başkanlar ve alt kadrolar düzeyinde danışmanlıklar yapmış biri olarak, gerek ülke gerekse Eskişehir siyaseti hakkında görüşlerimi ifade ettim. Nihayetinde mahremiyeti olan bir görüşme ile ilgili detay verecek değilim. Ancak deneyimlerim ve öngörülerim ışığında özellikle bu dönemde ve özellikle Deva Partisi için teşkilatların ne kadar önemli olduğunu, çok güçlü teşkilatların kurulması gerektiğini söyledim. Bu esnada Sayın Ateş: “Talebiniz nedir?” diye sordu. Ben de kendimi yeterince ifade ettiğimi ve herhangi bir talebim olmadığını açıkça beyan ettim. “Ben bu ülkenin, bu şehrin insanıyım ve bu ülkeye, bu kente bir şeyler vermek isteyen herkesin koşulsuz yanında olurum” dedim. Meseleyi böyle bağladım. Çıkarken Sayın Haşim Ateş benden özgeçmişimi istedi, ben de doğal olarak yanımda olmadığını ve mesaj yoluyla gönderebileceğimi söyledim ve oradan ayrıldım. Bir daha ne arayan ne soran oldu. Ben de tabii ki kimseyi aramadım.
Ancak zaman zaman her parti ve lider için olduğu gibi Deva Partisi ve Eskişehir teşkilatını da eleştiren yazılar yazdım. Bu eleştirilerin ardından “benim Odunpazarı ilçe başkanlığını çok istediğimi, verilmeyince böyle yazılar yazdığımı” söyleyenler oldu. Olsun, dedikoduyu sever bizim millet. Lakin bir, iki tamam ama dahası gelince ben de: “Kusura bakmasınlar, aynı ligde değiliz. Bunca birikim ve ilişki ağı içinde ben birinden bir şey talep edeceksem bu herhalde bir il başkanından ilçe başkanlığı olmaz” diyerek patladım. Tevazu da bir yere kadar değil mi?
***
Yeri gelmişken şunu da belirtmeden geçmeyeyim. Ki bu mevzuda görüşmede konuşuldu. Evet Odunpazarı Belediye Başkanlığı için Demokrat Parti’den aday oldum. Ancak o da kendi isteğimle değil, çok değer verdiğim genel başkan Sayın Gültekin Uysal’ın ricası ile oldu. Genel İdare Kurulu üyesi olmama rağmen seçimlerden birkaç ay sonra da istifa edip ayrıldım zaten. Yani demem o ki; Benim makamla mevkiyle işim yok. Ben yarım asrı geçkin ömrümde kimseye biat etmedim, kimseden ricacı da olmadım. Eğilmedim, bükülmedim. O nedenle ne yazarsam, ne söylersem, ne yaparsam sonuna kadar arkasında dururum; söyleyecek lafımı da kimseden esirgemem. Eğilmek, bükülmek, yamulmak tahta talip olanların işidir; onlara da uğurlar olsun.
***
İşte hepimiz şahit oluyoruz. Ortada bir taht yok ama taht kavgası var. Ülkede var, ilde var, ilçede var. Edeb, adab hak getire. Ülke yanıyor, kimileri yangından ganimet çıkarma peşinde. Halkın yüzde otuzu siyasetten ve siyasetçiden nefret eder hâle gelmiş, itibar beş paralık olmuş, liyakatsizlik almış yürümüş. Bu ortamda allame-i cihan olsan ne yazar?
***
Deva Partisi dün kuruldu, teşkilattaki havaya bakın. Ortalık birbirine girmiş, herkes birbirini devirme, yok etme peşinde. Daha kent için, ülke için dişe dokunur bir laf bile söylenmemişken sen-ben kavgası başlamış. Devalı’nın Deva’ya yaptığını düşman yapmaz hesabı…
Ne diyelim, Rahmetli Demirel’in dediği gibi “hadi uğurlar olsun!”