Site Rengi

DOLAR 34,5546
EURO 36,1936
ALTIN 2.985,38
BIST 9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 16°C
Yağmurlu
Eskişehir
16°C
Yağmurlu
Cts 1°C
Paz 1°C
Pts 2°C
Sal 4°C

TÜDAM’da Türk Dünyası’nın Bölgesel Sorunları Konuşuldu

TÜDAM’da Türk Dünyası’nın Bölgesel Sorunları Konuşuldu
16.05.2021
A+
A-

Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından aylık düzenlenmekte olan “İlgiden Bilgiye, Bilgiden Bilince Türk Dünyası Seminerleri”nin üçüncüsü Türk Dünyası ilişkilerini ele aldı

Prof. Dr. Kemal Polat: “Dünyanın Gözü, Türk Dünyasının üzerindedir

Yönetici olarak kısa bir giriş konuşması yapan TÜDAM müdürü Polat, bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu Türk Dünyası’nın günümüzde Dünyanın parlayan yıldızı olduğuna vurgu yaptı. Türk Dünyası denilince sadece Türk Cumhuriyetlerinin akla geldiğini, bunun eksik bir niteleme olduğunu belirterek konuşmacı Prof.Dr. Abdullah Gündoğdu’dan Türk Dünyası tabirini açıklayarak sunumunadevam etmesini istedi.

Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu: “En temel sorun, sınır sorunu; En temel sorun kaynağı ise Fergana vadisidir

Gündoğdu,Türk Dünyası Arasındaki İlişkilerde Bölgesel Sorunlar adlı sunumuna Türk Dünyası kavramını açıklayarak başladı ve şu hususlara değindi: “Türk Dünyası kavramı, 20’nci yüzyılın başında Türkiye ve Rusya Türkleri arasında yayılan Türk milli uyanışı sonucunda ortaya çıkmış ve zamanla belirginleşmiş bir kavramdır. Bu kavram, Türk aydınlanmacıları tarafından kurucu bir öğretiye dönüşmüştür. Bu öğretinin kurucu değerleri İkinci Meşrutiyet sonrasında kısa sürede geniş bir etkinlik alanında kabul görmüştür. On yıl gibi kısa bir sürede, Türkistan’da, İdil-Ural’da, Kafkasya’da ve Türkiye’de bağımsız ve özerk siyasi yapılarla öngördüğü hedeflerine büyük oranda yaklaşmış bulunuyordu. Ancak Bolşevik devrimi sonrasında bunlardan sadece Türkiye Cumhuriyeti, bu öğretinin yaşayan başarılı bir uygulaması olarak kaldı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında yeni bağımsız Türk cumhuriyetleri ve özerk bölgelerle birlikte yeniden iç ve dış siyasette yapıcı bir öğretiye/doktrine olarak kendini göstermektedir. Bu öğreti, Türkiye’den başka Azerbaycan ve Kazakistan doğrudan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’da dolaylı olarak kurucu değerlerdir.Bu süreçte, pek çok yeni kurum ve kuruluş buna uygun olarak oluşturulmuştur. Türk Keneşi, Türksoy, Türk Akademisi vb uluslararası kuruluşlar gibi TİKA, Çağdaş Türk Lehçeleri, Uluslararası ilişkilerde ve Genel Türk Tarihi çalışmalarında Türk Dünyası Araştırmaları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı vb. buna örnek olarak verilebilir.

Türk dünyasının geleceği, kendi aralarındaki ilişkiler ve sorunların ortaya konması ve çözümlenmesi ile doğrudan ilgilidir. Bu bağlamda 1924-36 yılları arasında ve sonrasında Sovyetler Birliğini oluşturan cumhuriyetlerin iktisadi, siyasi, coğrafi ve ulusal gerçekleri gözetilmeden çizilen sınırları, bağımsızlık sonrası Sovyet sonrası Türk Cumhuriyetleri arasında ciddi sorunlara yol açtı.  Başta su ve enerji kaynakları olmak üzere, gıda güvenliğinden kaynaklı gerilimler pek çok sınır çatışmasına neden oldu. Fergana bölgesinde Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında iç içe geçmiş sınır sorunları önceliklidir. Bunlardan Kazakistan önce Çin ile olan sınır sorunlarını çözdükten başka, Türkmenistan ve diğer cumhuriyetlerle olan sınırlarını en yapıcı bir şekilde çözümleyen ülke olmuştur. Bu konuda en temel sorun kaynağı olan bölge Fergana vadisidir. Özbekistan ve Kırgızistan bu yönde önemli ilerleme sağlamışlardır. Kırgızistan ve Tacikistan arasında gerilim kaynağı olmaya devam etmektedir.

Bir diğer bölgesel gerilim kaynağı olan 50 milyar varil petrol, 9 trilyon metreküp doğalgaz rezervleri ile Hazar’ın Statüsü sorunu, 2018 yılında Aktau’da yapılan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Rusya ve İran’ın antlaşması ile büyük oranda aşılmıştır. Türk cumhuriyetlerinin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti niteliğini gerektiren kurucu değerleri ile mütenasip olarak barış içerisinde güvenlik esasına dayanan, kalkınma, refah yolunda ilerlemesi en sağlıklı yol olarak görünmektedir.

Yoğun ilgiyle takip edilen ve sorulan çok sayıdaki soruların cevaplandırıldığı seminer, TÜDAM müdürü Prof.Dr. Dr. Kemal POLAT’ın konuşmacı ve katılımcılara teşekküretmesiyle son buldu. Söyleşinin tamamı Anadolu Üniversitesi Youtoube adresinden izlenebilecektir.

ETİKETLER: ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.