Engelli Bireyler İçin COVID-19 Enfeksiyon Kontrol Stratejileri ve Halk Sağlığı Farkındalığı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi ve T.C. Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, engellilerin COVID-19 risk grubu içerisinde bulunduklarını; sağlık ve hayat kurtarma prosedürlerine erişimde diğer insanlara göre daha fazla güçlük çekebildiklerini, daha şanssız olabildiklerini belirterek engellilerin karşılaştığı sorunları dile getirdi.
Engelliler pandemiden olumsuz etkileniyor
“Küresel olarak 1 milyardan fazla insan – dünya nüfusunun kabaca yüzde 15 ‘i – en az bir çeşit engellilik ile yaşamaktadır. Bu bireylerin 15 yaş üstü olan 190 milyon kadarı (%3.8) herhangi bir vücut fonksiyonunu yerine getirmede zorluk yaşamakta, bu nedenle genellikle sağlık ve bakım hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır. Yaşlı nüfusun da (>65 yaş) yaklaşık %40’ı engellidir. Her beş kadından biri engellilik hali yaşarken, her on çocuktan biri de engellidir. Bir milyarlık engelli nüfusun %80’i gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Bu durum sorunun sosyal ve ekonomik boyutunu daha da ciddi hale getirmektedir. Öte yandan engelli insanların sayısı her geçen gün önemli miktarda artış göstermektedir. Engelliliğin artışı kazalar, afetler, savaşlar, çevre kirliliği gibi nedenlerin yanı sıra demografik eğilimler ve kronikleşmiş sağlık bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Neredeyse herkes, hayatın bir noktasında bir tür engellilik halini – geçici veya kalıcı – deneyimleme riskindedir. Geniş bir toplum grubunu oluşturan engellilerin, COVID-19 pandemisinden orantısız bir şekilde etkilendiği tespit edilmiştir. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü, pandemide engelli haklarının korunması çağrısında bulunmuş, Örgütün engelli hakları müdür yardımcısı Jane Buchanan, ‘Engelliler, normal şartlar altında bile dünyanın en marjinal ve damgalanmışları arasında yer alıyor. Hükümetlerin, COVID-19’a verdikleri yanıtta engellileri de özel olarak dahil etmek için hızlı bir şekilde harekete geçmedikleri sürece, salgın yayıldıkça engelliler ciddi enfeksiyon ve ölüm riski altında kalacaklar’ ifadesiyle konunun önemine dikkat çekmiştir.
COVID-19 pandemisi, engelli insanları yıkıcı sonuçları olan üç riske maruz bırakabilir:
1-Engelli bireylerin COVID-19’a yakalanma riskleri daha yüksektir.
Engelliler, el yıkama ve fiziksel mesafeyi koruma, maske takma, mesafeyi koruma gibi temel önlemleri uygulamada zorluk veya yetersizlik çekebilirler ya da hiç uygulayamayabilirler. Bu zorluklardan bazıları şunlardır; su ve hijyen tesislerinin engelliler uyum eksikliği, halk sağlığı bilgilerinin erişilebilir olmaması, genellikle aşırı kalabalık ve sağlıksız kurumsal ortamlarda yaşatılmaları. Bu sorunlar, engelliler gibi güç ya da kötü şartlarda yaşayan ve/veya insani acil durumlardan etkilenenler için daha da ciddi sonuçlar doğurabilme potansiyeline sahiptir.
Engellilerin bakım desteği almak için bakımlarını üstlenen aile üyeleri veya ücretli bakıcılarla yakın fiziksel temasa ihtiyaç duymaları COVID-19’a yakalanma risklerini artıran bir diğer önemli sorundur. Bakıcılar engelli bireylere infeksiyonu taşımada önemli rol alırlar. Kurumlarda yaşayan engelli bireyler ise temel hijyen önlemlerini almak ve fiziksel mesafeye uymak noktasında daha ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
2-Engelli bireylerin hastalığı daha ağır geçirme ve COVID-19’dan ölme riskleri daha yüksektir. Zihinsel engellik, engelli bireylerin daha az bir kısmını temsil etse de, bir çok eksiklikleri nedeniyle COVID-19’un ciddi sağlık sonuçları için daha yüksek riske sahip grubu oluşturmaktadırlar.
COVID-19 salgını öncesinde atfedilen ölümlere ilişkin bir çalışmada, zihinsel ve gelişimsel engelli kişilerde bu engelli olmayanlara kıyasla zatürreye bağlı ölüm oranının 2 ila 6 kat daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Bir çalışmada, zihinsel ve gelişimsel engelli kişiler arasında COVID-19 vaka ölüm hızı, 0-17, 18-74 yaş grubunda sırasıyla %1.6, %4.5 olarak, zihinsel yetersizliği olmayan gruptan (<%0.1 ve %2.7) daha yüksek bildirilmiştir. IDD kişiler arasında, COVID-19’da kötü sonuçların risk faktörleri olarak tanımlanan hipertansiyon, kalp hastalığı, solunum hastalığı ve diyabet gibi spesifik komorbiditeler nispeten yüksek sıklıkta bulunur.
Engelliler arasında önemli bir grup olan serebral palsili bireylerde COVID-19’dan ölüm ya da hasar kalma riskini artıran bir çok özelik vardır. Serebral palsililer, Diyafram ve göğüs duvarı kasları dahil solunum kas zayıflığı, öksürük refleksinin bozulması ve nörolojik yaralanma seviyesine bağlı anormal hisler gibi çok sayıda fizyolojik değişikliklere sahiptirler.
Küresel olarak, yaşlılar gibi engelli bireyler, bakım kurumlarında yaşayan insanların çoğunluğunu temsil ederler. Huzurevleri, bakımevleri gibi çeşitli kurumlarda yaşayan engelli bireylerde virüse yakalanma riski, bu ortamların dezavantajları nedeniyle yüksek olduğu gibi, hastalığa bağlı ölüm oranları da daha yüksek olmaktadır.
Engelli bireyler salgın sırasında sağlık ve hayat kurtarma prosedürlerine erişimde diğer insanlara göre daha fazla güçlük çekebilirler, daha şanssız olabilirler. Bazı ülkelerde, yoğun bakım yatakları, vantilatörlerin kullanımı dahil olmak üzere tedavi uygulama kararları, engelli bireyler aleyhine olabilir, olmuştur da. Yani ölümü toplumsal kayba neden olmayacağı düşünülen engelliler kolay feda edilebilirler. Ayrıca, tedaviye erişilebilirlik dahil olmak üzere engelli kişiler için sağlık, rehabilitasyon ve yardımcı teknoloji uygulamaları, pandemi nedeniyle engelsiz insanların sağlık sistemleri üzerindeki artan ihtiyaçları nedeniyle azaltılabilir.
3- Engelli bireyler, COVID-19’un sosyo-ekonomik sonuçları ve salgına karşı alınacak tedbirler konusunda da dezavantajlı durumdadır. Hızla gelişen bir salgında, insanların kendilerini nasıl koruyacakları, karantina ve tecrit sırasında hizmetlere ulaşabilme ve erişebilme yollarına dair bilgileri iyi edinmeleri esastır. Bu durumda bilgiye ulaşmadaki kısıtlılıkların yanısıra ayrımcılık, sosyal hizmetler, sağlık hizmetlerine ulaşım güçlükleri, eğitim engelleri de ilave edilince COVID-19 pandemisi, engelliler için daha da tehlikeli durum oluşturmaktadır. Gelişmiş bir Batı ülkesine ait zihinsel yetersizliği olan kişilerin yaşadığı bir kurumda gelişen H1N1 enfeksiyonu salgınının, zihin engellilerin düşük seviyedeki aşılama oranı nedeniyle yüksek ölüm oranına yol açtığını göstermiştir.
Koronavirus yayılmasını önlemek için izolasyon ve karantina gibi sosyal izolasyon gerektiren politikalar insanların çoğu için sıkıntılı uygulamalar olup, anksiyete veya depresyon gibi psikososyal engeli bulunan insanlarda daha da sıkıntılara yol açabilir. Bu nedenle ilave ruh sağlığı destek hizmetlerine ihtiyaç gösterebilir. Otizm veya Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan zihinsel yetersiz kişilerin fiziksel çevrelerinde kısıtlamalar olduğu durumlarda, olağan rutinlerini yerine getiremezler ve daha da kötüleşebilirler.
Hükümet politikaları, hem genel hem özel şartlarda engellinin kendine ait çevrede yaşamasını hedefleyen toplum temelli hizmetlerin devam etmesini ve kriz danışmanlığı programlarının herkes tarafından erişilebilir olmasını sağlayacak hususlar içermelidir. Toplum temelli hizmetlerin aksamaması, pandemi sırasında engelli ve yaşlı insanların zorunlu olarak yüksek risk yerleri olan kurumlara alınmasına yol açmaması açısından da gereklidir. Birçok ülkede engelli çocuklar, normal zamanlarda da kaliteli ve kapsayıcı bir eğitime erişmede sıkıntılar yaşamaktadırlar. Hükümetler okulları kapattığı zaman çoğu eğitim kurumu çevrimiçi eğitim uygulamaktadır. Ancak engelliler için bu destek pek mümkün olamamaktadır. Devlet desteği olmadan, veliler veya bakıcıların engelli çocukların okullarda alabilecekleri hizmetleri sağlamaları mümkün değildir. Çok dezevantajlı bu durum görme engelliler de dahil tüm engel grupları için geçerlidir.
Türkiye’de COVID-19 Pandemisinde Engelliler
Türkiye’de engelli nüfusu ile ile ilgili çelişkili bilgiler bulunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 2002 yılında yaptığı ‘Türkiye Özürlüler Araştırması’, Türkiye nüfusunun %12.29 (8,431,937)’unun engellilerden oluştuğunu belirtmektedir. 2011 yılı ‘Nüfus ve Konut Araştırması’ sonuçlarına göre, en az bir engeli olan 3 ve daha yukarı yaş nüfusun oranı % 6.9 (4,876,000 kişi)’dur. Engelli sağlık kurulu raporlarını esas alan ‘Ulusal Engelli Veri Sistemi’ ise tüm engellileri ve engel gruplarını kapsamadan engelli sayısını 2,529,701 kişi olarak bildirmektedir.
Türkiye’de COVID-19 ile ilgili ilk vakanın bildirildiği 11 Mart 2020 tarihinden itibaren COVID-19 tedbirleri özelinde engelliler için alınan önlemler şöyle sıralanabilir:
1-Sağlık Bakanlığı, engelli ve yaşlı bakım evlerinde uyulması gereken kurallar hakkında, Dünya Sağlık Örgütü ve benzeri uluslararası kuruluşlar tarafından bildirilen tavsiyeleri esas alarak kılavuzlar hazırlamıştır. Bu kuralları ve uygulamaları şöyle özetleyebiliriz:
2-İşitme engelli ve görme engelli bireylerin bilgiye erişimlerini kolaylaştırma çalışmaları yapıldı. Kamu kurum ve kuruluşlarında hazırlanan bilgilendirme rehberlerinin erişilebilirliği ile ilgili çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı EBA TV müfredatının işaret dili çevirileri hazırlanarak yapıldı. Filmlerin montajı EYHM tarafından yerine getirildi. Sağlık Bakanlığının engellileri bilgilendirme rehberleri, işaret dili tercümeleri hazırlandı (36 adet rehber). Ayrıca COVID ile ilgili videolar hazırlandı.
3- Topluluk karantinalarının uygulandığı dönemlerde engelli ve yaşlı kişilere yönelik sosyal destek vermek üzere Vefa Sosyal Destek Programı hayata geçirildi. 65 yaş ve üstü ile kronik hastalığı bulunan bireylerin evlerinden dışarı çıkmalarının yasaklanması sonrasında, temel ihtiyaçları karşılamak üzere, il ve ilçelerde faaliyete geçen Vefa Sosyal Destek Grubu koordinasyonunda talep eden vatandaşlara hala hizmet verilmektedir.
4- Engelli çalışanların salgının pik yaptığı dönemde idari izinli sayılması kararı çıktı.
5- Kronik hastalık ve engellilik raporları olan bireylerin eczaneden ilaçlarını alabilme imkanı tanındı.
6- Pandemi sonrasında psiko-sosyal destek çalışmalarının devamı sağlandı.
7- Otizmli ve diğer özel gereksinimli çocuklar ve ailelerine evde kaldıkları süre boyunda gönüllülerden oluşan bir ekip ile destek verilmek üzere ayrı bir mobil uygulama geliştirildi. Sistem üzerinden yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız dahi faydalanma imkânı bulmuştur (Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü, 2020).
Yukarıda belirtildiği gibi yaşlı ve engelli bireyler için COVID-19 pandemisinde çok şey yapılmıştır. Ama hala çözüm bekleyen önemli gereksinimler vardır. Örneğin aşılanma. Engelliler aşı için öncelikli grup olamamıştır. Bu durum bile yukarıdaki kaygıları doğrular niteliktedir. Şu sıralarda engellilerin en önemli COVID-19 sorunu aşılamadır. Engelliler aşılama için öncelikli grup olarak değerlendirilmeli ve bir an önce aşılama başlatılmalıdır.
Doğru önlemler ve hizmetler için her acil durumda, yüksek riskli popülasyonların ihtiyaçlarını iyi belirlemek, kimlerin büyük risk altında olduğunu tespit etmek, doğru müdahale stratejilerini, ardından müdahaleleri geliştirmek ve etkinliğini izleyebilmek ancak doğru ve detaylı bilimsel verilerin elde edilmesi ile mümkün olur. Engelliler gibi özel bir grup için anlamlı sosyal etkileşimleri öne alacak özel planlamalar yapılmalıdır.”