Yapamıyoruz, Siz Yapın!
Kim ne derse desin Eskişehir, barındırdığı büyük potansiyele rağmen Türkiye’nin en talihsiz illerinden biri bana göre… 20 senedir ülkeyi yöneten iktidara ve onun yerel temsilcilerine bakarsan merkezi yönetimin milyar dolarlık yatırımlarıyla şaha kalkan bir il. Bir o kadar sene Eskişehir’i yöneten belediye başkanına bakarsan bir dünya markası… Hal böyle ise şu soruyu sormak gerekmiyor mu? O zaman neden gelişmişlik endeksinde sürekli gerileyen bir il konumundayız?
Doğruyu söylemek gerekirse her iki tarafın da olmayan şeyler üzerinden yaratmaya çalıştıkları algı ile durumu kurtarma ve statülerini muhafaza etme gayreti var. Yerel iktidar Eskişehir’de her şey güllük gülistanlıkmış havası yayarken, ülkeyi yöneten iktidar da o kadar yatırım yaptık, bize nankörlük ediyorsunuz havasında.
Orada durun kardeşim. Biz ne körüz, ne de nankörüz. Ne yapılanı görmeyecek kadar nankör, ne de yapılmayanı fark etmeyecek kadar körüz.
Kör ve nankör olan birileri varsa o da sizlersiniz.
Bu şehir seçilmiş olsun atanmış olsun, kim neyi istedi de vermedi?
Birazcık olsun umut gördüğü sizlerin arkasında durmadı mı?
Sizi makam mevki sahibi yapmadı mı?
Hatalarınızı, kusurlarınızı, eksiklerinizi sineye çekmedi mi?
Her şeye rağmen defalarca ve defalarca size her türlü yetkiyi, vekaleti vermedi mi?
Peki siz ne yaptınız?
Milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları siz bu şehre ne kadar ne kattınız?
Bir kısmınız servetine servet kattı, bir kısmınız şapkamı koysam kazanırım edası ile yan gelip yattı.
Kavga etmeyi iş üretmeye tercih ettiniz.
Yapmadıklarınızın faturasını yaptırmıyorlar diyerek hep karşı tarafa kestiniz, işin kolayına kaçtınız.
Her ikinizin de derdi iş yapmak değil, karşı tarafa yar etmemek oldu.
Siyasi kibir damarlarınıza öyle işledi ki, bir şehri bu kibre kurban etmekten bir saniye tereddüt etmediniz.
Küstahdınız, bencildiniz, gayrı samimi idiniz. Hala da öylesiniz…
Oysa bu kent gerçekten samimi ve ehil ellerde olsa idi değil Türkiye’nin dünyanın sayılı illerinden biri olabilirdi.
Dünyada kaç tane kent vardır sanayi, tarım, turizm, madencilik, sağlık, eğitim, ulaşım gibi katma değeri yüksek bu kadar potansiyeli bünyesinde bir arada barındıran?
Ve kaç tane kent vardır bu kadar potansiyele rağmen gelişmişlik endeksinde sürekli gerileyen?
Bunun suçlusu kim peki?
Kim bunun sorumlusu?
Kim kör, kim nankör?
Ortada iki gerçekten biri var.
Ya siz bu potansiyeli görmüyorsunuz, ya da gördüğünüz halde bir şey yapmıyorsunuz.
Tabii bir üçüncü ihtimal, bu potansiyeli görüp harekete geçecek bir kabiliyetiniz yok.
İşte Eskişehir’in talihsizliği bu…
Potansiyel büyük, bu potansiyele hayat verecek kabiliyet ve kapasite yok.
Bu kabiliyet ve kapasiteye sahip insanlar da sistemin değirmeninde öğütülüp heba ediliyor.
“İcat çıkarma kardeşim”…
Çünkü herkes işgal ettiği statüden fevkalade memnun.
Akıllı adama, üretken adama, vizyoner adama kimsenin tahammülü yok.
Neden?
Koltuk sallanmasın diye…
Kimsenin rahatı kaçmasın diye…
Kim takar Eskişehir’in ve Eskişehirli’nin rahatını, huzurunu, geleceğini?
Takan birileri olsa idi, değerlendirebilecekleri yüzde onluk potansiyelle bile Eskişehir’i bugünkü ekonomik ve sosyal gelişmişliğin en az iki katına çıkarabilirdi.
Yapabildiniz mi? Yok…
Yapabiliyor muyuz? Yok…
Hani yapamıyorsanız biz yapalım diyorsunuz ya sayın Çalışkan, buyrun siz yapın…