Site Rengi

DOLAR 34,5256
EURO 36,1606
ALTIN 2.963,54
BIST 9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 18°C
Parçalı Bulutlu
Eskişehir
18°C
Parçalı Bulutlu
Cum 17°C
Cts 0°C
Paz 2°C
Pts 3°C

Bu Aralıkta Ölüm Var!

10.09.2019
A+
A-

Ayaz, demir ranzadan kalktı, kapıyı araladı, sokağa fırladı…

Alev, merdivenleri hızlı hızlı çıktı, kapıları kararttı, yatakları ağarttı.

Savaş, şehre duman saldı, evleri yıktı, denizleri kana buladı.

Zemherinin ateşle savaşıdır ölüm, kilitli kapıların, yıkık evlerin, sessiz sokakların hüznü, metanetin, asaletin zirvesidir ölüm…                                        İstatistikler üzerinden konuşulur başkalarının ölümü… Manşetler, rakamların emrinde… Toprak, hava, ateş ve sudur genel sebepler… Sonuçlardan ziyade sebepler ve rakamlardır umumu ilgilendiren…

Toprak kayması sonucu taş ocağında kaç işçinin kaldığı, donarak can veren yatalak kadının kaç yaşında olduğu, erkeğin, eşine kaç el kurşun sıktığı, boğulan mültecilerinin can yeleklerinin kaç lira ettiği… Mevzuatlar, insan hakları ve dini açıklamalarla birkaç gün gündemde kalır başkalarının ölümü. Biz yaşıyoruz ya, ne boğazımızda düğüm, ne aklımızda kördüğüm… Peki, yavaş yavaş ölenler kaçırmıyor mu uykularımızı? Sıcak yataklarda kâbusumuz olmuyor mu hâlâ? Şen kahkahalarımızı aniden bölmüyor, iştahımızı kesmiyor mu? Her şeyi somutlaştırma eğilimimiz ölümde de kendini gösteriyor… Günden güne eriyenler, her gün can çekişenler, an be an tükenenler aklımıza gelmiyor çünkü onların ölümü öyle sinsi ki göremiyoruz… 

Ölenler gidiyor, kalanlar yaşıyor diyebiliyor muyuz kendimizden emin? Varken yoksunluk en ağır ölümdür… Anne-baba sağdır, çocuk yatılı okuldadır, Eş yanındadır ama her gün kadının güvenini kırar, ümidini yaralar,

Düzenli bir iş vardır, doğruluğu, dürüstlüğü ve şevki azaltır,

Evlatlar vardır, huzurevinde her adımda yürek hoplatır,

Arkadaş vardır, kötülükleri arttırır, iyilikten uzaklaştırır. İnsan baştan kabul etmez bu ağır ölümü, tüm coşkusuyla hayata tutunmak ister. Kızar, öfkelenir, karşı çıkar. Hiçbirisi fayda etmez, elini kolunu bağlar. Yaşama tutunduğu dalları kırılır önce. Yaşama sevincini, geleceğe inancını, insanlara güvenini…

Bazen yaşamadığımıza inanarak kendimizi öldürürüz. Toprak atarız iyi huy ve tevekkülümüze,suda boğarız cömertlik ve letafetimizi, ateşle büyütürüz tamah ve hasedimizi, yelle saçarız yalanla kibrimizi… Ölümü, düğün gecesi gören yüce gönüllülerin topraklarında düğünleri kana bulayanlar var. Şeb-i Arus’tan bahsetmek bir kez daha önem arz ediyor. Merhametten, dostluktan ve hoşgörüden…

Hızla akan hayatın içinde yavaşlamalı belki de durmalı… Dinlemeli… Önce dinlemeli… Sonra dinlemeli… Şefkati hissetmek, hoşgörüyü gösterebilmek için bir kez daha dinlemeli… Hikâyeleri dinlemeli, acıdan hüzünden geçen hikâyeleri… Ölümün en koyu tonunu görmek, hayatın yeşeren dallarına tutunmak için bir kez daha kapı aramalı, kardeşliğe, insanlığa ve ümide…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.