Gençliğimin Üstü Kalsın
“Ne siz askersiniz ne de ben öğretmenim!” demişti Milli Güvenlik Dersi’ne gelen subay, sonra omuzlardaki yıldızları öğretmişti gözlerinde hiçbir ışıltı olmadan. Göğe bakma duraklarında yıldızları saymaya devam ettik biz oysa. Affan Dede’ye para sayıp çocukluğumuzu da satın aldık. Lakin onlar gençliğimizi çaldılar, geleceğimizi… Kelimelerimiz, notalarımız en önemlisi hayallerimiz vardı, ailelerimizin umutları vardı. Biz sınava ne bir dakika geç geldi diye ne de bir soru yanlış yaptı diye diskalifiye edildik bu maratondan. Şimdi hatırladığımızda yüzümüzde gülücükler bırakan komik bahaneleri vardı…
Üniversiteye giriş sınavında katsayı engeli çıkardılar; yazıyla otuz, rakamla 30 puanımızı kırdılar, kolumuzu bacağımızı da… Elimiz ayağımız kırıldıysa gayretten pençelerimiz, şevkten kanatlarımız vardı… Türkiye derecesi yapacak puanlar aldık. “Yeter ki üniversiteye kapak at!” diyenlere kulak asmadık. Hayalimizdeki meslekler olmamasına rağmen okullarımızda en iyi öğrenciler bizler olduk. Çünkü biz vaktinden önce kırağı yemiş çiçekli ağaçlardık. Neşeli, coşkulu akranlarımıza göre biz kanadı kırık kuşlardık. Bizim kadar çalışmayanların iyi okulları kazandığını görünceyapılan zulmün şiddetini idrak edebildik ancak. Biz geleceğiyle sınanmış bir gençliğiz; hayalleri işkenceye sokulan bir gençlik…
Bizi bu engel daha da güçlendirdi; biz hayal kurmayı öğrendik. Şartlar ne olursa olsun azimle sebatla çalışmayı hem de çok çalışmayı… Diğer gençlerin neşeli kahkahaları eşliğinde test çözmeye de alıştık, felaket tellallığı yapanların naralarına kulak tıkamaya da… Öyle çok çalışmışız ki onlarca üniversiteden mezun olsak ancak bu kadar ders alabilirdikhayattan…
Geleceğiyle sınanmış gençler olarak bizler, artık orta yaşlara doğru adım atıyoruz ki gençliğimizin son baharları diyebiliriz. Asırlar sürmesi düşünülen şubat ayazı şükür ki yerini baharlara bıraktı ülkemde. Alınmadığımız okullar, fişlendiğimiz kurumlar, kovulduğumuz kütüphaneler bize de kucak açtı; asker de olduk, öğretmen de… Aşkla, şevkle ve gayretle yol aldık bu güzel vatan toprağında.
Gençliğimizi çalanlar, vatan için çarpan yürekleri, körpe dimağları cendereye sokanlar şimdi ya toprağın altında ya da emeklilik günlerini geçiyorlar bir sahil kasabasında… Biz onları affettik hem de minnetle şükranla anıyoruz. Bize bu zulmü yapanlar her dem yeniden doğmayı, her dem genç kalmayı öğrettiler çünkü. Onun için gençliğimizin üstünü de onlara bağışlıyoruz. Umulur ki pişman olup toprağın koynunda veya kaz tüyü yastıklarında, vicdanları rahat yıldızları sayarlar!