Eskişehir Siyasetinde Güz Gülleri
Ülkede yer yerinden oynuyor, siyaset kendi havasında… Vatandaşın ekonomik ve ruhsal bunalıma düştüğü ve çılgınca umut aradığı bir süreçte, siyasetçilerimiz umut olmak bir yana umutsuzluğu daha da kronik hale getiren bir eylem ya da eylemsizlik içinde… Malum, Ak Parti’ye olan güven, kendi seçmenleri, hatta teşkilatları nezdinde bile günden güne hızla azalıyor. Ancak durum açık ve net ortadayken ne Ak Parti’de bir toparlanma var, ne de bu hali avantaja çevirmek için durumdan vazife çıkartabilen başka bir irade… Kimi kongre derdinde, kimi parti içi savaşlarla meşgul, kimi acemiliğinden ne yapacağını bilmiyor, kiminin de çok bildiğinden başı ağrıyor. Vatandaşın çileden çıktığı, erken hatta baskın seçimin çokça konuşulduğu bir dönemde parti merkezleri ayrı bir alemde, teşkilatlar ayrı… İYİ Parti lideri Meral Akşener’in milletin arasına karışıp hiç değilse derdini, tasasını dinlediği bireysel çabaları saymazsak ortada ne partiler var ne liderler ne de teşkilatlar… Çeyrek yüzyılı aşkın bir ömrü siyasetin merkezinde geçirmiş biri olarak siyaset üretmek adına bundan daha uygun bir ortam gördüğümü hatırlamıyorum doğrusu.
İsterseniz çıkalım Şelale Park’a, çayımızı yudumlarken tepeden bir bakalım Eskişehir’in siyaset manzarasına… Ak Parti’den başlayalım mesela…
Malum, Ak Parti bir yandan kendi iktidarının bekası, diğer yandan kongre derdinde… Kamuoyu yoklamalarında görülen o ki, hem kendisinin hem de baş destekçisi MHP’nin oyları hızla eriyor. Bu erimeye rağmen gerek mevcut, gerekse yeni kurulan partilerin bundan nemalandığını söylemek zor. Vatandaş kendisine güven ve umut telkin edecek bir yapıyı göremediğinden olsa gerek, Ak Parti’den eksilen oyların çoğu hala boşta duruyor. İhtimali ve şansı ne kadar az olursa olsun, özellikle muhalefet partilerinin eylemsizliği ve yanlış politikaları Tayyip Erdoğan için nisbi de olsa bir toparlanma alanı bırakıyor. Ancak bu noktada en önemli kozu olacak teşkilatlar, zaman içerisinde Tayyip Erdoğan’ın partiyi kurumsal kimlikten çıkarıp aile şirketine çevirmesi nedeniyle uzun süredir neredeyse işlevsiz durumda. Bir dönemi Erdoğan rüzgarını arkalarına alarak geçiren teşkilatlar, şimdi sahipsizlik nedeniyle çökmüş durumda. Buna rağmen il başkanı Zihni Çalışkan bireysel olarak bir şeyler yapma gayretinde. Fırsat buldukça ziyaretler, toplantılar gerçekleştiriyor. Kent gündeminde partisini diri tutmaya çalışıyor. Ancak yanında Ak Parti’nin ilk dönemlerindeki gibi bu gayretlere ortak olacak bir teşkilat yapısı ortada yok anlaşılan. Çalışkan’ın merkez ve taşra ilçelerden beklediği performansı aldığı söylenemez. Zira Hakan Çizmelioğlu başkanlığındaki Tepebaşı’nda toplantı yapacak adam bulmak bile zor. Sayıları 10-15’i bulan üyeler neredeyse yönetimle ilişkilerini kesmiş durumda. Odunpazarı’nda bir toparlanma gayreti gözlense de yerel politika üretmedeki yetersizlikler baş ağrısı… Son yerel seçimlerde başarısızlığa uğrayan Han, Seyitgazi, Alpu, Mihalıççık gibi ilçeler tabiri caizse sermiş durumda. İnönü İlçe Başkanı’nın serviste şiddet olayıyla gündeme gelmesi ise sanırım Ak Parti teşkilatı için tahammülü imkansız bir durum. Bu manzaraya bakınca Ak Parti içinde büyük bir değişimin gerekliliği son derece açık. Ancak ne var ki genellikle bazı gereklilikler parti yöneticileri ve milletvekilleri arasındaki çekişmelere kurban gidiyor Ak Parti’de. Eh durum buysa bedelini ödemek de partinin ileri gelenlerine düşer zamanı gelince. İleri gelenleri deyince milletvekillerini de es geçmemek lazım. Zira kendi aralarında ve her birinin bir başkasıyla mutlaka derdi olan milletvekillerinin Ak Parti’nin bu zayıflama sürecine hız kazandırdıklarını söylemek de yanlış olmaz. Zira hem kadroculuk yaptıklarını hem de kent gündeminden kopuk hale geldiklerini görmeyen, bilmeyen kalmadı. En basitinden günlerdir Eskişehir gündemini meşgul eden Kalabak meselesinde bile bir tekinin bir şey söylediğini görmedik, duymadık. Bütün bunları alt alta sıralayınca Ak Parti’nin önümüzdeki seçimlerde işi oldukça zor.
Ak Parti böyle de ana muhalefet CHP’de durum farklı mı? Tabii ki hayır. 21 Şubat’ta yapılan il kongresinde Kazım Kurt’un desteklediği Recep Taşel’in, Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç ın desteğini alan yılların politikacısı Abdülkadir Adar’a karşı seçimi kazanması yeni bir milat oldu adeta. 21 yıldır içinde seçim geçen her platformdan galibiyetle çıkan Büyükerşen ilk kez yenilmiş oldu. Deyim yerindeyse ilk yenilgiyi kendi partisinden aldı. İlk raundu il kongresinde kaybeden Büyükerşen, ikinci raundu da kongrede verdi. Yenilgiyi hazmedemeyen sayın hocamızın Recep Taşel’i il başkanı olarak tanımadığı, Taşel’e destek veren birçok belediye bürokratını sürgüne yolladığı sıkça konuşuluyor. Öte yandan CHP Tepebaşı ilçe yönetimi, il yönetimi ile bir araya gelmiyor. Milletvekilleri hoca korkusundan il binasına girmiyor. Ortaya çıkan manzara şu ki, CHP kendi içinde birbirlerine muhalefet etmekten iktidara muhalefet etmeye zaman bulamıyor.
MHP’ye gelince… İktidarın dümen suyunda idare-i maslahat siyaseti güden MHP sessiz sedasız ilçe kongrelerini gerçekleştiriyor bu sıralar. Burada da il başkanı İsmail Candemir’in Odunpazarı İlçe Başkanı Mustafa Komar’la programlar düzenliyor, ancak ne hikmetse Tepebaşı ilçe başkanı ile mesafeli duruyor. Öte yandan Candemir’in partisinin tek belediye başkanı olan Kadir Bıyık’la görüşmediği ve bu yüzden ilçe kongresine katılmadığı da gelen bilgiler arasında. İl başkanı ile arası olmayan Tepebaşı İlçe Başkanı Uğur Yüceses’in Ülkü Ocakları’ndan arkadaşı olan Kadir Bıyık’la yakın ilişkisi MHP içindeki safları da açık ediyor. MHP teşkilatında bunlar yaşanırken partinin milletvekili Metin Nurullah Sazak hepsinden azade, Ak Parti ile arasını sıcak tutup Cumhur İttifakı dairesinde MHP’nin genel politikaları üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor.
Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu marifetiyle kurucu il ve ilçe yöneticilerinin yüzde yetmişini tasfiye eden ve Tepebaşı kurucu ilçe başkanı, şimdiki il başkanı Mehmet Aktaş’la yeni bir yapılanmaya giden İYİ Parti nisbeten kafası en rahat partilerden biri… Liderleri Meral Akşener’in yükselen popülaritesi ve kendilerini yeni dönem siyasetin kilit partilerinden biri olmaya aday hale getiren süreçten parti içindeki herkes memnun. O nedenle akıllı ve ılımlı gidiyorlar.
Deva Partisi’ne gelince… Seçime girme yeterliliğini bir an önce almak adına diğer tüm illerde olduğu gibi Eskişehir’de de apar topar bir teşkilat kuruldu. Sessiz sedasız, şimdiye kadar adı sanı duyulmamış isimlerle listeler oluşturuldu ve genel merkez tarafından da onandı. Teşkilatlar kuruldu evet, ama o kadar. Kuşkusuz bir teşkilat kurmak ve bir sistem oturtmak kolay iş değildir. Büyük zaman ve emek ister. Ancak özellikle Türkiye gibi saat başı gündem değişen ve Eskişehir gibi ne zaman ne olacağı belli olmayan bir yerde siyaset yapıyorsanız, o kadar işin arasında politika da üretmek zorundasınız. Yeni kurulmuş bir partinin temsilcileri olarak, ülkenin ve siyaset yaptığınız şehrin sorunlarına herkesten fazla zaman ayırmak, eleştiri ve önerilerinizle kamuoyuna kendinizi hissettirmek zorundasınız. Ancak ne var ki bugün Eskişehir’de Deva Partisi’nin varlığından söz etmek maalesef mümkün değil. Siyasetin ve teşkilatçılığın acemisi bir görüntü hakim. Partinin koskoca teşkilat başkanı Nihat Ergün’ü il başkanı ofisinde ağırlayıp, kimseye görünmeden, dokunmadan yolcu etmek bile bu acemiliğin bir göstergesi. Bu ziyarette il başkanına sadece iki kişinin eşlik etmesi ise affedilir türden değil. Efendim sayın bakanın vakti vardı yoktu ben anlamam. O bakanın böyle bir zamanda Eskişehir’e ayıracak vakti de, o il başkanının onu kamuoyu önüne çıkaracak gücü de olacak. Bütün bunlar bir yana, daha dün bir bugün iki, il başkanı İsmail Haşim Ateş’in kendi atadığı Tepebaşı İlçe Başkanı Ebru Emre’nin istifasını istediği, Ebru hanımın: “İstifa etmiyorum, gücün yeterse sen beni görevden al” dediği, konuyu genel merkeze aksettiren il başkanının oradan da yüz bulamadığı bilgileri geliyor. Daha kamuoyuna ‘selâmün aleyküm’ demeden bu kavgalar başladıysa vay Deva’nın haline.
Gelecek Partisi’nin genç ve tecrübesiz olmasına rağmen gösterdiği gayretle göze dokunan il başkanı Mustafa Başak hakkında da bir iki kelam etmek isterim. Hem kendisi hem de teşkilatı siyaset tecrübesinden yoksun. Ancak genç, istekli ve azimli olması, en azından kendi eksiklerinin farkında ve bunu gidermek için bir çaba içinde olması takdire şayan. Attığı Twit’lerle şehir gündemine hakim olduğunu göstermesi, hatta gündem yaratabilmesi önemli. Ancak tabii ki mesele bununla bitmiyor. Kapatacağı çok açık var. Kendi ataması yapılalı uzun zaman oldu, hala Tepebaşı ilçeye bir başkan bulamamasının mazereti olamaz. Mustafa Başak için siyasetin acemisi dedik ama kıyas olması açısından şunu da ekleyeyim: Deva Partisi kendi teşkilat başkanını ofiste karşılayıp, ofisten uğurladı ya; Gelecek Partisi’nin genel başkan yardımcısı Feramuz Üstün de Eskişehir’e geldi. Gelecek Partisi teşkilatı kendisini iki yüz kişi ile karşıladı ve çarşı pazar gezdirdi. Vatandaşla yüz yüze getirdi, onlara dokunmasını sağladı.
Meseleyi toparlarken, zaman zaman keskin çıkışlarına tanık olduğumuz, bu nedenle başı sıkça derde giren Demokrat Parti il başkanı Hüseyin Özcan’a da bir parantez açalım. Yorgun bir teşkilatla siyaset yapma gayretini takdirle karşıladığımız bu kıymetli kardeşimizin son dönem söylemlerinde eskiye nazaran nüanslarla da olsa ivme kaybettiğini ve özellikle Büyükşehir’e mesafeli durduğunu gözlemliyoruz. Sebeb-i hikmeti nedir bilmeyiz ama siyaset yapıyorsanız kantarın topuzu doğru yerde durmalı diyelim ve noktayı koyalım.
İşte bize gelen bilgilerle ve kendi gözlemlerimizle Eskişehir siyasetinin manzarası böyle.
Velhasıl kelam; koyun can, kasap et derdinde…