“İnsanoğlu En Büyük Yenilgileri Sorgusuz Sualsiz Güvendiği Anlarda Yaşar”
“İnsanoğlu en büyük yenilgileri sorgusuz sualsiz güvendiği anlarda yaşar”
Yanılıyor muyum?
Hadi bu hafta biraz sosyolojik bir yazı olsun.
Toplum olarak o kadar çok değeri yitirdik ki,
O kadar dejenere olduk ki,
Buzu Ağustos sıcağında asfaltın ortasına koymuşuz gibi eridikkk gittik.
Halaihafaza etmeye çalıştığımız şeyler var elbet ama inanın öyle bir hayal kırıklığı yaşatıyorlar ki etrafimizdakiler adeta inanarak, güvenerek hata ettiğimizi yüzümüze tokat gibi vuruyorlar.
Yani güveni boşa çıkarmak değil de hata eden, herşeye rağmen ona güvenen bizler gibi
Utanmayı tarif etmiştim en son kitabımda,
İnsanların yüzlerinin kızardığı yıllar vardı.
İşte biz onu da yitirdik.
Ve en büyük öğretiler en büyük darbelerin en büyük hayal kırıklığının altında saklı.
Güvenmeyi öğretemeyeceğiz galiba çocuklarımıza.
Güven telkin etmeyi de.
Ayakta kalabilmeleri yaralanmamaları için kimseye güvenmemeyi öğretmeliyiz galiba.
Biz ne ara böyle olduk.
Ne ara içimize ayrık otları sardı.
Tüm güvenimiz güvelendi .
İman ve güvensizlik aynı bünyede ne zamandan beri yuvalandı.
Yine eskiler diyeceğim,
“Ölüm altın kapak” derlerdi
Ameli Salih olanlara tabiki
İnanın kapağın madeni tartışılır ama ölüm pislikten hainlikten güvensizlik ten ve artık tüm bu kötülüklerin içinde nefes alamayan her insan için müthiş bir kapak.
Ama öyle bir kapak olmuş ki artık yitirdiğimiz en güzel değerler bile o kapağın altında kaybolmuş.
Tüm iyi niyetime rağmen şunu söyleyebilirim
Hayatta her konuda itimad ettiğim insan üç kişiyi geçmez.
Ve o üç kişinin de en az ikisi ile ilgili hayal kırıklığı yaşayabilirim hazırım yani.
Hülasa o altın kapağın içine gidecek az biraz daha iyi niyetimiz var demek ki.
Ve keşke en azından insan olarak sadece güvenilmez olanları gömebilsek de dünya hala güvenilir insanlarla daha az yaralı insanlar ile yaşanabilir olsa.
Ah keşke hayat bayram olsa,
Ve bütün dünya buna bir inansa…