Site Rengi

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir °C
Eskişehir
°C
°C
°C
°C
°C

İyilik iyidir.

İyilik iyidir.

Herkes” onun ne kadar da iyi dediği” insanlardandı.
Yüreğinin götürdüğü yere git.Bu Susanna Tamaro’nun aynı adlı kitabından esinlenmeydi belki de.Kahvede, ve onunla ilgili genelde şu konuşmalar geçerdi;

” Abim kral biri be.Helal ossun.Bi telefon etti.Benim yıllardır askıda olan işimi pat diye çözdü! Beş kuruş harcatmadı yemin ossun!”

” Çözer tabii.Adamın kafası facit gibiydi ( facit kolla çevrilen hesap makinesi) Arkadaş bi kredi işim vardı.Tuttu kolumdan dooooru pankaya! Kefil oldu ya la! Gerçi bi kaç taksidi o ödedi ama!’

“Yengen çamaşır makinesi diye tutturdu.Çaresizdim.O gitti aldı.Seneti o imzaladı.Zar zor üç senede ödedim ama ödedim ya!”

 

” O da bir şey mi? Bir gün yanıma geldi.Bin lira lazımmış.Sonra ödedi hepsini de.Meğerse birinin sigortasını ödemiş.”

” He ya! O benim sigortaydı.Tüh unuttuğumu şinci hatırladım!On yıl önceydi.Tüh unuttum ona parayı geri vermeyi!”

“Elinde üç file vardı (poşet yoktu) pazardan bir şeyler alır.Kimsesiz bir iki insanın evine kadar götürürdü! Biri bi gün ” bir daha bu çürük meyvaları getirme!” Diye bağırıp iki de tokat atmıştı ona.Oysa giderken bir iki domates ezilmişti!”

 

O sırada kahvede biri bağırdı.
” Hadi beyler.Muhteremin cenazesine gidiyoruz!”
Kimse duymadı belki.Bir daha bağırdı.Bi daha bağırdı.
Kahvedeki kırka yakın insan, bırakın kalkmayı,kıpırdamadı bile.
Gene bağırdı onlara.
” Ulen hepimize yardım etti yıllarca!”
Sonra baktı gelen olmuyor.
İçinden” utanın ulen!”diyerek tek başına camiye, cenaze namazına katılmak için çekti gitti.
Cenazede İmam dahil dört kişi vardı.
Onlarda ölen rahmetliyi tanımayan insanlardı.
Cemaat katılmıştı elbette.
Cenaze namazına katılanların hepsi seksen yaşlarındaydı.
Neyse ki öğlen namazı kılan cemaatten genç biri omuz verdi de cenazeyi omuzlara aldılar.
İmam” rahmetliye hakkınızı helal ediyor musunuz?’ dediğinde, kimse tanımıyordu oysa.Ama en azından insandı deyip ‘ helal olsun” dediler.
Cenazeden sonra kahveye geldi gene.
Biri bağırdı.

” Hadi kareye bi kişi.Yerin hazır!”
O onlara baktı.
” Yok” dedi.” Burası iyi.Benim yerim burası!”
Onlar harala gürele devam ediyorlardı yaşamlarına.
Mahmut agaydı bu.Kimse ne iş yaptığını bilmezdi.Nerede yaşadığınıda.
Ama her gün o mahalleye gelirdi ve o insanlarla sohbet, muhabbet ederdi.
Tek bir kişiyi bile kırdığı görülmemişti.
Belki senaryosunu kendi yazdığı bir filmde ki bi karakteri oynuyordu belki de.
Ama farkedilen tek bir yanı diğerlerinden her hali ile farklıydı.
Bir çeşit oyundu oynadığı.
Kahvehanedekilere bakalım biz yeniden.
Oysa yaşam bir oyundu!
Bunu bilmiyorlar onlar kendi oyunlarına” devam ke!” Diyorlardı.
Hatta birisi ” helal olsun sana!’
Derken bir diğeri” cenaze kalabalık mıydı?” Dedi.
” Gerçi kimsesi yoktu garibin!”
Bi kaç gün sonra kahvehaneye gelenler tabelayı görünce şaşırmışlardı.
” Ne bu?” Dediler.

O da “söğüt gölgesi değil,Mahmut aganın gölgesi!” Dedi.
Tabelada” Mahmut Aganın Gölgesi” yazıyordu artık.
Onu yaşatmak istemişti.
Ölmüş olsa da bi çeşit yaşıyordu işte!
Onbeş gün sonra üç beş genç geldi.
Rahmetliyi sordular.
Sonra da” bize beş yıl sürekli burs parası göndermiş.Cenazesine gelirdik bilseydik.Ama anne ve babamıza tembih edip yemin ettirmiş.”Bırakın öldüğümü, bu burs olayını bile söylemeyin ” diye.
“Onlar yeminlerini bozup çocuklara yemin parası dağıttılar annem ve babam ” dediler.
İçerde oyun oynayanlardan en az beşine ev alırken yardım etmiş, çoğuna harçlık bile vermişti.
Ama ne yazık ki onlar ” evi bile yoktu kimsesizdi!” Diyordu.
Gel zaman git zaman bu zat-ı muhteremler değişti.
Artık bu değişimle birlikte “Mahmut Aganın Gölgesinde” her ay insanlar belli bir para toplayıp, garip gurabaya dağıtıyorlardı.
Mahmut Aganın Gölgesinde.
Mahmut Aganın Gölgesinde.
Öyle ya.

Söğüt gölgesi miydi burası!
Bilmiyorum ama sonunda bu işi dernek kurmaya kadar götürmüşler.
Valla ben sadece duydum.
Ama daha kuruluş zamanı olsa da , yaklaşık ikiyüze yakın üyesi garanti hazırmış.
Habersizce burs gibi her ay üç beş kuruş eğitim desteği verdiği öğrencilerden, mimar olan biri ilerde bina yapmak için arsa aramaya başlamış diyorlar.
Haaaa Avukat , doktor olanlarda ihtiyacı olanlara parasız destek sözü vermişler.Onlarda onun eğitim desteği verdiği çocuklardanmış.
Derneğin adı da aynı.
Mahmut Aganın Gölgesi!
Burs için sıra bizde diyorlarmış.
Bazı insanlar ölse bile, demek ki halâ yaşıyor ki, gölgesi bile oturacak yer olabiliyor.
Daha sonra, onun desteği ile Avukat olan gençlerden biri,Mahmut Aganın Gölgesine geldi ve şöyle konuştu”Arkadaşlar size Mahmut Agadan bir haber getirdim.
Hepsi şaşkınlık içindeydi.

İyi de o ölmüştü.
Sonra avukat genç onlara” hep merak eder dururduk .Mahmut aga ne iş yapar diye.Sonunda ne iş yaptığını bulduk arkadaşlar ”
Herkesin şaşkınlığı bir kat daha Mahmut aga yıllarca fakirlik çekmişti.
O mahalleye geldiğinde ise, şans eseri kendisine büyük bir ikramiye çıkmış ve neredeyse hemen hemen hepsine koşmuştu maddi olarak.
Ve sonuçta gider ayak olsada ikramiyenin kalan hepsini mahalledekilere bırakmıştı .Mahmut aga vefat etmişti ancak,gölgesi halâ yaşıyordu.
Mahalleli onun gölgesini yaşatmak için ne gerekiyorsa onu yapacaktı.
Çünkü o yaşarken de çok yardımcı olmuştu herkese.
Gölge işte böyle yaşardı.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.