Reklam Panolarında Kayıp Milyonlar: Savcıları Göreve Davet Ediyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik “yolsuzluk operasyonu”nda gözaltına alınan Kültür ve Medya A.Ş. yöneticileri ile reklam şirketi sahiplerinin ifşaatları; belediye kaynaklarının, kurulan paravan yapılar üzerinden nasıl sistematik şekilde aktarıldığını gözler önüne sermişti. Etkin pişmanlıktan faydalanan sanıkların beyanları ve para trafiğinin boyutu, sadece İstanbul’u değil, tüm Türkiye’yi şaşkına çevirmişti.

Ancak benzer bir sistemin Eskişehir’de yıllardır işlediği, Sayıştay denetim raporlarıyla çok önceden ortaya konmuştu. Tepebaşı Belediyesinin reklam ünitelerini usulsüz ihale yoluyla, Odunpazarı Belediyesinin ise Belediye Meclisi kararında açıkça tahrifat yaparak, milyonlarca lira değerindeki reklam alanlarını üçüncü kişilere bedelsiz şekilde devrettiği, resmi denetim raporlarına geçmiş durumda.

Dahası, aynı belediyelerin, mülkiyetlerinden çıkardıkları bu reklam ünitelerine daha sonra reklam ve tanıtım hizmeti adı altında fahiş bedellerle ödeme yaptığı yıllardır bilinmekte, fakat gereği yapılmamaktadır.

İstanbul’da yapılan operasyonlar neticesinde İBB’ye ait reklam alanlarının önce Kültür A.Ş’ye, ardından bu şirket üzerinden özel firmalara aktarıldığı, ve bu firmalar aracılığıyla yüksek faturalandırma ile belediye bütçesinin boşaltıldığı açığa çıkmıştır.

Şimdi gözler Eskişehir’de. Çünkü benzer hatta daha ağır hukuki ihlallerin, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinde de yaşandığı açıktır.

Sayıştay raporları ve resmi belgeler ortadadır.

Özellikle 6 Eylül 2017 tarihli Odunpazarı Belediye Meclis Kararı ve bu kararın 19 Eylül 2017’de Kaymakamlıkça onaylanarak yürürlüğe girmesiyle Başkan Kazım Kurt’a yalnızca “tahsis yetkisi” verilmişken, imzalanan sözleşmede bu yetkinin ötesine geçilmiş, Meclis kararı dışında bir metin yerleştirilmiştir. Sözleşmenin 2. maddesine eklenen şu ibareyle:

“Odunpazarı Belediyesi sınırları içinde yer alan ve Odunpazarı Belediyesine ait ekli listede yerleri ve sayılan belirtilen Bilboard ve CLP reklam ünitelerinin kullanım işletim hakkının devrini kapsar” denilerek, hukuki sınırlar aşılmıştır.

Bu durum açıkça görevi kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik, kamuyu zarara uğratma ve ihaleye fesat karıştırma suçlarını gündeme getirmektedir.

Kamu malı, kişisel tasarrufla değil, kanunla yönetilir.

Hiç bir Belediye başkanı, meclis kararlarını keyfi biçimde değiştiremez, sınırlarını aşarak belediyeye ait malı bir kuruş bedel ödemeksizin üçüncü kişilere devredemez.

Buradan açıkça ifade ediyoruz:

Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyoruz.

Sayıştay raporları, meclis kararları, sözleşme metinleri ve maddi deliller ışığında; bu açık kamu zararı zinciri hakkında ivedilikle adli soruşturma başlatılması bir zorunluluktur.

Halkımızı da uyarıyoruz:

Şeffaflık, hesap verilebilirlik ve kamu kaynaklarının korunması hepimizin sorumluluğudur. Belediyeler “ben yaptım oldu” anlayışıyla değil, kanuna ve kamu yararına göre yönetilmelidir.

Bu hukuk dışı uygulamaların üstünün örtülmesine izin verilmemeli, suç işleyenler her kim olursa olsun adalet önünde hesap vermelidir.