Siyasette Neler Oluyor?….
Batı siyaseti ve bizim siyasetimizin gelişim süreçleri farklıdır…Çünkü tarihten devam edegelen sosyal süreçler ve davranıl kalıpları aynı değildir…O yüzden batının sosyolojik ve siyasi tanımlamaları ve sınıflamaları şablon olarak bize pek uymaz…
Fransız ihtilali burjuvazinin aristokrasiye karşı ayaklanması ve güç mücadelesidir…Bizde ise aristokrasi olmadığı için ve hakim sınıf aristokrasi olmadığı için bu kalıp ile kendimizi tanımlamak pek mümkün değildir…
Ağır sanayimiz olmadığı için batının tanımladığı işçi sınıfı da yoktur bizde…Çin’deki köylü kavramı bizimki ile hiç benzemez, batının ise bambaşkadır…
Yani güya evrensel(!) siyasi ve sosyolojik tanımlamalar kullanarak biçilen elbiseler bize pek uymaz…
Elbette bizde de sınıflar ve ayrımlar vardır ve olmuştur ama kendine münhasır…
Fransız ihtilali sonrası gelişen ulus devlet fikri yine bize dar gelen elbiselerden biridir ve üzerimizde pek çok potluk yapmıştır…
Bizim yine münhasıran geliştirdiğimiz elitler ve hakim tabakalar başka dinamikler içerir…
Gerçi bazı kavramların örtüştüğü de var…
Özellikle son yüzyılda…
Mesela jakobenizm…
Mesela lümpenlik…
Ama batıda lümpen proleterya tanımlanmış iken bizdeki lümpen küçük burjuvadır…
Son yüzyılın başındaki rejim değişikliğinde bu milletin kontrolü ve idaresini sağlamak için dörtlü bir vesayet sistemi kurgulanmıştı:
– Ordu
– Yargı
– Bürokrasi
– Akademi
Millet bu prangaları ve vesayet odaklarını 50 yıllık bir mücadele sonrasında kırmayı başardı sayılır…
Lakin bu yolda kayıplar da çok oldu…
Hızlı refah artışı bozulmaların önünü açtı…
Bu mücadelenin sonunda iktidarın ucuna yapışıp güç devşirenlerin büyük kısmı;
eski egemenlerin dün süfli diye tanımladıkları yaşam tarzlarının dünya cazibesine çok çabuk kapıldılar ve mücadele ettikleri ile işbirlikçi olmayı seçtiler…
Toplum ile bağlarını kopardılar…
Yokluk ve baskı zamanının inanmış dava erleri , varlık ve özgürlük zamanının generalleri olmayı seçtiler…
Milletin içinden gelip derdini bilenler bugün millete jakobence hükmetmeyi seçtiler…
Dün davamın neferiyim diye koşturanlar bugün…
Ben davam için siyasette var olmak istiyorum diyenlere ilk soru olarak:
-Kaç paran var? Kaç para harcayacaksın diye sormaya başladılar…
Siyasete adım atmanın başlangıcı için yeterli parası olmayanlar da lümpenliğin dibine vurmak zorunda bırakıldılar…
Durum budur…
Bu hale getirenler hala zirvenin bir alt halkasındaki seçicilerdir…
Şimdiye kadar her başarısızlıkta zirveye, eteklerdeki lümpenleri günah keçisi ilan edip kurban olarak sundular…
Bu taktikleri hala işe yarayacak mı bakıp göreceğiz…