TÜRKİYE VİZYONU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİ
Eskişehir Valiliği ve Sivil Dayanışma Platformunca düzenlenen programa Vali Erol Ayyıldız, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı İsmail Ergüneş, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu, Cumhurbaşkanı Danışmanı ve Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Çolak, Eskişehir Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Özcan, AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan, gazeteci yazar Mehmet Çek ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Vali Ayyıldız, “İlk çağlardan itibaren kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış, Selçuklu ahilerinin kardeşlik bağları ile yoğrulmuş, Osman Gazi’nin rüyasındaki ulu ağacın kök saldığı: Kuruluşun beşiği olan Yunus Emre’nin diyarına hoş geldiniz.” diyerek sözlerine başladı.
Dünyamız ve ülkemiz açısından çok önemli gelişmelerin yaşandığı bu günlerde gerçekleştirilen atılımlarla, siyasi ve ekonomik anlamda özgürleşerek dünyada Büyük ve Güçlü Türkiye olarak adımızdan söz ettirir hale geldiğimizi ifade eden Vali Ayyıldız konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Ortak dil, tarih ve Kültürel bağlarımızın bulunduğu Kardeş Türk Devletleri ile ilişkilerimiz birçok alanda ortak yarar temelinde hızla gelişmiştir.
Ekonomik, ticari ve kültürel is birliğimiz her geçen gün daha da kuvvetlenerek büyümeye devam etmektedir. Güçlenen ilişkilerimiz düşmanlarımıza korku, dostlarımıza güven vermektedir. Dünyada eşine az rastlanan sondaj filomuz mavi vatanımızda Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamit Han önderliğinde çalışmalarına devam etmektedir.
Dünya dijital teknolojiler üzerine inşa edilen yeni bir döneme doğru hızla ilerlerken bizim hedefimiz: Bu üretimi kendi medeniyet birikimimizin, kendi kültürümüzün, kendi değerlerimizin üzerine inşa etmektir. Cumhuriyetimizin yeni asrına doğru ilerlediğimiz bugünlerde devletimiz milli teknoloji hamlesi ile, üniversitelerimizle, Araştırma-geliştirme merkezlerimizle çalışmaları hız kesmeden sürdürmektedir.
Ecdadımızın küçük bir beyliğin bir cihan devletine doğru giden yolun tohumlarını attığı şehrimiz sanayi, tarım, turizm, demiryolu, eğitim gibi alanlarda önemli projelere imza atarken Yunus Emre’nin gönül dünyası, Nasrettin Hoca’nın irfanı yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir.
Yüzyıllar boyunca hangi şartlar altında olursa olsun tarih yazan, destanlar yazan bir millet olarak en büyük gücümüz vatan sevdamızdır. Sermayemiz birlik beraberliğimiz, kardeşliğimizdir. Bu güç ve sermaye ile yarınlara Türkiye Yüzyılı mührünü vurmaya hazırlanıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle ilimize teşrif eden kıymetli misafirlerimize hoş geldiniz diyor, programın ilimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.”
Daha sonra programda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu, toplantının interaktif formatta yapılacağını söyledi.
Türkiye Yüzyıl’ının ve 2023 yılının millet ve devlet için önemli bir tarih olduğunu vurgulayan Köroğlu, “Türkiye Yüzyılı davası daha müreffeh, her açıdan ekonomik, sosyal, ticari bütün açılardan daha müreffeh bir Türkiye, daha demokratik bütün bireylerin kendilerini hür ve mutlu hissederek bir ülke vatandaşı mensubiyetiyle hareket ettiği ve bizden sonraki nesillere bu emaneti bıraktığımız daha demokratik bir Türkiye ve bütün açılardan sağlıkta, tarımda, savunma sanayinde, iç güvenlikte, teknolojide tam bağımsız Türkiye davasıdır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Danışmanı ve Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan ise Türkiye’ye dair her sözün kendileri için mukaddes olduğunu belirtti.
Türkiye’nin önemli bir paradigma değişikliği yaptığını söyleyen Ogan, şunları belirtti:
“Devlet olarak yaptı, toplum olarak yaptı. Toplum için devlet anlayışına geçti. Eskiden devlet için toplum anlayışı, paradigması artık bugün hiçbir literatürde karşılık bulmayan bir kavram olarak kaldı. Özellikle demokrasi alanında vatandaşlar arasındaki devlet yaklaşımı, devlet vatandaş ilişkilerindeki hukuk, vatandaş lehine, belli toplum kesimlerine yapılan ayrımcılık, inkar asimilasyon politikalarının kaldırılmasıyla ayrımcılık politikalarının son bulmasıyla artık Türkiye’de vatandaşlarla devletin bütünleşmesi arasındaki bütün duvarlar yıkılmış oldu. Bu çok önemli bir devrimdi, çok önemli bir paradigma değişikliğidir.”
Ogan, 20 yıl öncesinde Türkiye’de en büyük sorunlardan birinin siyaset ve siyasetçiler üzerine kurulan vesayet yapısı ile darbeci geleneklerin oluşturduğu vesayet kurumları üzerinden atanmışların seçilmişler üzerindeki tahakkümü olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tahakküm yıkıldı. Türkiye vesayetten kurtuldu. Artık gazetelerde ismini söylemeyen, ismi verilmeyen bir üst düzey askeri yetkilinin beyanlarıyla Türkiye yön belirleme durumundan çıkmıştır. Büyük bir sistem reformu yaptı. Türkiye vatandaşa hiç bugüne kadar siyasi hayatımızda örneği olmayan, dünyada da başka benzer örnekler olsa da aslında orijinal örneği olmayan bir sistemi ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetim reformu yapacağım.’ dedi. Vatandaşın önüne sundu. Vatandaşımızın yarısından fazlasının desteğiyle beraber Türkiye istikrarsızlıktan ve koalisyonlar döneminden kurtulmuş oldu.”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı İsmail Ergüneş de Bakanlığının daha çok sosyal korumaya, yardıma ve hizmetlere ihtiyaç duyan bir kesimin gereksinimlerini karşılayan bir kurum olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de 2002 yılından itibaren sosyal hizmet ve sosyal yardımlarda önemli bir devrim yaşandığını vurgulayan Ergüneş, 1975’lerden sonra dünyanın neoliberal politikalara gittiğini aktararak, “Neoliberal politikalara geçişin sebebi şudur, kamu harcamalarında sosyal harcamaların, eğitim, sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmet harcamalarının ciddi bir yekun tutmasından sonra artık devletler bu sosyal harcamaların kısıtlanması, sınırlanması, daha fazla kaynak aktarılmaması gerektiği noktasında bir politika değişikliğine giderek neoliberal politikaları belirlemiştir. Dünyada akan yön budur. Ana akım budur.” değerlendirmesinde bulundu.
Ergüneş, 2002 sonrası sosyal yardım ve sosyal hizmetlerdeki radikal dönüşümün Türkiye’yi diğer dünya ülkelerinden ayırdığına değinerek, “Türkiye’nin sosyal yardım ve hizmetlerde, sosyal koruma kalkanını güçlendirerek bu ülkenin ürettiği zenginliği, refahı, toplumun alt gelir grubuyla paylaşmasına yönelik koymuş olduğu iradenin bir tezahürüdür.” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının hizmetlerini talep odaklı olmaktan arz odaklı olmaya çevirdiğini aktaran Ergüneş, şöyle dedi:
“2002 öncesinde bizim bu söylediğimiz kesimler, devlet dairelerinin önünde sosyal yardımlaşma vakıflarının önünde kuyruğa girerek sosyal yardım ve sosyal hizmet talep ederken biz arz odaklı bir sistemi getirmek suretiyle yani devleti vatandaşın ayağına götürerek, devleti ve çalışanlarımızı, personelimizi saha taraması yaparak, hanelere göndererek o hanedeki engelliyi, yaşlıyı, yetimi, öksüzü, şehit yakınını, gaziyi, şiddete uğrayan kadını tespit edip merkeze gelip bu hanenin ihtiyacına göre sosyal yardım ve sosyal hizmet üreten bir devlet anlayışına geçmiştir.”
Ergüneş, Bakanlığının sosyal yardım ve sosyal hizmetlerde aile odaklı bir yaklaşım ortaya koyduğunu da vurgulayarak, “Yani bizler bir engellimizin, bir yaşlımızın, bir çocuğumuzun herhangi bir sebeple kurum bakımına alınması gerektiği bir durumda artık bunları en son çare olarak kurum bakımına alıyoruz. Olaya bakışımız aile odaklı ve engellimizi aile yanında tutmaya çalışıyoruz. Çocuğumuzu ailesinin yanında tutmaya çalışıyoruz. Yaşlımızı ailemizin yanında tutmaya çalışıyoruz ve bunları sosyoekonomik desteklerle ve diğer hizmet modellerimizi de sağlamaya çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.