12 Eylül’ün Yaşarken Öldürdükleri
Okullar kapanınca, her sene olduğu gibi o sene de harman kaldıran babama yardım etmek için köye gitmiştim. 15 Eylül’de okullar açılacağı için bir hafta önceden Eskişehir’e geri döndüm. O sene liseyi bitirecektim. Alanönün de oturan amcamın yanında kalıyordum.Kardeş gibi büyüdüğümüz iki kızı vardı.Büyük kızı Nesrin ile beraber Atatürk Lisesine gidiyorduk.
Babam,koyu Ecevit’ci olmasına rağmen 12 yaşında gittiğim Ülkü Ocağında “Ülkücülük” ateşi ile beraber vatan aşkı yüreğime düşmüştü. 1970’lerin sonuna denk gelen lise dönemimiz çok zor geçiyordu. Evimizin bulunduğu Alanönü ve Atatürk Lisesi solun kurtarılmış bölgesiydi.Koca lise de çok az Ülkücü olarak okumaya ve hayatta kalmaya çalışıyorduk. O günlerin Okul zamanlarını sadece yaşayanlar bilir.

Hamamyolunun girişinde bulunan Emek Kafe sınırdı.Liseye ve eve gidesiye kadar can güvenliğimiz yoktu.Her an başımıza bir şey gelebilirdi.
12 Eylül sabahı Nesrin uyandırdı”Abi ihtilal olmuş” dedi.
Acaba ihtilal neydi???
Hikaye gibi ama radyoda Hasan Mutlucan kahramanlık türküleri söylüyordu.Dışarıda askeri araçlar ve asker hariç kimse yoktu.
Lise de karıştığımız kavgalardan dolayı bir kaç kez polislik olmuştuk.Polis bol nasihatın yanında biraz da tokat atarak bırakmıştı.
Daha 16 yaşındaydım ilk anda hiç bir şey anlamamıştım.
Televizyonda anarşistlerin yakalandığı gösteriliyordu.Kenan Evren vatan,millet diyordu.
Bizde vatan,millet diyorduk.
İstiklal Marşı yerine enternasyonel marşı okutan öğretmen ile atışmıştık.
Atatürk’e faşist diyerek fotoğrafını sınıftan indirerek onun yerine komünist liderlerin fotoğrafını asan grupla tekme tokat kavga etmiştik.
Dinimize,orucumuza,Peygamberimize hakaret eden;“Muhammed’in piçleri yıldıramaz bizleri”sloganı atan grubla dalaşmıştık.
Polis ve askere hiç bir saygısızlık yapmamıştık.
O zaman İhtilali yapanlar da bizim gibi düşünüyordu.
Daha 16 yaşındaydım.
İhtilali yapanların vatan,milleti ile bizim vatan ve milletin aynı olmadığını bir sağdan bir soldan diye
Mustafa Pehlivanoğlu.
Cevdet Karakaş.
Fikri Arıkan.
Cengiz Baktemur.
Ali Bülent Orkan.
Ahmet Kerse.
Selçuk Duracık
Halil Esendağ.
İsmet Şahin’i idam ettiklerinde anladım.
Daha 16 yaşındaydım.
O günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı.
12 Eylül’ün kudretli adamı Haydar Saltık,darbeden bir kaç yıl sonra gazete demeç verdi.”İhtilalin olgunlaşması için bekledik”
İhtilal şartları olgunlaşsın diye bizi birbirimize kırdırmışlar.
Marks’ın,Lenin’in,Stalin’in,Mao’nun,aponun posterlerini taşıyanlar ile Atatürk’ün resmini yerden kaldıranları aynı kefeye koydular.
Mehmetçik’e,Polise kurşun sıkanla onlara siper olanları ibret olsun diye aynı darağacında sallandırdılar.
İlk idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun özellikle annesine hitap ettiği veda mektubunda;
“Sevgili anneciğim ve babacığım,
sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz,ve yetiştirdiniz.
benim sizlere karşı islemiş
olduğum hataları vesuçlarımı affedin hakkınızı helal edin.
Ben sizlerin bir evladınız olarak,
bugüne kadar cenab-ı hakkin ve
onun resulünün, yüce peygamberimizin yolundan ayrılmadım.Alın yazımız böyle yazılmış.”der.
Mustafa Pehlivanoğlunun idamındam sonra anneme bir daha sarılamadım.
Hiç yaşamadığım çocukluğumu ihtilal olgunlaşsın diye 12 Eylülden önce çalmışlardı.
İhtilalci cuntacıların gençliğimi,geleceğimi öldürdüklerinde daha on altı yaşındaydım.
Rahmet-i Rahman’a uğurladığımız Ülkücü kardeşlerimizi rahmet,minnet ve saygı ile anıyorum.