Site Rengi

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir °C
Eskişehir
°C
°C
°C
°C
°C

Gözünüzü ve Kulağınızı Topluma Verin !

24.09.2025
A+
A-

Türkiye’de iktidarıyla muhalefetiyle bütün siyaset kurumu ve ona eklemlenen medya ile milletin gündemi arasında büyük bir uçurum var. Onlar toplumun gerçeklerinden kopmuş durumda.

AK Parti içerisinde az sayıda kalan aklıselim insanlar, ısrarla Reis Bey’in etrafını saranların, toplumun gerçekleriyle Reis Bey arasında mesafe açtığını söylüyor. Bu tespit bize göre de tamamen doğrudur.

Hiç kimse Türkiye’nin içe kapanmasını istemiyor. Ancak içeride çözülmeyi bekleyen çok büyük sorunlar var: adalet, eğitim ve ekonomi. Gelir dağılımındaki eşitsizlikler ve hayat pahalılığı, belirli bir kesim hariç, herkesi derinden yaralıyor. Mehmet Şimşek’in haftalık olarak açıkladığı Merkez Bankası rezervleri tek başına bir çözüm değildir; zira ekonomi istatistikten ibaret değildir. Örneğin, devletin hizmet karşılığı aldığı harçlara yüzde 44 zam yapılırken, ücretlilere sadece yüzde 17–18 artış verilmesini istatistiklerle açıklayabilir misiniz? “Ver ver ver, Allah aşkına bunun sonu yok mu?” sorusu bu noktada toplumun ortak feryadına dönüşüyor.

Devletin birinci görevi, Aristo’dan bu yana değişmedi: Kamu güvenliği. Kamu güvenliği ancak sağlam normlara dayalı bir güvenlik ve adalet sistemi ile sağlanabilir.

Devlet Bahçeli, “Sokaklarda asayişsizlik yaratılmak isteniyor” diye defalarca uyardı; ama herkes ölü numarası yapıyor. Depremde, yangında, maçta sürekli oradan oraya koşturulan polisi, meteoroloji müdürlüğünde çalışan memurla aynı kefeye koyamazsınız.

Bir milyon yıl önce hazırlanmış Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile bugünün suçlularına karşı mücadele etmeye çalışırsanız, polisi eli kolu bağlı hale getirirsiniz.

 

Kamu güvenliğinin diğer ayağı ise adalettir; adalet, devletin vicdanıdır. Hukuk, matematik gibi soyut doğrulardan ibaret değildir; içinde insan vardır.

Bu nedenle adaleti sağlayacak insanları doğru seçmek hayati önem taşır. 16 yılı okulda geçmiş, hayat tecrübesi olmayan, 22 yaşında yeni mezun bir gencin hâkim-savcı adayı yapılması ne kadar doğrudur? Savcı ile hâkimin aynı lojmanda oturması doğru mudur?

Bir avukat yanlış hukuki eylemi nedeniyle barodan uzaklaştırılabilir, hatta ruhsatını kaybedebilir. Doktor yanlış teşhis nedeniyle cezai ve idari ceza alabilir. Projeci mühendis, imzasını attığı projeden sorumludur.

Ama bir hâkim ya da savcı verdiği yanlış karardan ötürü hiçbir sorumluluk üstlenmez. Bu ne kadar doğrudur?

Bunlar sistemi eleştirmek adına sorulabilecek en masum sorular. Çünkü sistemde ciddi bir sorun var.

İnsanlar artık sosyal medyada, kadın programlarında adalet arar hale geldi. Devlet koruması altındaki Ahmet Minguzzi ailesini tehdit eden çeteler o kadar fütursuz ve korkusuz ki her eylemlerini kamuoyunun gözünün içine baka baka yapabiliyorlar.

Adaletten korkmayan bu çeteler, Sedat Peker ismini duyunca kaçacak delik arıyor. Sizce bu normal midir? Bu durumdan Sedat Peker bile rahatsız olurken, rahatsız olması gerekenlerin sessiz kalması daha da vahimdir.

Sistemi dizayn etmesi gereken kanun koyuculara baktığımızda da tablo iç açıcı değildir. Bir selamıyla Anadolu’yu ayağa kaldıracağını söyleyen ama sonunda boş tarlalara selam veren Ahmet Davutoğlu’nu hatırlamayan yoktur. Kendisi, “Ahmet Davutoğlu Sendromu” diye literatüre geçebilecek türden, toplumdan kopuk kibirli siyasetçi profilinin örneğidir. Reis Bey olmasa bu profillere kimse oy vermez. Aksini iddia eden varsa buyursun Ahmet Davutoğlu gibi meydana çıksın, aldığı yüzde 0,003’lük oyla gerçeği görsün.

Reis Bey her balkon konuşmasında kibire karşı uyarır. Fakat görüyoruz ki onun talimatları, öğütleri havada kalıyor. Ankara, kulağını hakikate kapatmış, gözünü gerçeğe kör etmiş durumda. Kuruluşundan beri içinde bulunduğumuz AK Parti ne yazık ki kan kaybediyor. Eline verilen kâğıdı okumaktan aciz, düşük profilli kişiler vitrine taşınıyor.

Unutmasınlar: Eğer bugün bir şey oldularsa, bu makamlarını ve itibarlarını Reis Bey’e borçlular. Yoksa kendi sevimsizlikleriyle evlat olsalar sevilmezlerdi.

Bugün ise AK Parti, bir dava hareketi olmaktan uzaklaşıp, ne yazık ki değer yerine çıkarı, liyakat yerine menfaati önceleyen ellere bırakılmış görünüyor.

Bir zamanlar inançla kurulan bu çatı, şimdi yalnızca kendi gölgesini büyütmek isteyenlerin sığınağına dönüşüyor.

Onların tek mahareti, Ankara’da sandalye kapmak için yollar aramak; tek marifeti de bu yolları kendi bildikleri usullerle döşemek… Biz her defasında “Daha kötüsü olmaz” diyoruz; ama onlar, değerleri hiçe sayarak, her seferinde bizi yanıltmayı başarıyorlar.

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.