Siyaset Zor Mecra
Siyaset zor mecra be dostum…
Donanım ister.
Çok bilmen yetmez.
Bildiğini satma marifeti ister.
Ses ister en güründen
Gözün uyusa gönlün uyumasin ister.
Dilin sadece ağzının içinde olmamalı mesela.
Kaşı konuşmalı insanın, eli, kolu, bakışı, dikilişi her hali lisanıdır..
Dersini iyi çalışmalısın..
Ulaşamayacağın kimse de olmamalı, ulaşamayan kimse de…
Tepeden bakmamalı kimseye…
Omuzuna dokunmamalı, elini tutmalı, hatta bırakmamalı.
Siyaset bir ülkenin km tabelası gibidir.
Bir ülkenin duvar saati gibi.
Yanındakiler de önemlidir, arkandakiler de hatta karşındakiler bile…
Şahsi beklentilerle siyaset yapılmaz. Evet, yapılmamalı…
Hani derler ya; dava adamı.
İnanırsanız gelir devamı ama kendinizin bile inanmadığınız bir şeyi güya savunursanız ’aha kapı, aha da sapı……’
Siyaset zor iş dostum.
Daraltır çevreni, bazen en sevdiklerim selam vermez bazen hatta kardeşin.
Konuşurken kimse mangalda kül bırakmaz ya hani.
Özgürlük, barış, demokrasi diye.
Ama işte o en yakınlarını su sıraladıkları tekerleme gibi sloganları sana örtüştüremezler
Ötekileştirirler, saygı duymazlar hatta irtibatı koparıverirler.
Siyaset vebaldir demek ki bayağı.
Ciddi donanım ister.
Hani şu ateist Aziz Nesin bile savunduğu davada, donanımlı yere sıkı basan ve ’ben buyum rengim budur’ diye korkmadan çekinmeden söyleyebilen yurekli bir yazardı ya.
İşte tamamen mantık bu.
Neye inanırsanız inanın, neyi savunursanız savunun ama… Neye inandığınızı bilmeden savunmayın.
Yere sıkı basmak için de donanım gerekir.
Yani dostum siyaset baya uzmanlık gerektirir.
Konuşmak değil marifet, doğruyu konuşmak,
Koşmak değil marifet, hızlı ve doğru hedefe koşmak.
Bilmek değil marifet, bilgiyi satmak marifet.
Seçilmek değil marifet, yönetebilmek marifet,
En önemlisi memnun edebilmek marifet.
Ve sonunda malesef güya herkesin nefret ettiği siyaset.