Umutsuzluk Özlemi
Bukowski’yi siz bilirsiniz de, Google alimi, filozof, belediye yandaşı, kimi hem yandaşı hem maaşlı ama nasıl oluyorsa tarafsız, bağımsız, özgür… gazetecileri bilir mi bilmiyorum. Bukowski Amerikalı yazar ve şairdir. Romanlarındaki karakterleri darmadağın ve depresiftir. Sosyal medyada bir tanıdığımız Bukowski’nin yeni yıl ile ilgili sözlerini aktarınca 1 yıl önce 25 Ocak 2020 tarihinde kaleme aldığımız yazı aklıma geldi. Tekrar okudum lütfen siz de tekrar okuyun. Bukowski: “Nice mutlu yıllara demeyeceğim, çünkü değişen bir şey yok. Günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı, dekorlar ve sahneler aynı, kandırılanlar aynı. Ve yine aynı olacak; sahte kahkahalar, sıra dışı böğürmeler”
Rahmetli Muhsin Bey’in dediği gibi: “Düz yaşıyoruz, düz duruyoruz, düz yürüyoruz.” Eğri büğrü yaşayan, yürüyen tüm eğrilere selam olsun. Takdir sizin; bir yılda ne değişmiş ki, yeni yıldan umutlanalım. Geçen sene yazdığım yazı:
“90’lı yıllar çok sert geçti. Körfez Savaşı, azan Pkk terörü, sol aydın cinayetleri, Özal’ın ani ölümü ile siyasette yeni merkezlerin ortaya çıkması, 1994 ekonomik krizi, 28 Şubat postmodern darbe ile ezilen ve itilen muhafazakar kesim. En sonunda 2001 Ekonomik krizi. Nurettin Sözen faciasını yaşayan İstanbul’a nefes aldıran Tayyib Bey’in umut olması ve 2002 seçimlerini kazanmasının sosyolojisi 90’lı yıllarda saklı. Tayyib Bey’in 2002 seçimlerindeki en can alıcı söylemi: ‘Kimsesizlerin kimsesi olacağız’ söylemiydi. Serdar Turgut ve Ertuğrul Özkök’ün Türk Toplumunu tanımlayan ‘Beyaz Türk’ler ve Türkiye’nin zencileri profili’ 2000‘li yılların başındaki Türkiye’nin fotoğrafını çekiyordu. Daha iyi bir yaşam ve eğitim için kentler hızla köy ve kasabalardan göç alırken, Anadolu’nun boşalan kentleri de kasabalaşıyordu. Göç alan büyük kentlerimizin merkezinde yaşayanlar göçle gelenleri ve göç etmeyen köylerinde, kasabalarında yaşayanları asla kabullenemediler, kebap ve arabesk kültürünün temsilcileri olarak aşağıladılar. Kimdi bu Türk Zenciler?
Onlar fakirlik ve gariblik içinde sıvasız evlerde doğanlardı. Okula gittiler, okulda dayak yediler. Askere gittiler, askerde dayak yediler. Devlet dairesine dilekçe vermeye gittiler, azar işittiler. Ticarete atıldılar, sanayici olmak istediler; İstanbul sermayesinin altında boğuldular. Dünyada siyaset literatüründe sol hareketler ve partiler sömürülen, ezilen halk kesimlerinde taban bulurken Türkiye’de kendine ‘sol parti’ diyen Cumhuriyet Halk Partisi bürokratların zenginlerin ve burjuvazinin, merkezde yaşayanların seçkinlerin partisi oldu.
Sağ ve muhafazakar partiler de periferde yaşayanların ağzı çorba kokanların, zencilerin partisi oldular. Tayyib Erdoğan’ı iktidara taşıyan ve 18 yıldır iktidarı kendisine teslim eden sosyoloji, ezilmişliğe ve kibre karşı bu isyan gücüdür. Kibir bizi yaratan Yüce Allah’ın lanetlediği bir haslettir. İnsan olmak gayesi taşıyan bütün felsefeler, insan ve insanlık adına ruhuna dinginlik arayan her fikir ve düşünürün en büyük düşmanı kibirdir. Reis Bey ilk defa 2015 haziran seçimlerinde ‘mesajı aldık’ demişti. O mesaj tabanının kibir mesajıydı. Mesaj verilen Reis Bey değildi. Mesaj Reis Bey’in il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili, bakan ve başbakan yaptıklarınaydı. Reis Bey hala Reis’se tek sebebi kendisini seven insanlardır. Tayyib Bey halkın nabzını tutan neslin son temsilcisidir. Samimi ve içtendir. Anadolu delikanlısıdır. Menderes, Demirel, Özal, Türkeş Bey, Erbakan ve Reis Bey son. Bir daha böyle liderleri arasanızda bulamazsınız. Bundan sonra hep estetikli, gayri samimi liderlere de alışın.
Reis Bey ısrarla teşkilatlarını, bakanlarını, milletvekillerini îkâz ediyor, âmiyane tabirle ayar veriyor. Anlayana tabii ki… Hiç kimse Türkiye’de kendinde keramet aramasın, beni halk seçti demesin. İnsanlar liderlere ve partilere oy veriyor. Lider ve parti listede yer vermese göreyim, hangi halk oy veriyor. Mevcut bütün seçilmişlere hodri meydan önümüzdeki ilk seçimde bağımsız aday olsunlar da görelim boylarını, postlarını…
2019 mahallî seçimlerinde AK Parti Eskişehir’de hezimet yaşadı. CHP daha doğrusu Yılmaz Hoca silindir gibi geçti üstlerinden. Merkezde yok oldular. Ellerindeki Mihallıçık, Alpu ve Seyitgazi’yi kaybettiler. Sarıcakaya, Mihalgazi, İnönü’yü muhafaza edebildiler. Beylikova Özkan Başkan ve Çifteler’de ittifak adayı Kadir Başkan canını zor kurtardı. Eskişehir’de en yüksek oyu alan Sivrihisar’ın Başkanı Hamid Yüzügüllü aday olmasın diye Sayın Milletvekillerimizden bir tanesinin uğraştığını da hatırlatalım. Siyasetin nimeti olduğu kadar, külfeti de var. Seçimden önce haddimiz olmayarak uyarmıştık, seçimin olası mağlubiyetinin faturasını milletvekilleri öder diye. O faturayı da önümüzdeki ilk seçimde ödettirirler. Ak Parti’nin üç Milletvekili var??? Amerika ve Kuzey Kore Liderleri görüştü, İngiltere İRA ile görüştü. Suudlar İsrail’de ağlama duvarında Netanyahu’ya dua ediyorlar. Dünyada olmazlar olurken. Bizim üç Ak Parti milletvekilini kimse bir araya getiremiyor. Mübarekler Habil’le Kabil, bitmeyen bir kin var. Kin ve küslükleri Eskişehir’i ve Eskişehir Ak Parti Teşkilatı’nı kilitlemiş durumda. İki cenaze, üç düğün. Basına enforme edilen birkaç gülücüklü resim… Vallahi çok güzel bir iş böyle milletvekilliği. Ak Partililere soruyorum; milletvekillerinizle görüşebiliyor musunuz? Milletvekillerinizi partinizde hiç gördünüz mü? Milletvekilleriniz bir yaranıza derman oldu mu? Derte dermanı bırakın, derdinizi dinleyecek milletvekili bulabildin mi? Öyle dramatik hadiseler dinliyoruz ki, şaşarsınız. Gözler kör, kulaklar sağır olmuş. Kibir ve duyarsızlık had safhaya çıkmış. Bir iktidarı millet getirir, halktan kopma götürür. Herkes binmiş Reis Bey’in sırtına fil dişi kulelerde oturuyor. Reis Bey, sayın milletvekillerini 1.sıraya, 2.sıraya, 3.sıraya kavga edin diye yazmadı. Millet de Reis Bey’in hatırına, etrafınızdakiler, yanınızdakiler kibirlensin sağa sola hava atsın diye oy vermedi. Ak Parti milletvekilleri arasında ki küslük ve kavga herkesin canına yetti, arttı. Kişiler birbirleri ile iyi geçinmek zorunda değil. Ancak milletvekili kişi değil artık kurumdur. Kurumlar arası küslük de olmaz. Sayın milletvekillerimiz yukarıda yazdıklarımıza itiraz ediyorlarsa tekrar hodri meydan; önümüzdeki ilk seçimde bağımsız aday olsunlar, 2002 Milletvekili Seçimlerinde bağımsız aday olan rahmetli Eşref Çakır’ın aldığı oyu alsınlar kendimi Vilayet Meydanı’nda yakarım!
Ak Partili ve Reis Beyi seven dostlarımıza tavsiyemiz sessiz kalmayın, lütfen bu duruma müdahale edin. Sesinizi kime duyurmak gerekiyorsa duyurun bu ayıp hâlâ bitmiyorsa…”