Gelenekten Geleceğe Müzik Terapisi
Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulan 'Müzik Terapi Ünitesi'nde, Dünya Müzik Terapi Günü dolayısıyla bir etkinlik düzenlendi.
Müziğin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri binlerce yıl önce fark edilmiş ve dünya üzerindeki çeşitli toplumlar tedavi yaklaşımları arasında müzik kullanımına oldukça fazla yer vermiştir. Eski dönemlerde birçok kültürde, ağırlıklı olarak ruhsal bozukluklarda ve kas, eklem, görme ve işitme bozuklukları gibi bazı fiziksel hastalıklarda müzik terapisi uygulandığı biliniyor. Eskişehirliler, Türkiye'nin Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen ve Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulan 'Müzik Terapi Ünitesi'nde buluştu. Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Torun’un yürütücülüğünde düzenlenen etkinlikte vatandaşlara kısa süreli müzik terapisi uygulandı. Sağlık Bakanlığınca Türkiye'de müzik terapi yapmaya yetki verilen Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Torun, dünya üzerinde müzik terapi etkinliklerinin 1 ay boyunca farklı şekillerde yapıldığını söyledi. Torun, "‘Dünya Müzik Terapi Federasyonu’ tarafından her yıl genellikle bu aylarda kutlanan bir etkinlik. Bu yıl da 1 Mart tarihinde kutlanıyor ama aktiviteler dünyanın tüm ülkelerinde yapılıyor. Amaç, müzik terapinin ne olduğunu, bununla ilgili neler yapıldığını, kendi ülkesinde bu etkinlikleri yapanların durumlarının neler olduğunu, dünyada ne olduğunu farkındalık boyutunda çalışmak ve paylaşmak” şeklinde konuştu.
"Bizim kültürümüz müzikle tedavi konusunda en köklü kültür"
Hemen hemen tüm toplulukların tarihinde kendisine yer bulan müzik terapinin, yaşadıkları dönemin bilim ve sanat düzeyini göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Torun, Türk kültürünün müzikle tedavi konusunda dünyadaki en köklü kültürlerden olduğunu söyledi. Çeşitli terapi ve tedavi yöntemlerinin kullandığı fiziksel araçlar gibi müziğin de kullanabileceğini aktaran Prof. Dr. Şükrü Torun, “Tarihsel olarak bizim kültürümüz müzikle tedavi konusunda dünyadaki en köklü kültür. Orta Asya’dan başlayıp Selçuklu, Osmanlı ve günümüze kadar devam eden bir süreç var. Dünyanın diğer ülkelerinde de öyle. Eski Yunan’da, Mezopotamya uygarlığında, Mısır’da tarihsel kökler var. Yani insanlığın ortak ürünü ama bize özgü tarafları bizim için önemli. Eskiden müzikle tedavide ve tıpta uygulanan yöntemleri düşünürsek günümüzden farklılıklar içerdiğini görüyoruz. Bu uygulamaların bilimsel boyutlarda değil de o günün geçerli uygulamaları olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Biz de büyük bir saygı ile köklerimizden, onlarla kurduğumuz bağlantıdan kopmadan günümüz modern biliminde, evrensel müzik terapi disiplininde kendi öğelerimizi var etmek için buradaki merkezimizde araştırmalarımızı yapılandırıyoruz. Genel olarak insanlar, ‘müzikle tedavi veya müzikle terapi’ dediğimiz zaman o eskiden gelen alışkanlıklarımız ve değerlerimiz bir gruba, bir kişiye, müzik ruhun gıdasıdır anlayışıyla müzik dinletmek ve onu iyi hissettirmek gibi bir algıya sahip. Elbette böyle bir yönü var, evet müzik hepimize iyi gelir. Tıpkı fizyoterapi, konuşma terapisi ve ergoterapide olduğu gibi kişinin eksik, yetersiz olduğu, gereksinim duyduğu alanlarda, onun sağlığına katkıda bulunmak üzere bir hedef koyar. Bu hedefe ulaşmak için de diğer terapi disiplinlerinde çeşitli görsel, işitsel araçlar, fiziksel aktiviteler nasıl kullanılıyor ise müzik terapi de bir araç olarak kullanılır. Geçmişten gelen öğelerimizi bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman sadece ülkemizde değil uluslararası boyutta da daha göğsümüzü gererek var olma imkanımız olduğunu düşünüyorum” dedi.