Yetti Gari…
Türkiye uzun zamandır konuşulması gereken her şeyi bıraktı ve saçma sapan konularla gündem işgal etmeye devam ediyor. Türkiye nereye gidiyor sorusunu soran bir Allah’ın kulu yok siyasette. Türkiye nereye giderse gitsin, ben nerede olacağım derdinde herkes. Sedat Peker Süleyman Soylu’yu yer mi? Süleyman Soylu Tayyip Erdoğan’ı devirir mi? Bu kargaşada muhalefet nereden ne kapar? Dert tasa bu… Kirli ittifaklar, açık ittifaklar, örtülü ittifaklar… Ortada birçok ittifak var ama hayra müttefik olan kimse yok. Kardeşim devlet çöküyor devlet. Kimin hangi koltukta oturacağının ne önemi var? Enkazın altında kalmışsın ama ceylan derisi koltukta oturuyorsun. Peh peh…
Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan bir şahsın sözleri, Türkiye’de siyaset yapan herkesten fazla izleniyor ve ne söyleyeceği merak ediliyorsa bu utanç hepinizin, hepimizin…
Siyasetçi söylenmesi gerekeni zamanında söylememiş, birileri yapılması gerekeni zamanında yapmamış ya da yanlış yapmış ki bu saçmalıkları yaşıyoruz bugün. Kabahat samur kürk olmuş kimse üstüne almamış hesabı bu garabetten kimse üzerine düşeni almıyor; herkes birbirini suçluyor. Muhalefet iktidara çeteci, iktidar muhalefete vatan haini diyor.
Kardeşim iktidarın kabahati büyük mü? Büyük. Ama hiçbir iktidar kendisine yol veren bir muhalefet bulmadıkça bu kadar cüret kazanamaz, bu kadar kolay yol alamaz. Tencere dibin kara, seninki benden kara. 20 yıldır ortada yaşanan her şeye rağmen iktidara diş geçirememişsin, bugün gelmiş Sedat Peker’e bel bağlamışsın. Yeni mi duydun Sedat Peker’in söylediklerini? Peker yeni bir şey söylemiyor ki… Sadece malumun ilanını yapıyor. Eee sen neredesin bunca zamandır? Bilmiyorsan, duymadıysan cahilsin demek ki; siyaset yapma. Duymuş ve biliyor idiysen ve dahi bu zamana kadar dişe dokunur bir şey demediysen ya da yapmadıysan hainsindir; hiç siyaset yapma.
Yordunuz kardeşim. Ülkeyi yordunuz, devleti yordunuz, milleti yordunuz.
Ekranlara çıkıp şu kadar kararsız seçmen var, bu kadar küskün var diyorsunuz ve hiç utanmıyorsunuz. Neden kardeşim neden? Ortada bu kadar siyasi parti var, bu kadar mangalda kül bırakmayan sözüm ona lider var da bu kadar kararsız seçmen neden var hala?
İşe bakın ki bu ucube sistemin başat aktörlerinden tık yokken, Eskişehir’den yürekli bir kadın çıktı ve dedi ki “bu bizim utancımızdır”… Evet bana kalırsa siyasetteki bu kirlenmişlik, bu yozlaşma, bu menfaatçi yapı içerisinde hala tertemiz kalabilmiş, ilkelerinden ve duruşundan asla taviz vermemiş, kim olduğuna, ne olduğuna bakmaksızın söyleyeceği her sözü her ortamda mertçe söyleyebilmiş bu kadın siyasetçi ile gurur duymalı Eskişehir. DSP Genel Başkan Yardımcısı Dilara Tambova’dan söz ediyorum. Sadece Eskişehir’in değil Türkiye’nin ihtiyacı olan bir siyasetçi profili çiziyor Tambova… Ahlaklı, dürüst, ilkeli, cesur, bilgili; kent ve ülke sorunlarına duyarlı, çalışkan, azimli ve kararlı… Tabii Dilara Tambova ve onun gibi karakterlerin taşıdığı bu özellikler, millet olarak bizim mecbur bırakıldığımız ve kaderimiz haline gelen siyasal yapıda güçlü bir pozisyon almaya yeterli değil. Hatta engel… Kendilerini ülkeye ya da yaşadığımız kente bir nimet gibi sunan kerameti kendinden menkul siyasetçilerin ülkeyi getirdikleri durum ortada iken hala çamuru çamurla yıkamaya çalışmanın anlamsızlığını kavrayabilmeli artık Türk Milleti… Kendisine dayatılan garabeti kabullenmek yerine Tambova ve onun gibi temiz, güçlü karakterlere kendisi sahip çıkmalı.
Kendi kaderimizi kendimiz tayin edeceğiz, lamı cimi yok. İktidarıyla muhalefetiyle mevcutlarla bu şehir, bu ülke bir yere gelebilecek olsaydı zaten çoktan gelirdi. Bunların sözde kerameti bu kadar. Bunlarda ısrarcı olmak hem millet olarak bizim hem de ülkemizin intiharından başka bir şey olmaz.
Hergün ülkedeki liyakatsizlikten şikayet edip, layık olmayanları payelendirme çelişkisinden kurtulmak zorundayız. Kaliteli insan kaynağımız başta olmak üzere bütün değerlerimize önce biz sahip çıkacağız. Haddini aşana, hak etmediği yerde itibar sahibi olana sahip çıktıkça, ne kendimiz ne de ülkemiz adına söyleyebileceğimiz tek bir söz bile kalmayacak yarın. O gün geldiğinde bize sahip çıkacak kimseyi de bulamayacağız.
Değerlerimize sıra gelmişken Eskişehirspor ve Eskişehir’in Vali Babası’na da bir parantez açıp konuyu bağlayalım. Bugün ülkenin hali ne ise Eskişehirsporumuz’un hali de o… Marka değeri çok büyük olmasına rağmen onun bunun elinde oyuncak edildi koskoca Eskişehirspor. Markanın üzerine oturup kendine paye ve kaynak sağlamaya çalışanlar sayesinde tarihinde yaşamadığı kara bir kadere sürüklendi göz göre göre… Cebindeki üç beş kuruşla koltuğa oturup kendini ilah ilan edenler yerle bir etti koskoca bir markayı. Sporda marka olmuş bir takımın kent için yaratacağı katma değerin bile farkında olmayan ve küçümseyici tavırlarla takıma sırtını dönen kent alimlerinin kına yakacağı zaman şimdi. Hadi sevinin. Futbolcu yok, kaynak yok, destek yok. Borç boğazı aşmış, ne gam? Siyasette olduğu gibi, Eskişehirspor dendiğinde de sen-ben-bizim oğlan hesabı üç beş kişi konuşuluyor hep. Onların da kerametini gördük geçmişte. Parasızlık tamam da, sırf cebinde para var diye de olmuyor bu işler. İnanç lazım, yürek lazım, akıl lazım. Her şeyden önce de güven lazım. Taraftar güvenecek, futbolcu güvenecek, sponsor olacak iş adamları güvenecek. Bu takım yeniden ayaklanır mı diyenler için Borussia Dortmun’un 2005 yılındaki serüvenini incelemelerini salık veririm. Sahibi olduğu Westfalen Stadı bile icra ile elinden alınan Borussia Dortmund’un ortaya konan bir akıl ile 5 yıl içinde nasıl Bundesliga’da küme düşmekten Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’na uzandığını görün isterim. İşte bu noktada Eskişehirspor için geçmişte yaptıkları, bilgisi, tecrübesi, toparlayıcı ve herkes için güven veren yaklaşımı ile eski valimiz Kadir Çalışıcı bence iyi bir isim olabilir. Akla, tecrübeye, bilgi ve organizasyon kabiliyetine itibar edilmeli derim.
Hasılı, bizim insan kaynağımız yok değil. Hem de en kabiliyetlisinden var. Ancak sistemin dışladığı bu isimlere vatandaş olarak biz sahip çıkmaz, hakkını teslim etmezsek daha çok ah vah ederiz.
Demem o ki, eskimişler ve eski kafanın dümen suyundaki yeniler, yetti gari…
Az çekilin de huzur bulalım.