Siyasetteki Kader Anları Rüzgargülü Gibidir
SİYASETTEKİ KADER ANLARI RÜZGÂRGÜLÜ GİBİDİR.
KİME? NE ZAMAN DÖNECEĞİ BELLİ OLMAZ!..
Şansa inanır mısınız bilmem.
Beni, şansa pek inanmazdım..
Ne? şansıymış falan derdim.
Kimisi için de anası “KADİR gecesi” doğurmuş derler ya..
Yaşamdan öğrendim.
Şans diye bir şey varmış.
Bazıları çok şanslılar.
Benim her ne kadar şansa karşı tavrım olsa da…
Artık inanıyorum.
Şans var yahu.
Olmasa şans talih, kader kısmet sözleri olur muydu?
Bazıları için ballı neden diyorlar..
Piyango da alırsan çıkar, değil mi?
Onun için güvercin şans simgesi olarak değerlendirilir eğer tepemize sıçarsa.
Üç gün yıkamayanlar var şansım gitmesin diye.
Sana da çıkar!.
Politikada da şansın olacak… Rahmetli Necati Okuroğlu hemen her gece rüyasında mebus rozeti taktığını görür ama sabah uyandığında gördüğü rüyanın bir gün gerçekleşeceğine inanırdı.
Yılarca, AP, DYP çizgisinde görevler üstlendi. Milletvekilliği nasip olmadı. Mail Büyükerman politikayla uzaktan yakından ilgisi yoktu. İdeolojik yapısını bırakın, bir partinin önünden bile geçmiş değildi..Ama şans yüzüne güldü ve görünmeyen bir el onu 1999 seçimlerinde DSP’ nin milletvekili yapıvermişti.
MESELA ATAÇ..
DSP ile en ufak bir illiyet bağı yoktu. Parti 1987 de il teşkilatını kurmuştu.. Bülent Dede ve 5 arkadaş Göksu iş hanında, küçücük bir bürodabayrağı dalgalandırıyordu.
Politik yaşamda öyle pek bilinen isimler değillerdi. Ataç’ı sadece sosyete takımı biraz bilirdi. Numaracı salon solcuları ile şehir kulübünün müdavimleri de ismini “kadehler”tokuşturulurken gezdirirlerdi.
Öyle! Aman aman “sol kültürel birikimi” olmadığını ben biliyorum. Onu hiçbir zaman TVprogramlarında çoklu tartışma içinde göremezsiniz. Parti içinde de göremezsiniz. Üst düzeyde bir sol “entelektüel” bilgi birikimine de sahip değil.
Kaç kitap okudun diye sorsan? say desen, on tane kitap ismi sayamaz. Marx, Bernstein ve Kauysky’ nin tarihsel rollerine genel olarak değinip, sosyalizm-sosyal demokrasi ayrımınınAvrupa’daki pratik siyasetin etkisiyle de biçimlenişini inceleyen, kaç tane makale, kitap okumuştur. Sosyal demokrasinin ilkeleri açısından bu çok önemlidir. Kitap okumadan bilgi sahibi olmadan, solcu geçinmenin dayanılmaz konforu ile bir yerlere maskelere takarak gelmek çok kolaydır..
Diğer mahalle bunu din ticareti üzerinden yaparken, karşıt mahallede Atatürkçülük, solculuk, sosyal demokrat görüşleri pazarlamaya çalışıyor.
Geçi bazıları revizyonistlikle, diğeri de dönekli itham edilmiştir ama tarih ne yazık ki bunları haklı çıkartmıştır.
Sadece benim kitaplığımda binin üzerinde kitap vardır. Bir kısmını da, yer olmadığından dağıttım.
Pandemi döneminde de yarım bıraktıklarımı bile okudum. Sadece hayırlı bir iş yaptım, Üniversite kitaplarını Belediyenin geri dönüşümüne koydum. Boşuna yer işgal etmesinler diye!.
Bakmayın siz, adrese özel “aromalı” yazılar yazanların sipariş güzellemelerine. Belediye? Kaynakları olmasın bakalım “Dravda” da kaç gün çıkacak!
Onlar zaten sahibinin sesidirler.
Özgürün medyasında, kaç gün yer alacak? Kanal 26 ekranlarında tek başına neler yapacak? Cebinden “harcasın” bakalım o paraları da göreyim!.
Miletlin verdiği vergilerle kendi reklamını yapmak kolaydır.
Halkın verdiği vergilerle, temsil giderleri faslından, algı yönetimleri ile Belediye Başkan ROLÜ yaparsınız ama, Belediye Başkanlığıyapamazsınız!
Bir kere bu konuda eğitimin yok. Kamu yönetimi nedir? Bilmezsin. Konuş desen! hıkmık, elindeki bilgi notlarından maksimum ondakika zar, zor geveleyerek konuşursun.
Hiçbir siyasal birikimin yok. Sadece şanslısın o kadar!
Büyükerşen, sizlerin elinden tutmasaydı, aday göstermeseydi, ne Belediye Başkanlığı? Meclis üyeliğini bile rüyada görürdünüz.
Maalesef gerçek bu. Biliyorum, yalaka kalem tutan “yaverleri” bu yazıdan hiç hoşlanmayacaklar.
Hadi oradan, yaaa! Diyenler bile olacak!
Asıl mesleğin DİŞ hekimliği. Ona hiçbir itirazımız yok. Saygımızda var. Allah aşkına siz, “sosyal belediyecilik” mi yaptığınızı sanıyorsunuz yahu!
Aradan 20 yıl geçmiş. Şimdiye kadar neleri çözdünüz? Meclis’e yağmur gibi, “plantadilatları” geliyor. İMAR RANT’ ı üzerine kurgulanmış bir ekonomik yapı var. Bütçen iflas etmiş. Finansal tablolar, “SOS” veriyor. Sürekli bankalara borçlanıyorsun.
Arazileri satıyorsun..
BELEDİYE BATMIŞ DURUMDA.
Belediyenin eline geçen, arazileri, arsaları sata sata bitiremedin. Tepebaşının geleceğini ipotekaltına aldın..
Allah aşkına neyi becerebildiniz ki?
Bir tane bile somut kentsel dönüşüm projesinimi yaptınız?
Yılmaz Büyükerşen’in, Tepebaşına yaptıklarını bir kenara koy bakalım.
TEPEBAŞINDA HAYAT MI var diyecektiniz!
Elbette var.
Peki nerede?
İstikamet Meyhaneler bölgesi.
Allah selamet versin!..
Bağlarından, tutunda bütün mahalleler dökülüyor, dökülüyor. Orada burada nerede sergi var, açılış var, şiir dinletisi var, anma günleri var uydur uydur söyle misali.
Sosyal Belediyecilik ve algı yönetim numaralarını da Eskişehirli artık yemiyor..
Yok, Hanım eller sokağı imiş, yok üretici pazarı imiş. Vallahide, billahi de söylenenlerin hepsi palavra.
Her tarafı proje olsa ne yazar. Hepsi üç günlük iş..
Varlığı ile yokluğu arasında anlamlı bir fark yok..
Sanki bunlar, senden önce yoktu. Bunları bizlere, “sosyal belediyecilik” olarak yutturmaya çalışıyorsunuz..
Belediyecilikten sayıyorsun Tepebaşı insanı da yiyor. Öylemi sanıyorsun?
CHP’ ye oy veren seçmen CHP’ nin entrikalarını bir bilse var ya size gram oy vermez.
Bir de, Büyükşehre kendini layık görüyorsun. Eyvah, eyvah!..
Vay anam vay!
Çözüm çok basit. Ah! CHP yerel yönetimler birimi tarafından şöyle bilimsel sorularla hazırlanan Belediye Başkanlığı yerleştirmesınavı yapılsa da görelim bakalım boynunuzun ölçüsünü.
Kaç puan alacaksınız!
İşleri birilerine havale et ve bol bol fotoğraf çektir, onları reklam duvarlarına panolarına as.
Çağdaş belediyecilik?
Vallahi fotoğrafların on yıldan beri güneşten solmuş.
Şunu yaptık, bunları yaptık palavraları sık.
Nasıl olsa millet yer.
Hani Belediye seçimlerin üzerinden iki buçuk yıl geçti.. Yerel TV kanalarında projelerinizi anlattınız da şimdiye hangisini gerçekleştirdiniz?
Çok basit bir soru.
Hiç biri..
Pandemiden bahsedebilirsiniz, parasızlıktan bahsedebilirsiniz. Ancak çok yıllar önce arsa birim rayiç fiyatlarını yüzde on bin arttırdığınız zaman oluk oluk paralar akmıştı değil mi?
O zaman ne yaptınız ki?
Bu gidişle, Tacettin Sarıoğlu’ döneminde yapılan hizmet binasını satmak kaldı elinizde.
Ne yapacaksınız..
O da bir çözüm yolu değil mi?
Hazır! Trakya’da oradayken..
Neymiş efendim! Hadi hep bir ağızdan söyleyelim. Tepebaşı Eskişehir’in çağdaş yüzüymüş… Hayat Tepebaşında varmış. Maliyeti bin lirayı geçmeyen LED ışıklandırma ile gece yandığı zaman TEPEBAŞINDA HAYATolmuyor?
Yaşlı kadınların, abilerin ellerini poz vererek fotoğraf çektirmek için Belediye başkanlığı numaralarını vatandaş artık samimi bulmuyor. Utanmadan birde haber değeri varmış gibi yazanlara yazıklar olsun.
Yalakalık yapan gazeteci yazıklar olsun!
Alacakları yüzünden mağdur olanlar var, kamulaştırma paralarını, enkaz bedellerini 20 yıldır ödeyemediğiniz insanlar var.
Mezara yolculuk yapmış insanlara, binlerce liralık olmayan borçları çıkartıyorsunuz.
Bir de dönüp bunları dinleyin!.
Dar sokaklarda kaldırımlar, otopark sorunları, yolları delik deşik parkların bakımları yapılmamış, onarılması gereken kentmobilyaları.
Ne diyelim!
Efendim, “TEPEBAŞINDA HAYAT VAR”..
Siyasetteki kader anları rüzgârgülü gibidir. Kime? Ne zaman döneceği belli olmaz!