Çalışan Gazeteciler Günü Anısına Siyasetçi-Medya- Para
Aşağıda ki yazının yayınlanma tarihi 9 Temmuz 2019.Eskişehirde Belediyelerden beslenen ve fonlanan Bravda’danın rakı masalarının aranan SAĞLAM içicilerinin, Bravda’nın amiral gemisi özgürün basınının CİN ALİ’lerin, özgürün şak dediğini tak diye yapan ER’lerinin,özgürün vur deyince vuran, kır deyince kıran şeylerinin 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü” dolayısı ile yazdıklarını ve paylaştıkları şeylerini görünce 2.5 sene önce yazdığım yazıyı tekrar yayınlamak zaruri oldu.Çünkü bu memlekette hiç bir şey değişmiyor.
Eskişehirde gazetecilik yapan, “Gazeteci” Vedat Alp, Hakkı Kutlu, Murat Atikel ve Sezai Şen’in ” Çalışan Gazeteciler Gününü”kutluyorum.Bir adet de yarım gazeteci var. Yarım gazeteci olurmu diyorsanız, maalesef oluyor. özgüre ve Kazım Kurt’a gövdeni, iradeni, aklını teslim edersen onlarda itina ile seni ikiye böler.Gövdeden kalan mı, yoksa giden mi gazeteci oda Allah’a kalmış olur.Diğer yandan iradeni, özgürlüğünü, aklını Kazım Kurt ve özgürün teslimiyetinden kurtarsan dahi kalan yarımının ne kadarının zehirlendiği,kalanının makbul görülüp, görülmeyeceği muamma kalacaktır. Aşağıda aynı zaman da Yılmaz Hocanın sevdiği gazeteci tipini, hocanın MURAT ettiği bir biricik gazetecinin nasıl olunacağının tarifini de okuyacaksınız.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Yılmaz Büyükerşen, medya ile alakalı düzenlenen gecelerde, mutad şekilde konuşma yapar. Konuşma metni Sakarya Gazetesi’nde gazeteciliğe başlama hikayesi ile başlar, gelişme bölümünde köşe kadıları ve meslek öğretisi ile devam eder. Sonuç bölümünde meslek etiğinin teorisini güzel güzel anlatır. Bu sene konuşma esnasında yandaş basını anlatırken mikrofonunun kesilmesi espri konusu oldu. Bize de tam aksi ironik geldi.Ben ilahi adalet diyorum.
Eskişehir’de Yılmaz Hocamızın 20 Yıla yakın Belediye Başkanlığı döneminde bırakın aleyhinde yazı yazmayı, Büyükşehir Belediyesinin herhangi bir icraatını eleştirmenin mümkün olmaması, eleştirebilen gazeteci sayısının bir elin parmak sayısını bile geçmemesi ne ile izah edilebilir?
Yılmaz Hocamızın eleştirilemez oluşunun ilahi bir nedeni olmadığına göre,eleştirme cesaretine sahip olanların da Eskişehirde gazetecilik yapma şartlarının çok kısıtlı olduğuna göre izah açık ve nettir.Bu soruların bütün cevabları Siyasetçi-Medya-Para üçgenindedir.
Medya organlarının yükümlü olduğu en önemli meslek etiği,insanların doğru ve eksiksiz biçimde haber alması,haberin doğru verilmesi, gerçeğe uygunluğu tam ve doğru şekilde aktarılmasıdır. Kısaca gazetecinin işi olayları doğru ve gerçekleştiği şekilde anlatmasıdır. Fakat günümüzde medya organları artık taraftır. Medya ile toplum arasında var olduğu farzedilen. Toplumun doğru haber alma sözleşmesi bazen patron bazen diğer güçlerin etkisi altında bu hakkı paraya devretmiştir. Çapraz mülkiyet olarak adlandırılan, medya alanında söz sahibi olanların başka alanlarda da faaliyet göstermesi,kendilerini güçlü kılmak için iktidar sahiplerine verdikleri destek hepimizin gözünün önünde gerçekleşir.
Şimdi size soruyorum: 20 yıldır iktidar sahibi olan Sizce Sayın Yılmaz Büyükerşen’in yandaş basından şikayetçi olması, basın etiğinden bahsetmesi ne kadar inandırıcı gelir. Sayın Başkan için gazete Büyükşehir Belediyesinin çıkarmış olduğu “Bizim Şehir” gibi olmalı. Aksini kimse yazmamalı yazan olursa da pişman edilmelidir. Mesela Odunpazarı Belediyesinde iş kazası neticesinde 1 çalışan hayatını kaybetti adı üstünde kaza fakat sıkı durun bu olay Eskişehir’in bir kısım basınında yer bile alamadı. Bu olay gazetecilikte haber niteliği taşımıyorsa hangi haber taşıyabilir? Hocamıza Allah uzun ömür versin, seneye Basınla ilgili ilk gecede bu soruyu soracağımızı not edin. Bu ölümlü kazanın niçin haber değeri taşımaması ibret için Üniversitelerin İletişim Fakülteleri’nde tartışılması gerekir.
Siyasetçi-Medya-Para altın üçgeninde para nerede Kim de? Siyasetçi iktidar sahibi, medya yazılı ve internet medyası peki para? Parayı çok uzağa gitmeden bulalım. Eskişehir’de Belediyelerin yazılı,görsel ve internet olarak hangi medya kuruluşuna ne kadar reklam parası ödediklerini açıklasınlar ki görelim bizde. Pasta nasıl dağıtılıyor?Ne kadar paraya bazen kör ve sağır rolü oynanabilinirmiş? Çamurun içinde yürüyoruz, durup paçaları temizliyoruz, sonra yürümeye devam ederken çamurdan şikayet ediyoruz. Türkiye’yi bilmem fakat Eskişehir’de Siyasetçi-Medya-Para üçgenindeki hiç kimse bize makamlarından ve köşelerinden sakın ahlâk dersi vermesin.
Üstad Cemil Meriç’in dediği gibi: ‘Siz namuslu kalın, o zaman ne kadar az olduğunuzu göreceksiniz’ Biz kırk kişiyiz, kırkımız da birbirimizi biliriz. Nokta!