GÖÇ’mek üzereyiz..
Dünyanın geldiği nokta farkında olan kimse için olumlu bir tablo değildir.. “Farkına olmak”
O kadar çok acı şeyin farkında olmak zorundayız ki bence artık bunun da ayarı kaçtı ve bence çok farkında olmak da bir rahatsızlık diye düşünüyorum.
Efendim titizlikle bir konuya değinmek istiyorum lakin nasıl desem bilemedim aslında
“Göç” diyerek şöyle küt diye bir giriş yapayım.
Dini, iktisadi, siyasi ya da sosyal birçok sebeple insan topluluklarının bir kisminın ya da tamamının yer değiştirmesi diyoruz Göç meselesini.
Aile büyükleriminde vaktiyle sürgün nedeni ile Abhazya’dan Türkiye’ye göç etmiş olması bizi de bir dönemin mültecisi yapıyor belki de.
Lakin Kafkasya ve Abhazya kültürü her ne kadar Rus sömürgesinde zor zamanlardan geçse de her şeye rağmen kendi kültüründen taviz vermeden, dilinden örf ve adetlerinden taviz vermeden ayakta kalan ve saygın bir millettir.
Ben hiç Çerkes veya Abhaz milletinin Dünyanın neresinde olursa olsun tenkit içeren ifadeler ile anıldığını, Ötekileştirildiklerini duymadım
Bilakis hep bir saygınlık söz konusudur.Bunun sebebi sadece Kafkasya’nın kendi kültürü ve yaşadıkları topraklarda herhangi bir terörizm veya Sulhi bozacak eylemlerinin olmaması değil.
Kafkas sürgünü kontrol edilebilen mecburi bir göçmüş. Hiçbir zaman da mülteci muamaelesi gösterilmemiş
Dolayısı ile herhangi bir sıkıntı tarih boyunca yaşanmamış.
Keza çocukluğumdan hatırlarım,
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde Bulgaristan’dan ülkeye gelen muhacirler de hiç mülteci muamelesi görmediler..
Gelin görün ki Dünya da özellikle İslam coğrafyasında yaşanan savaşlar katliamlar dolayısı ile Suriye’deki, Afganistan’da ki, Özbekistan’daki birçok müslüman soluğu özellikle kaçak yollardan Türkiye’ de alıyorlar.
Bu göç Yolunda hayatını kaybeden çok fazla insan olmak ile birlikte,
Gelebilmeyi başarmış birçok müslüman da ciddi adapte sorunu yaşıyor.
Çünkü bu planlı ve kontrol edilebilen bir Göç değil.
Türk halkı da bu duruma her geçen gün ciddi tepki veriyor.
Salgın hastalıklar, ırkların karışması,Asayişin sağlanamaması noktasındaki sıkıntılar ve ardından büyüyerek gelen ötekileştime durumu.
Bugün hastanede yaptiğim gözlemde inanin mübala etmiyorum aşaği yukarı hastanenin yüzde ellisi mültecilerden oluşuyordu.
Gördüğüm birçok mülteci hanım Azınlık olmama gayreti ile mütemadiyen hamileler.
Kucaklarında bir tane, elinden tuttukları iki tane ve karinlarinda da bir tane..
Asla dil öğrenmiyorlar.
Asla Türkler gibi giyinmiyorlar.
Hatta bu konuda ciddi tavizsiz devam ediyorlar hayatlarına.
Şimdi şöyle bakınca bundan çok değil yirmi sene sonrasını hesapliyorum.
Bugünün gayretli çalışmaları ile bugünün mültecileri kesinlikle o günün toplumu olacaklar.
Azınlık olmaları hele asla mümkün değil.
Şimdi soruyorum durum öyle olduğunda Dilimizi ve Bayrağımızı muhafaza etmiş olabilecek miyiz.?
Çoktan kontrolden çıkmış olan göçmen politikası gerçekten bir Müslüman birliği midir ?
Ve bu durum ivedi kontrol altına alınmalı ve bu karmaşa ve kargaşaya bir an önce son verilmeli mıdır ?
Eğitim anlamında, sağlık ve iş dünyası anlamında Mülteci politiasının ülkemiz gelecek planlarında yeri neresidir ?
Durum vahim benden söylemesi..
Hatta bırakın beni sokaktan geçeni çevirin aynı şeyi söylüyor.
Haftada deport edilen 5-10 kişi ile bitecek bir göçten bahsetmiyoruz.
Bir gelip dokuz ayda iki, 18 ayda üç ve daha niceleri den bahsediyoruz..
Pandemi, Deprem, sel dedik ama bana sorarsanız daha etkili ve daha büyük bir afet var gözümüzü oyan.
Görmesini bilene, duymasını bilene..
Kalın sağlıcakla..