Ben Davet Ettim ama,Sen Gelme
- Özdemir Asaf soğumak kelimesini şöyle anlatmış; “Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi. Şimdi, güzelliklerin bile çirkin…” Efendim siyaset de imaj bir bütündür. Hele ki teşkilatlarda şahsi imaj diye bir şey yoktur. İsimler veya teşkilat içindeki menfi hadiseler tüm projeleri ya da makamların çizmek istediği gayret ettiği potansiyel kaliteli siyaseti yerle yeksan eder. Eskişehir siyasetinde il başkanı Gürhan Albayrak herkese önümüzdeki dört yılın projelerini anlatıyor. Ama gelin görün ki,
Bu projelere gölge düşüren hiçbir menfi hadiseye müdahale etme muktedirliği yok. Adeta köy yansın Safiye taransın umursamazlığı ile izliyor. Sonra da insan şöyle bir düşünüyor. Sadece bir dakikada müdahale edip halledebileceği, aksiyon gösterebileceği ve aslında o dillere destan projelere de ses getirecek dik duruşu gösterse alem köyü yakan o yangını da söndürecek. Safiye’nin saçını da kökünden kesecek. Bundan kaç sene önceydi hatırlamıyorum ama Zihni başkan dönemiydi. TÜGVA hanım komisyonlarının düzenlediği, “İlham veren Kadınlar” projesi kapsamında bir söyleşim vardı. Programın karma olduğunu düşünen dönemin il başkanı Zihni Bey, bizzat arayarak programa katılacaklarını beyan ettiler. Çok üzülerek programın hanımlara yönelik olduğunu söyleyince, “O zaman hanım başkanlarımızı davet edin onlar iştirak etsin.” dediler. Ahh Zihni başkan da ne zannediyorduysa… :)) İnanmasam da başkanımızın ricasına binaen daveti oluşturduk. O dönem, Özlem Ünalır İl KK.
Sedef Özgüneş Odunpazarı K.K, Seda Öğülmüş de Tepebaşı K.K.
Üçü de yeni göreve gelmişler ve üçü ile de tanışmıyoruz. Yani henüz üçünü de herhangi bir platformda gazetede kaleme almamışız 🙂 Cumhur ittifakı güzelliği ile MHP Kaçep il başkanı Leman Sivri Hanımefendi de davet edildi. Söyleşi günü geldiğinde programın başlamasına birkaç dakika kala dönemin sosyal işler başkanına mesaj attım. “Başkanlarımız gecikecekler mi, bekleyelim mi? El cevap,
“Hocam biz parti binasında toplantıdayız, muhtemelen yetişemeyiz, size başarılar diliyoruz.”
Eyvallah… Benim için mevzu burada kapanmıştı.
Gelmeyeceklerini zaten biliyordum. Şaşırmadım.
Söyleşimi ağlamalı, gülmeli gerçekleştirdim, sonrasında kitaplarımı imzaladım. Hemcinslerimle kucaklaştım bitti. Ertesi gün, aynı sosyal işler başkanı beni bir daha aradı. Pek de tatlıdır, dillidir, güzeldir. “Hocam eminim çok güzel geçmiştir ama benim size bir şey itiraf etmem lazım. Ben dün partiye hiç gitmedim, hatta evden hiç çıkmadım. Ama bir saat önce kadar başkanımıza programı hatırlattım. Fakat kendileri şöyle buyurdular, “Amaann hiç de gidemem, çağırırsınız partiye, bir kahve ikram ederiz olur biter.”
Birkaç saniye sustum. Sonra bir gülme geldi bana… Sonra da yüzünü bile görmediğim insanın sosyal kartviziti düştü adeta önüme.
Olması gereken neydi peki?
Bunu genelde herkes bilir de,
bilen milyonlarca insanın içinden, bilmeyen üç beş kişisinden gelmiş parti teşkilatına layık görülmüş olana anlatalım. Neticede bizzat tanışmıyoruz ve o dönem en ufak ihtilafımız yok.
Biz hemcinsiz,
İl ilçe üç hanım da kendileri arayıp,
“Asalet hanım unuttuk.” dersiniz. İnsanız inanın ben bile neleri unutuyorum. Hoş aynı programı üçünüz birden nasıl unutursunuz o da ayrı bir ilginçlik de… 🙂
Buyurun bir gün organize olalım, siz mi gelirsiniz, biz mi sizi ziyaret edelim, biz bu boşvermişliği nasıl telafi edelim?” diye ararsınız. Usul bilmekten bahsediyoruz, edebiyatçılıktan değil. Hiçbirinden tık yok.
Bir de aratmışlar bana kadını,
“Gelsin kahve ikram edelim olsun bitsin.” diyerek aşağılıyorlar aklınca. Ben o gün anladım bazı makamların dolu iken de boş olduğunu. Ama bilmeyen bilmez.
Bilmem kaç yaşından sonra insanlara bir şey öğretemezsiniz.Aklımla alay eder ve tüm program davetlerini gece yarısından sonra ya da programa birkaç saat kala adeta
“ben davet ettim ama sen gelme” der gibi iş işten geçtikten sonra haber verir, Koskoca vekile kalkar,
“Siz teşkilattan ne anlarsınız?” der. Elinde silahtan daha tehlikeli kalemi olan bir gazeteciye, kitlesi Eskişehir’den ibaret olmayan ve tüm faulleri ülkenin her yerindeki iktidar muhalefet herkese yazarak duyurabilme potansiyeli olan bir hemcinsini, daha tanışmadan yanına almayı beceremeyip ustalıkla karşısına alan bir başkan, tabii ki orayı gün gün erozyona uğratacaktı.Bunu vizdan azabı duyan referansları da bizzat dile getirmişlerdir
Buna ben şaşırmadım mesela… Ummayanlar da gün gün gördüler.
İşte böyle başladı her şey 🙂
Sonra ezberciler kalkıyor Asalet hanım neden kadın kollarını eleştiriyor..
Ben bir fincan kahve ile geçiştirilemedim… Ahlaksızların delilli ahlaksızlıkları özel hayatı oldu. Memnuniyetsizlik dışarıdan çok içeriden yükseldi. Kadın kolları çoktan parçalı kırıkla geziyor ama alçıya almayı becerebilen de çıkmadı.
Eee Gürhan başkan neler yapacaksınız önümüzdeki dört sene?
Siz boşverin kadın kollarının dillere destan hayati hatalarını… Ben de boşverdim. İnanın herkes layık olduğu yerde.
O kadar dikkate almıyorum ki artık, herkes ayağına kendine yakıştırdığı ayakkabıyı giyer. Ben Asalet Salgınoğlu,
Kendi siyasi iradesinin teşkilatı tarafından şahsi olarak ayrı, ailesine ayrı hakarete uğramaya alışmış ama karşı mahalle denilen sol cenahın gazetecileri, meslektaşları tarafından, “Biz sizin ve ailenizin yanınızdayız, ideolojiden önce insanlık gelir, siz bizim meslektaşımız, kıymet verdiğimiz bir arkadaşımızsınız.” denmiş ve hakkı verilmiş bir gazeteciyim.
Kalemin dozu sert bir kahve kadar artık…
Midemize neler dokunmadı, inanın benim sert kahve de dokunmaz. Her manada uzaklardan selam ve dua ile.
Allah Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşunu herkese nasip etsin..
Bizim bildiğimiz ve altına imzamızı attığımız bir gerçek var ki,
“Hayata erdem penceresinden bakan, işini bizzat takip eden siyasetçiler başarılıdır ve değerlidir.
Beceriksiz iş takipçileri değil”.