Anayasa Tartışmaları Boşuna mı Yapılıyor?
Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü? Sabah akşam anayasamı tartışılarmış.
60 seneden beri bu tartışma bitmiyor.
Bugün anayasa konusunda fetva verenlerin birçoğu ne 61’i ne 82’i anayasasını açıp okumuşlar.
Ne askeri darbeleri görmüşler ne yaşamışlar.
Belki Temmuz 15’i…
Ne diyeceksin?
Ağzı olan konuşuyor.
Bir ülke 100 yıldır anayasa sorununu çözmemişise, hiçbir sorununu çözemez.
Vallahi bıktım.
Sayısını unuttum kaç anayasa görüşmeleri olduğunu; kaç konferans kaç seminer…
Sayısını unuttum katıldıklarımın, okuduklarımın.. İsimlerimi yazayım alt alta…
Neredeyse kendimi anayasa uzmanı ilan edeceğim...
Çaycı, çorbacı, limoncunun ahkâm kestiği ortamda vallahi kabak tadı verdi…
Yeni bir anayasaya gerçekten ihtiyacımız var. Gerçekten büyük bir uzlaşmaya el sıkmalıyız.
Buna ihtiyacımız var.
Şimdiye kadarda 12 Eylül anayasasının onlarca maddesi uzlaşma ile değiştirildi.
Peki, sıkıntı nerede?
Sıkıntı zihniyette.
Demokrasiyi öncelik aldınız mı sorunları çözersiniz. Her şeyi anayasadan bekleyemeyiz.
Anayasa dediğiniz, devletin sorumlulukları ile yurttaşın görevleri arasındaki uzlaşma metnidir. Devletin ve milletin verdiği sözdür.
En üst normdur.
Bunu kayıtsız şartsız kabul ettiğinizde sorunu çözme şansınız olur.
İlk önce nasıl bir anayasa ön görüyorsunuz? Demokratik bir anayasa mı? Otoriter bir anayasa mı?
Bu net olmalı…
Onun için bizim anayasa sorunumuz hiç bitmez.
Nedeni de sistem kargaşası vardır.
Sistemin anayasal güvenlik açıkları vardır.
Oradan buradan değiştirile değiştirile bütün özelliğini yitirmiştir.
Yamalı bohça haline gelmiştir.
Neresini toplayacaksın?
Yazılı anayasası olmayan İngiltere’de işler tıkır tıkır yürümektedir.
Neden?
Çünkü demokrasi içselleştirilmiştir. Asimetrik bir denetim vardır. Anayasa mahkemesi bile yoktur.
Sözde monarşi vardır ama çok güçlü bir parlamentosu vardır.
Sistem ve samimiyet meselesidir.
Avrupa’nın birçok ülkesinde parlamenter sitem vardır ve tıkır tıkır işemektedir. Avrupa konseyi kurucusu olan Türkiye’nin olumlu birçok adımlar atmasına rağmen henüz demokrasisi olgunlaşmamıştır.
Demokratik bir toplumun olmazsa olmazı laikliktir.
Laiklik yok ise orada demokrasi olma ihtimali yok gibidir.
Türk toplumunun önemli bir kısmı laikliği benimsememiştir. Bunun siyasete yansımaları elbette olacaktır.
Anayasa için en önemli temel felsefe devletin ve milletin sözleşmesidir.
Arkasından sistem gelmektedir.
Ucube bir yönetim sistemi karmaşa ve kargaşaya neden olan bir hukuk sistemi mevcuttur.
Çok değerli anayasa hukukçularımız vardır. Yüzlerce tez yazılmıştır. Bu değerli çalışmalar tozlu raflara kaldırılmıştır.
12 Eylül anayasası gibi bir anayasa bile defalarca değiştirilmiştir. 40 yıldır demokrasimizin kamburu gibi sırtımızda taşıyoruz.
Doğrusu sıfırdan bir anayasa ama onunda çok büyük zorlukları var. Herkesin kendisine göre bir anaysa hayali var. Herkes ten ziyade tüm milleti kucaklayan bir anayasaya ihtiyaç var.
O birikim, deneyim ve bilgi fazlasıyla var.
Türkiye bunu başardığı zaman kimse tutamaz.
Anayasaların en can alıcı noktası ve demokratik bir anayasanın en can alıcı noktası yürütmenin denetleme bilirliğinin kısıtlanmamasıdır. Denetlemelerde kısıtlamalar ama ile getiriliyorsa demokrasi yerini zamanla otoriterliğe bırakır.
Altın kural denge ve denetimdir.
Buna rod balans da diyorlar.
Bir araba düşünün ön düzen ve arka düzen mekanik aksamlarının bir uyumsuzluğunu veya rod başlarından birinin bozulduğunu bir düşünün.
Arabanızın yoldan çıkıp kaza yapması an meselesidir.
Ve tekerleklerinin aynı hava basıncında şişmediğini düşünün. Virajlarda savrulması, uçuruma yuvarlanması muhtemeldir. Buna, ön düzen bozulması da denir.
Eee, böyle olunca arka düzen de bozuluveriyor.
İstediğiniz kadar usta sürücü olun!
Hele toe–in, toeout ve kamber caster açılarının bozulmasıyla sonuçlanan bir kaza en iyi sonuç kendinizi yoğun bakım destek ünitesinde bulunmanızı sağlar. Böyle bir araçla hiçbir yere gidemezsiniz artık. İşte bizim anlayasımız da bu hâldedir. Bütün ayarları bozuktur. Yapılan anayasa tadilatları çözüm getirmemiş hatta bazen maddeler birbirleri ile çatışır duruma gelmiştir.
Yargının bağımsızlığı ve yasamanın güçlü olmasıdır.
Buna sert kuvvetler ayrılığı da denir.
Bu sistem’ e uyulduğu zaman problem çıkmaz. Herkes yerini görev sorumluklarını ve alanlarını bilirler.
Bugüne kadar demokratik bir anayasa yapamadık ise bu siyasetçilerin sonra da hepimizin ayıbıdır. Yazarlarını susturan, yazarlarını yargılayan ve yazarlarını düşünen insanları yaftalayan, hapse atan bir memlekette yaşıyoruz.
Ne yazık ki öyle…
Nerede kaldı ifade özgürlüğü…
Men dakka dukka!
Onun için ben inanmıyorum…
Baklayı nihayet ağızlarından çıkardılar. AK Parti yetkililerinin yüzlerinde kaybetme tedirginliğini artık açıktan okuyorum, çevremden… Ne AK Parti’nin böyle bir değişim vizyonu var ne de MHP’nin…
MHP zaten 12 Eylül benzeri dikta anayasası istiyor.
Halep orda ise arşın burada!
İşte buraya yazıyorum:
Maksat gündem değiştirmek.
Mutfakta yangın, ortada covid virüsü varken çok anayasa muhabbeti yaparız.
Ağzı olan konuşacak…
Yepyeni anayasa yapsanız ne olacak, kim uyacak?
Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz denile bir kültürden gelmiyor muyuz?
Kimse kandırmasın.
Kendi yaptıkları yasaları takmayanlar, kendi anayasalarına mı uyacaklar sanıyorsunuz, ne kadar safsınız!
Mümkün olsa anayasasız bir cumhuriyet.
Ne kadar rahat olurdu.
Elbette KONUŞAN TÜRKİYE olacak. Henüz konuşan olmadı. Ama bir gün birisi peşime düşün PEŞİME diyecek.
Henüz, diyen olmadı!