Gazetecilik Hiçbir Dönem Bu Kadar İğdiş Edilmemişti
Gazeteciliğin düşürüldüğü bu durumu ibretle izliyorum. Bırakın gazeteci olabilme vasıflarını bir kenara koyun.
İnsanlık adına bile ne tiksindirici bir durum.
Birçoğuna itibar bile etmezsin.
Gazetecilik artık, dipsiz kuyu gibi olmuştur.
Yandaş, yoldaş gazetecilik artık, “liyakatin” olmazsa olmazı olmuş.
Eskiden, gazetecilikte, bir adap vardı, belli kriterler aranırdı. Maden, metalürji, arkeolog, elektrik, elektronik mühendisinden tutunda, ilahiyatçısına, fotoğrafçısına, mermercisinden tutunda, çöp toplama müteahhitlerine kadar, bilumum insanlar gazeteci mi, TV de sunucu, Programcı oluvermişler.
Olsun.
ARTI BİR TV VAKASI..
CHP’den para almadığını söyleyen Artı1 TV’nin sahibi Altan Ertürk, “40 milyon TL’nin akıbeti ortaya çıkarılsın”, nereden bulaştım bu UĞUR Dündar’a dedi.
Şimdi toplanan paralar nerede, kimlerde? Ancak bu işlerin koordinatörü olarak Erdoğan Toprak’ı işaret ediliyor.
Ortaya çıkar mı? Çıkmaz.
Zira, Kılıçdaroğlu’ nun baş danışmanı ve gözdesidir Erdoğan Toprak. Merak edenler DSP’ nin tarihine bir göz atsın.
Ne işler çevirdiğini o zaman görürsünüz.
Erdoğan Toprak ismini daha çok duyacaksınız. Artı bir TV’ nin başına gelenleri öğrenin. Uğur Dündar’ın, neden Yılmaz Özdil’e öyle konuştuğunu anlarsınız! İğne ucundan da olsa, battı mı başlarlar miyaklamaya.
Buhar olmuş buhar.
****
İyi ki sosyal medya var.
İyi ki “yurttaş” gazeteciliği var.
Hadi, AK Partiyi destekleyenleri anlarım. Geçimlerini böyle sağlıyorlar.
Sahibinin sesi olmak zorundalar..
Diğer mahallenin gazetecilerine ne demeli?
Dillerinden demokrasi, insan hakları hukukunun üstünlüğü lafları düşürmeyenlere ne demeli..
Günümüzde, gazetecilik adı altında, gazetecilik dışı faaliyetlerden para kazanmaları veya çalışmaları ayıptır.
Ayıptan öte ahlaksızlıktır.
Ama ahlaksızlık şimdi magazin boyutlarında kalmış. Yerel basının da bu durumdan etkilememesi beklenemezdi.
Şimdilik, bu hastalık yerel medyaya da sıçramış durumda.
Nedeni belli. Para..
Yerel gazeteler basın ilan kurumunun ilanları ile ayakta durmaya çalışır. Zaten en baba gazetelerin gerçek bayi satışları üç, beş yüzü geçmez.. Belediyelerin maddi veya dolaylı ekonomik katkıları ile ayakta kalır.
Bu işler maalesef böyle oluyor..
Kadrolu Köşe yazarları, sıkaysa belediyeler hakkında, belediye başkanları hakkında eleştirel bir yazı yazsınlar! Patronla kavgaya hazır olun.
Sözde Barav’ dalı basın Özgür’müş.
Her türlü baskı, Mobbing hemen başlar.
En demokrat olanın bile, “maskesi” düşer..
İşte, bunun en çapıcı örneklerinden biri de CHP’ nin Halk TV ye yaptığı baskılar.
MUHARREM İNCE’ Yİ BAŞIMIZA BELA MI EDECEKSİN?
Olay, 24 Haziran seçimlerinde patlıyor. Halk TV genel müdürü Şaban Sevinç Muharrem İnce’yi sansürleyin itirafı…
Gündeme getirdiği iddialar gerçekten çok acı. CHP’nin Muharrem İnce’ye mobbing uyguladığını, CHP’den destek almadığını, mitinglerini yayınlamaması için CHP ‘den baskı gördüğünü söylüyor.
Muharrem İnce’ yi ekrana çıkarmasını CHP istemiyor.
Muharrem İNCE’ nin söylediği çete işte bunlar. Seçim gecesi kendisine nasıl kumpas kurulduğunu, seçim sandık tutanaklarının kendisine verilmediğini, sandıklarda CHP’ nin görevlilerin olmadığını, genel merkez tarafından veri akışının sağlanmadığını, sistemin neden çöktüğünü Köşke çıkan CHP’ linin kendisi olduğunun iftiralarının genel merkez olduğunu, Muharrem İnce bunları biliyor.
CHP’ den neden istifa ettiğini, yeni bir parti kurduğu daha iyi anlaşılır herhalde.
MEMLEKETİ DOLAŞAN LİDER..
Şaban Sevinç diyor ki; 24 Haziran 2018 seçimlerinde Muharrem İnce il, il geziyor, biz de Halk TV olarak yayınlıyoruz. Genel Merkez’den bana telefon açılıyor “Niye bu kadar yayınlanıyor. Başımıza bela mı edeceksin!. Niye bu kadar yer veriliyor? Adam daha kampanya yaparken, Genel Merkez çelme takıyor.
Bana bunu diyen, CHP Genel Başkan yardımcısı” !
İşte o zamanlar musilaj CHP’ yi kaplamış..
Sevinç, “CHP’nin Halk TV’ye yaptığı baskı nedeniyle Deniz Baykal’la da görüştüm, bana dediği şu sen doğrusun yapıyorsun, aynen devam et.” demiş.
Mesleğe ihanet etmediği için onuncu köyden de ayrılır. İhanet edenler 10 milyon dolarlık iş takibi yaparlar..
Bu işin, siyasal patronaj lığında siyasal ahlaksızlık vardır. Ahlaksızların mesleği gazetecilik değildir. Olamaz.
Gazetecilik kimlikleri kullanılarak iş takibi, şantaj gibi yöntemlerle kazanç elde etmenin, mesleğinin avantajlarını fırsat bilerek lobicilik faaliyetleri için kullanmanı, kendini birilerine kullandırarak zengin olmanın özrü olamaz.
Bunu en iyi Babıali basını biliyor. Bu işlerin nasıl yaptıklarını, nasıl kumpas kurduklarını, nasıl para söğüşlediklerini en iyi onlar bilir!
Bunlar dürüst gazetecilik, araştırmacı, soruşturmacı gazetecilik adına yapılanlar..
Elbette bunların gazetecilikle ilgisi yoktur. Sadece yaptıkları işler sahtekârlıktır. Bunların ne haberlerine, ne köşe yazılarına itibar edilir. Provokatör yayımcılık yaparlar.
Peki, bunlar nasıl ortaya çıkarılacak?
Bu işler pek kolay değildir.
Belediyelerin, kol faaliyetleri olan vakıf nimetlerinden, fonlarından faydalandırılırlar.
Gazetecilere bazen, “zarflar” içinde açıktan ödeme yaparlar.
Belediye Başkanlarını, köşelerinden öve öve bitiremezler. İlgisi olmayan konularda reklam yağar veya reklam panoları tahsis edilir. Bunlar yetmez ise, Belediyelerin özel işletmeler bunlara verilir.
Milyonlarca lira faturalar kesilir. İsterseniz seçim öncesi Anımonda verilen yemek faturalarına bir göz atın.
Soytarılık bile parayla değil mi?
Bunlar;10 Ocak gazeteciler gününde belediye başkanlarının baş konukları olarak yanlarına teşrif ederler. Rakı kadehleri havaya kaldırılır, lıkır lıkır, işler tıkır, tıkır.
On kişinin bir araya zar zor geldikleri, cemiyetlerinde kongre yaparlar. Sen ben bizim oğlan hesabı.
Tek liste..
Formalite tamamlanır..
İşin ilginç tarafı, cemiyet başkanı son on yılda yazdığı ne bir makalesi, nede bir haberi, nede bir röportajı vardır.
Keza, 2.başkanlığa seçilen durumu ise daha vahim. Onun da bir köşe yazısı bile yoktur.
Olsun bir düzende orada sözde gazetecilik adına kurulmuş.
Neyi yazacaksın?
Değmez.
Kendi düzenlerini eleştiren bir tane fikir yazısı bulamazsınız ama maşallah ülkeyi kurtaracak fikri alıntılarla birlikte süslemesini bilirler.
Gerçek gazetecilerin zaten bu masalarda yerleri olamaz.
Bu gazeteci kılıklı sahtekârların ortaya çıkmasını, çıkarılmasını istiyorum.
Nerede? O günler!
ANAP iktidar olduktan sonra gazetecilik diye bir meslek zaten ortadan yavaş yavaş tedavülden kalkmaya başlamıştı..
İster siyasetçi, ister belediye başkanı, ister iş adamı, ister sanatçı, herkes ama herkes bu şerefsizleri afişe etmeli. Korkmadan çekinmeden..
Hem bir gazeteciye ana avrat sinkaflı sağlı, sollu küfür edeceksin, patron olarak sen bunları sineye çekeceksin, hem de ben patronum diye baravdanın teşrifat salonlarında caka satacaksın.
Çalışan gazetecilerin, özlük haklarına bir kenara koyun, yasal sosyal ve ekonomik haklarını bile yerine getirmeyeceksin.
Sonra!
Keser döner sap döner bir gün olur yanlış hesap kodese döner..
Hastır..Lan derler…
Temiz toplum diye bağıranlar nerelerdesiniz?
Hadi sizde bir konuşun bakayım.
Konuşamazsınız.
Terasta hazırlanan senaryolar ve ali cengiz oyunları.
Biliyorum, anlatmayacaksınız. Kalemini kiralayan gazetecilerle yaptığınız işbirliklerini saklayacaksınız!.
Şimdilik gözden kaçmasa bile, her kesin göz ardı ettiği yolsuzluklar, nasıl olsa bir gün gerçekler su yüzüne çıkar.
O zaman yüzümüze nasıl bakacaksınız! Çocuklarınızı düşünüyorsanız anlatırsınız.
Ey köşe kadıları. Kaşlarınız neden havaya kalktı!.