Gene anılar devam diyelim.
Biz buna 967 diyelim.İlkokul üçüncü sınıf.
Kasabada gazete bayii var.Ancak ilçe de şehre sanırım üç otobüs vardı.Rahmetliler Mustafa Akbalık, Şoför Ethemler ve Yavuz Akalın’ otobüsleri .Belli saatten sonra hem şehre hem ilçeye otobüs yoktu.Ancak öğleye doğru açılırdı gazete tomarları.
Rahmetli Esmelerin( umarım yanlış yazmamışımdır)İsmail abi gözlüklerinin üstünden bakar,sanki ” işte gene geldi” derdi.
O zamanlar babam ara sıra gazete de alırdı.Son Havadis,Tercüman,Milliyet , Hürriyet gibi diğer gazetelerde vardı tâbii.
Ancak gözüm genelde dergilerdeydi.Özellikle Akbaba dergisi.
Gırgır dergisi henüz yoktu daha.Yanlış hatırlamıyorsam 73 olabilir.Gün gazetesinin ortasında tek sayfa olarak çıkmıştı.
Tâbii maddi olarak o yıllarda bu dergilere ulaşman çok kolay değil.Hatta yok.
Eee çocuksun.
Sonra Rahmetli babam, beni Rahmetli Ahmet abinin dörtyol kahvesine çırak verdi.
Yazın tâbii oğlu Zeki Çetintaş ile az mı çay tepsisi taşıdık.
Çünkü o yıllarda her ne kadar kahvecilik esnaflığın son sermayesi denilse de, gözümüzün açılması için bu şarttı.
Ama dokuz,on yaşlarındasın.

Ayak parmakların şişer çay taşıya taşıya,yürüyemezsin.O kadar müşteri,esnaf.Boş bi dakka yok!Bir de Seyitgazi’ nın dörtyol Kahvehanesi.Çoğu köy arabaları orada dururdu.Üstelik bir de Ekremlerin petrol ofisi orada.Onun için nerdeyse Kırka Karaören otobüsleri merkeziydi orası.
Sonra kahvenin karşısında, rahmetli Recep( Engür )amcanın saraç dükkanı yanında ,bir tahtadan kulübe.Rahmetli Celal Rahmetli yaz kış o tahta kulübede kalırdı.
Her gidişimde masasında o eski daktilosu ve yığınla dergi.
En dikkatimi çeken de Akbaba dergisi.
Haaa bir de Fahri ve Fayik Ergün iki kardeş.Tommiks Teksas getirir ya satar ya da okuma kiralaması yaparlardı.
Genelde gözlerimin üç buçuk numara olması, bence bu dergiler bir de gaz lambası.İlçenin santralda ki elektrik enerjisi üreten jeneratör ancak iki çeşme ile Yunus mahallesine yetiyordu.Biz gaz lambasına devam!
Tabii ben ,çocuğum arkadaş.Çay götürünce gelmesi zor.Dalıyorsun dergilere, özelikle Akbaba’ ya.
Yusuf Ziya Ortaç sahibi.Mustafa Eremektar, Mustafa Ersaraç,Zeki Beyner ve şu an daha anımsayamadığım bi çok çizer.Google a bakıp yazmak da vardı ama.
Bu yüzden kahvede benim çıraklık bitti.
Eee adamlar haklı.Kahvecilik mi, Akbaba okumak mı?
Velhasıl ,sonra rahmetli Celal amca bana tomar tomar dergi verdi.
Ev teeee yukarda.O yaşta çuvalı sürüye sürüye eve getirdim.
Baktım, baktım ,derken çizmeye başladım.
Sonra ortaokulda duvar gazetesi hazırlama görev, kulakları çınlasın edebiyat öğretmenim Seval Evren tarafından bana ” bu işi sen yaparsın” denilerek verildi.Eşi rahmetli müdürüm Yılmaz Evren’ i de saygıyla anıyorum.
Tâbii ki karikatür en başta.
Yani karikatür aşkı böyle başladı.
Sonra Rahmetli İsmail abi bana,eski gazeteleri vermeye başladı.
Okuduktan sonra, onları da o zaman poşet yok! Pazarcılara kese kağıdı yapar Pazartesi pazarıydı ilçenin.
Ehhh alışverişler file ile yapılırdı.
Biz fileyi kalede görmedik.
Çünkü iki taş kaleydi.Ne filesi?
Radyodan dinlenen maçta file görünür mü?
Bu ara sevgili gazeteci kardeşim Hakkı Kutlu’ nün akrabasıydı İsmail abi.
Benim karikatürcü onun gazeteci olmasında çok olmasa da etkisi vardır gibime geliyor.
Tabii o yıllarda taksi ne arar? Rahmetliler Teyyareci Halil Ay,Arif Özdoğan , Nafis Özdemir’in ve Kuddusi Menekşe’ nin vilis cipleri vardı.Cibi ısıtmak için egzoz borusu arka oturaklardan geçerdi.
Güzel anılardı bunlar.
Bunları hatırlayan benim gibi yetmiş yaşına doğru gelen bu kaç arkadaş kaldı.
Dedim ya.Güzel anılar bunlar.
Bire bir yaşamın içinde olduğumuz anılar.
Bir başka anıda hatırlayabilmek ve yazabilmek umuduyla.
Saygılarımla.